30 Mart Dünya Bipolar Günü için Lape’de Festival

Lityum Derneği, Bipolar Yaşam Derneği ve Bipolar Bozukluklar Derneği, Fransız Lape Hastanesi ev sahipliğinde 30 Mart Dünya Bipolar Günü sebebiyle ortak bir etkinlik düzenliyor. Festivali düzenleyen dernek temsilcileri ile bipolar hastalarının yaşadıkları sıkıntıları konuştuk.

Lityum Derneği’nden Mustafa Demircioğlu, ünlü Hollandalı Ressam Van Gogh’un doğum günü de olan 30 Mart’ta düzenlenecek festivale, dernek olarak resim sergisiyle katılacaklarını belirtti. Demircioğlu, derneğin 1997 yılında İzmir’de kurulduğunu belirterek, “Derneğimiz, bipolar duygu durum bozukluğu olan hasta, hasta yakını ve sağlık personellerinin birbirlerine destek olması için kuruldu. Toplum içerisinde yanlış ifade edilen hastalık tanımlarına karşı da mücadele veriyoruz. Dünya Bipolar Günü mesajımız; bu hastalığa sahip kişilerin ve ailelerinin, daha çok desteklenerek , ayrıştırılmadan yaşayabilmeleri ve toplumda üretici olabilecekleri alanlar açılmasıdır” dedi.

Bipolar Bozukluklar Derneği’nden Prof. Dr Kaan Kora, Dünya Bipolar Günü ile ilgili farkındalık oluşturmak, hastaların günlük yaşamlarını kolaylaştırabilmek, önyargıları ve damgalanmayı azaltmak için bu festivali düzenlediklerini belirterek, “Böyle bir projenin tanıtımına katkıda bulunmaktan proje kapsamındaki etkinliklerde yer almaya kadar her türlü girişim, projenin amacına da katkı sağlayacaktır. Hastaları, yakınlarını, hekimleri ve bu konunun tüm paydaşlarını 30 Mart etkinliklerine davet ediyorum. Varlığınız desteğinizdir.’’ dedi.

Hastaların damgalanma ve dışlanma korkularının en belirgin sorun olduğunu belirten Kora. “Uzun zamandır takip ettiğim hastalar ve meslektaşlarımın yansıttıklarına bakılacak olursa, uzun izlem ve işbirliği gereken bir hastalık ile uğraşırken hastaların en büyük beklentisinin, kendilerini iyi tanıyan, uzun zamandır takiplerini üstlenmiş, pek çok süreci birlikte atlattıkları bir hekim ile tedavi sürecini devam ettirebilmek olduğunu düşünüyorum. Bir poliklinik ortamında her defasında farklı bir hekimle karşılaşmak, kendisini, şimdiki durumu ve geçmişi oldukça sınırlı bir sürede anlatmak ve tanıtmak zorunda kalmak hastaların zorlandıkları durumların başında geliyor. Bu sorun düzenli ve yaşam boyu sürebilecek takip gerektiren hemen her tıbbi durum ve hastalık için geçerli aslında. Hele ki, önceki muayene notlarına ulaşmanın zor olduğu, kayıt tutma alışkanlığının da olmadığı bir ortamda o hasta için öznel bir bilginin, tedavi açısından önemli bir detayın aktarılamaması doğal olarak ciddi sonuçlara yol açabilir. Masanın diğer tarafındaki hekim için de zor bir durum. Uzun yıllardır takip edilen bir hastanın tedavi sürecinden hekimin de öğrenebileceği çok şey vardır ve maalesef güncel sağlık sistemi içinde buna olanak yok. Damgalanma, etiketlenme kaygısı benzer pek çok durum için olduğu gibi bipolar bozukluk hastaları için de geçerlidir. ” dedi.

Yeni ilişkiler, bir iş başvurusu, sosyal bir karşılaşma gibi sıradan gündelik konuların bile dışlanma korkusu yüzünden önemli bir soruna dönüşebileceğini anlatan Kora, “Uzun yıllardır hemen hemen her şehirdeki bir üniversite veya eğitim araştırma hastanesinde bipolar bozukluk ile ilgilenen ve hasta takibi yürüten bir hekim arkadaşın bulunabilmesi için uğraşıyoruz. Meslektaşlarımızı bu alanda hem araştırma hem de klinik bazlı çalışmaya yönlendirmek, teşvik etmek için çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Bu konuda çok yol alındığını da söyleyebilirim. Türkiye çapında pek çok hastanede bu alanda çalışan ve özelleşmiş poliklinik hizmeti veren hekimlerimiz bulunmakta. Dernek internet sitemizde çeşitli şehirlerde kurumlarda çalışan hekimlerin ve merkezlerin listesi bulunmakta, elimizden geldiğince güncellemeye çalışıyoruz.’’ diye konuştu.

