Dayanışmanın Kadın Hali Derneği Kuruldu

Yakın zamanda kurulan Dayanışmanın Kadın Hali Derneği başkanı Berivan Öztürk ve Başkan Yardımcısı Selda Şenol’la Dayanışan kadınların taleplerinin neler olduğunu konuştuk. Türkiye’de kadınların baskı, şiddet ve ayrımcılığa maruz kaldığı için kadın dayanışmasını önemsediklerini vurgulayan Berivan Öztürk ve Selda Şenol, amaçlarının farkındalığı ve savunuculuğu arttırmak ve kamuoyu oluşturmak olduğunu söylüyor.

Öncelikle tebrikler, Dayanışmanın Kadın Hali Derneği nasıl doğdu, dernek fikrinin oluşum süreci neydi? 

Evde, okulda, iş yerinde, tarlada, var olduğumuz tüm alanlarda maruz kaldığımız, şahit olduğumuz şiddete, baskıya, kadın tecavüzlerine ve sindirme politikalarına karşı örgütlenerek daha büyük kazanımlar sağlayacağımıza inandık, inanıyoruz. Bu nedenle kendi bireysel yaşamlarımızda ataerkil zihniyete karşı, toplumsal cinsiyet eşitliği yolunda verdiğimiz mücadeleye dernek olarak devam etme kararı aldık. Kadın dayanışmasıyla egemen erkek zihniyetinin üstesinden geleceğimizden hiç kuşkumuz olmadı, dolayısıyla Dayanışmanın Kadın Hali ismiyle güçlenerek yolumuza devam etme sürecini başlatmış olduk. Aldığımız karar doğrultusunda dernek çatısı altında hangi çalışmaları yapmak istediğimizi kendimize sorduk. Verdiğimiz cevaplar ne kadar doğru bir karar verdiğimizin göstergesi oldu. 

Dayanışmanın Kadın Hali Derneği kimleri destekliyor ve hangi çalışmaları yürütecek? Spesifik bir çalışma alanı var mı?

Dayanışmanın Kadın Hali Derneği, Toplum Gönüllüleri Vakfı çatısı altında örgütlü Dicle Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Topluluğunun “Dicle’nin Kadınları” projesinden ilham alınarak kurulmuştur. Genç kadınların kendilerini güçlendirmek için başladıkları bu çalışmalar 3 yıldır Diyarbakır yerelinde devam etmektedir. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği, toplumsal cinsiyet eşitliği ana akımlaştırmak için çalışmalar yürütecektir. Hayatın her alanında kadınları destekleyecek ve kadın dostu alanların oluşması için mücadele edecektir. Derneğin hedef kitlesinin bir çoğunluğunu genç kadınlar oluşturuyor. Genç kadınların ihtiyaçlarını tespit etmek ve bu ihtiyaçlar için politika üretecek faaliyetler yürütecektir.  

Günümüzde kadına yönelik şiddet algısı “fiziksel şiddet” ile değerlendirilirken, kadınların maruz bırakıldığı farklı şiddet türleri de vardır. Ev içi şiddetin yanı sıra ; genç kadınlar, partnerleri tarafından flört şiddeti, dijital şiddet gibi şiddet türlerine maruz bırakılmaktadır. Bununla beraber cinsel şiddet ve saldırı vakalarında, ortak bir yaklaşım geliştirmek üzere hukukçulara, psikologlara ve kadın hakları alanında çalışanlar aktivistlere yönelikte bir takım çalışmalar planlanmaktadır.

8 Mart Dünya Kadınlar gününde ise dernek olarak, “Kadın ve Direniş” başlığı ile bir söyleşi hazırlığı içerisindeyiz.

Erkekler dernek faaliyetlerinde bulunmuyor değil mi doğru anladım. Bu tercihin sebepleri nelerdir?

Evet sadece “erkek” değil “ erk” ve “erkeklik” de bulunmuyor. Farklı alanlarda savunuculuk yapan erkek arkadaşlarımız ya da derneği duyan diğerleri  “yaa ama biz şiddet üreten değiliz, toplumsal yaşam içinde erkekliği inşaa eden kişiler hiç değiliz, kadın mücadelesini destekliyoruz “ minvalinde şeyler söylüyorlar. Ama ne yalan söyleyelim bunları duymak istemiyoruz. Çünkü gündelik yaşamda dille başlayan, örgütlenen bir erkek tahakkümü var ve bundan %100  arınmış olduklarını da düşünmüyoruz. Kadınlar hakkında söz üretilecekse, karar verilecekse burada erkekler olmayacak. Biz kendi öz gücümüze kadınlarla patriarkayı tepetaklak edeceğimizin farkındayız. Yani erkeğin değil kadının gücüne, dayanışmasına, mücadelesine ihtiyacımız var bu yüzden erkekler olmayacak da.

Çok yeni bir dernek fakat herhangi bir çalışmanız oldu mu?

26 Ocak’da 1. Genel Kurulumuzu yaptık. Şubat ayının ikinci haftasında Diyarbakır’da TOG Vakfı, Friedrich Ebert Stiftung ile ortak 8 Mart Koordinasyon toplantısı yapacağız, bu toplantıya 22 şehirden üniversitelerde örgütlenen TOG Vakfı gönüllüsü kadınlar katılacak ve 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde ne yapacaklarını belirleyecekler. Bunun dışında 8 Mart’ta bir panel yapmayı planlıyoruz.

Biliyorsunuz ki savaş sonrası hak ihlalleri oldukça fazla ve bundan en çok etkilenenler kadınlar ile çocuklar. Mülteci kadınlarla çalışmak da hedefleriniz arasında mı?

Biz, cinsiyet kimliği yani “kadın” kimliği üzerinden ötekileştirilmiş, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmış kadınlara ulaşmayı hedefliyoruz. Savaşın birincil etkilenenleri de kuşkusuz kadınlar ve çocuklar. Savaş ve göç travmasına sahipken yeni yerleştikleri yerde aidiyetlik ile alakalı problemler yaşıyorken bir yandan da ötekileştirilmeyle karşı karşıyalar. Gündelik yaşam içinde “Suriyeli” nefretinin bilhassa kadınlar üzerinden yapıldığını da görüyoruz. Hatta takip ediyoruz. Mesela google aramalarında “suriyeli kadın, suriyeli kız, bekar suriyeli kadınlar” ve pornografik veri bulunacak aramalar yapılıyor. Bunun yanısıra göç dalgasıyla çocuk evliliklerin yapıldığını, kadınların metalaştırılarak evlendirildiğini biliyoruz. