Kadınların Seçen ve Seçilen Olarak Söz Sahibi Olduğu Şehir Talebi…

Yerel yönetimlerde kadınları katılımcı yahut oyun kurucu olarak ne kadar görebiliyoruz? Kadın dostu belediyecilik kavramının içini dolduran örnekler bulmak mümkün mü? İdeal bir belediyecilik anlayışında kadına sağlanan konum nasıl olur? Evden çıkan kadının şehrin yönetiminde daha aktif rol alması için neler yapılabilir sorularını kadın örgütlerine sorduk…

Merkezi Beyoğlu Belediyesi sınırlarında bulunan ve İstanbul’un bir çok ilçesinde çalışmalar yürüten Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) gönüllüsü Papatya Bostancı, İstanbul’un artık, sakinleriyle neredeyse zorunluluk ilişkisi yürüten, sorunlar yumağı bir kent halini aldığını savunuyor. Bostancı, şehrin yönetiminde kadın kimliği üzerinden gördüğü eksikleri ve çözüm önerilerini şöyle sıralıyor: ‘’Yerel yönetimlerin bütün çalışmalarını değerlendirebilecek durumda olamasak da, bireysel olarak kadın kimliğimle ve kurumsal olarak KADAV penceresinden baktığımızda; katılım ve temsiliyet noktasında eksiklik görmekteyiz. Hizmetlere erişim, dezavantajlı grupların mesleki eğitimi ve istihdam, şiddetle mücadele kapsamında sığınaklar ve danışma merkezleri, ayrımcılıkla mücadele, bakım hizmetleri, kentsel dönüşüm ve mekansal talepler, afet yönetimi, ekolojik perspektif, cinsiyet eşitlikçi ve katılımcı bütçe gibi konuların öncelendiği demokratik bir yaklaşımla tüm ülkeye model oluşturacak şekilde tasarlanmalı ve özgün koşullar ölçüsünde azami oranda uygulanmalıdır. Çoklu ayrımcılığa maruz kalan ve bizi de doğrudan ilgilendiren dezavantajlı gruplara özellikle kadın, LGBTİ ve  göçmenlere yönelik şiddet, ayrımcılık ve istihdam sorunları gibi bir an önce çözülmesi gereken konularda kadın yaşam ve ekonomiye katılım merkezleri, ayrımcılıkla mücadele merkezleri  göçmenlerle dayanışma merkezleri ve kreşlerin  kurulmasını, ilgili STK’larla tam koordinasyon içerisinde yürütülmesini önermekteyiz.’’

“İyi Belediye” anlayışının en temel ilkesinin ‘katılımcılık’ olduğunu vurgulayan Bostancı, “ Kent sakinlerinin hepsine dönük üretilen hizmetler ancak bütün kesimler bir platform üzerinden görüşlerini, eleştirilerini, önerilerini ortaya koyabilirlerse yani, bütün belediyecilik süreçlerine dahil olabilirlerse daha anlamlı olabilir. Belediyelerin katılımcı demokrasiyi güçlü bir şekilde uygulamasıyla yalnızca kamusal hizmetlerin üretiminde değil, aynı zamanda gerçek sorunlara gerçek çözümler üretilmesi noktasında da başarılı olunabilir. Çoğunlukçuluğu değil çoğulculuğu, tekçiliği değil çokluğu, ulaşılmazlığı değil erişebilirliği güçlü bir perspektif olarak uygulayan belediye bu anlamda iyi bir belediyecilik örneği olabilir. Katılımcılık ilkesinin yerel yönetimler tarafından içselleştirilmesi ve belediyelerin kadın örgütleri ve STK larla yatay bir ilişkilenme biçimi oluşturarak cinsiyet eşitliği anlayışını ürettikleri bütün politikalarda işlevsel olarak yaygınlaştırmaları gerekmektedir.” Diyor.

“Belediyeler STK’ları Desteklemeli”

HAZAR Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu 2015 yılında kadına yönelik şiddet konusunda AB desteğiyle Belçika ortaklı bir proje yürüttüklerini, bu projede Üsküdar ve Küçükçekmece Belediyesi ile işbirliği yaparak destek aldıklarını anlatıyor. Yerel yönetimleri İstanbul özelinde değerlendiren Kerimoğlu, ‘’Aslında hayal edemeyeceğim kadar iyileştirme yapıldı ama bir yandan da hayal edemeyeceğim kadar yoğun bir yapılaşmayla biz İstanbul olarak sınıfta kaldık. Belediyecilik anlamında elli yıl öncesinin kötülüklerine karşılık gelen bu gün başka kötülükler yaşıyoruz’’ diyor ve ekliyor: ‘’Biz HAZAR olarak yerel yönetimlerden destek alıyoruz ve almalıyız da. Kimse kendi çıkarları için kullanmadığı sürece, biz belediyelerin hizmet etmek zorunda olduğu kişilere hizmet ettiğimiz sürece belediyeler de yetemediğimiz noktada bize destek olmak zorunda.’’