“Ruh Sağlığı Polikliniklerinin Süresi Uzatılmalı”

Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr Devran Tan da yaşanan sorunların başında yeterli bilgilendirme ve bilinçlenmenin olmayışının geldiğini belirterek, “Aksine, bazı haberlerde, medyada veya dizilerde hastalıkla ilgili hatalı ve eksik bilgilerin verilmesi ve yayılması hastalarımızı ve ailelerini hastalığın kabullenilmesi, mücadelesi ve tedavi açısından olumsuz etkilemektedir.  Bu durumla ilgili toplumun doğru bilinçlendirilmesini, hastalıkla ilgili yapılan yorum ve yazılarda uzman görüşünün alınmasını ve damgalanmanın önüne geçilmesi için herkesin üzerine düşen hassasiyeti göstermelerini istiyorlar.’’ dedi

Hastaların tedaviye erişimleri konusundaki sıkıntıların çözümü için tedavinin önemli parçaları olan psikoeğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine de daha çok önem verilmesi gerektiğini belirten Tan, hasta ile işbirliği süresinin artırılmasının iyileşme sürecine katkısı olacağının altını çizdi. Poliklinik sürelerinin azlığının sorun oluşturduğuna dikkat çeken Tan, “Türkiye’de bipolar bozuklukla ilgili genel psikiyatri dışında özel dal polikliniği birçok yerde mevcut. Sadece bipolar bozuklukla ilgili değil tüm ruhsal hastalıklar için devlet hastanelerinde hastalara ayrılan poliklinik süresinin kısıtlı olması hastalığın takibi ve tedavisi ile ilgili aksamalara yol açabilmektedir. Biliyoruz ki, ” hastayla ne kadar işbirliği içinde olursanız tedavi o kadar başarılı olur. Ruh sağlığı hizmeti veren tüm kurumlarda bu durumun iyileştirilmesini istiyoruz. Ayrıca, tedavinin önemli parçaları olan psikoeğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine de daha çok önem verilmesi gerekmektedir. Bipolar bozukluk bir hastalık olsa da bir seçim değildir. Bipolar bozuklukta tam düzelme beklenmemelidir. Ataklarla süregiden bir hastalık olsa da, duygudurum ataklarının kontrol edilmesinde hasta-doktor ve aile arasındaki işbirliğinin ve hastalığın kabullenilmesinin önemi büyüktür.’’ diye konuştu.

Mesleki ve Sosyal Kayıplara Yönelik Rehabilitasyon Hizmetleri Yetersiz

Kendisi de uzun yıllardır  bipolar hastası olan ve bu hastalıkla mücadele eden Bipolar Yaşam Derneği Başkanı Özlem Sarı ise, mesleki ve sosyal kayıplara yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin yetersizliğine vurgu yaparak, “Birçok bipolar hastasının yeterli ve düzenli ruh sağlığı hizmeti alamaması, özel sağlık sigortalarının, tüm psikiyatrik tedavileri kapsam dışı bırakması, bipolar bozukluğu yaşamış kişilerin mesleki ve sosyal kayıplarına yönelik rehabilitasyon hizmetlerinin yetersizliği ve hukuki  ve medeni hakların kullanımında ve sürece aktif katılımlarında zorluklar en bariz yaşadığımız sıkıntılardır.” dedi. Bipolar bozukluğu yaşayan kişilerin yanlış ve eksik bilgilenmeye dayalı damgalanma sorunu yaşadıklarını hatırlatan Sarı, “Taleplerimiz de elbette bunların çözümlerine yönelik somut adımlar atılması ve sonuçlandırılmasıdır. Maalesef ülkemizde birçok bipolar hastasının tedaviye erişimleri yeterli değildir. İlaç tedavilerini destekleyen psikoterapilerin de kamuya bağlı sağlık kurumlarında ve sosyal güvence kapsamında ki hizmetlerde yok denecek kadar az olması tedavinin bütünlüğünü olumsuz etkilemektedir.’’