“Erkek Egemen Belediyelerle Karşı Karşıyayız”

Kadınların belediyelerin çatısı altında istihdamı noktasında 1 KADIN 1 HAYAT DERNEĞİ adına konuşan Darya Kızılboğa, merkezlerinin bulunduğu Hakkari Belediyesi özelinde kadınların yerel yönetimlerde yer bulamadığının altını çiziyor. ‘’Erkek egemen bir belediye ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim. Her birim amiri erkek, bir çok birimde kadın yok. Kadınlar yönetimden soyutlanmış durumda. Kadınların yerel yönetimlerde hakkı olan yerleri geri verilmeli. Kadınların sadece kadın birimlerinde yer almaları da enteresan bir durum. Belediyelerde pozitif ayrımcılığın olmasını istiyoruz.’’ diyen Kızılboğa, yeni yerel yönetimden beklentilerini şöyle açıklıyor: “Hakkari’de ne gençlik meclisi ne de kadın meclisi var. Kadınlarımız ve gençlerimiz kendi şehirlerinin yönetimine dahil olamıyor, halk kendi yönetiminde söz sahibi değil. Bu vazgeçilmesi gereken bir tutum. Şehir halkı nasıl olur da el pençe divan, boynunu bükerek belediye biriminden talepte bulunur, nasıl olur da kendisi için var olan belediye başkanına ulaşamaz? Bu hiyerarşinin yıkılmasını istiyoruz. İşe, belediyelerin siyaset üstü olduğunu kabullenmekle başlayabiliriz. Hangi partinin adayı seçilirse seçilsin tüm seçmelere eşit mesafede yaklaşmalılar. Kapsayıcılık ve eşitlik ilkelerini benimsemeli tüm belediyeler. Ayrıca kadınların süreçten dışlanma gibi bir durumla karşılaşmaları artık bizleri bıktırdı. Seçim çalışmalarını partilerin kadın birimleri yürütürken, seçimlerde sonra yetki alanlarının kısıtlanmasını anlayamıyoruz.’’

“Eşitlik Mahalleden Başlıyor”

Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER) Genel Başkanı Nuray Kayaoğlu ise belediyeler ve adaylar için hazırladıkları ‘’Kadın Dostu’’ adında bir taahhütnameleri olduğunu anlatıyor: ‘’Belediyelerden beklediğimiz pek çok şeyi içeren bu taahhütnameyi imzalayan büyükşehir belediyeleri ‘Kadın Hakları Koordinasyon Kurulu’, ‘Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu’ ve ‘Kadın-Erkek Eşitlik Birimi’ kurmayı;  büyükşehir, ilçe ve belde belediyeleri bütçelerini toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılık ilkesini göz önünde bulundurarak hazırlamayı; kadın STK’larıyla kadın ve kız çocuklarının konumlarını güçlendirme konusunda işbirliği yapmayı; kadın-erkek eşitliği konusunda toplumu bilgilendirici çalışmalar yapmayı; büyükşehir belediyesi bünyesinde ‘Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi’ kurmayı ve ihtiyaca cevap verecek şekilde kadın sığınma evi açmayı taahhüt etmiş oluyor. Aynı zamanda, tüm belediyelerden ve adaylardan sivil toplum kuruluşlarıyla iletişim ve işbirliği içerisinde olmasını bekliyoruz.’’

KA.DER olarak eşitliğin mahalleden başladığını düşündüklerini kaydeden Kayaoğlu, ‘’Muhtarlıkları çok önemli buluyoruz. Buradaki kadın temsili dalga dalga Türkiye’ye yayılacaktır’’ diyerek yerel yönetimlerden beklentilerini şöyle sıralıyor: ‘’Kadın dostu yerel yönetimler ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışmaları. Aynı zamanda yerel yönetimler halka yakın olmaları, demokrasiye olan etkisi ve halkın katılımı açısından toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçirebilecek en etkin ve birincil kurumlar. Dolayısıyla burada oluşacak politikalar kadınların yaşam kalitesini yükseltecek donanıma sahip olmalı. Güvenilir bir kentte yaşamak kadının temel hakkı. Mesela, güvenilir ulaşım, sosyal ve kültürel haklar, girişimcilik destekleri ve sağlık gibi kadının hayatını direkt etkileyen politikalar kadınların hayatında çok önemli.’’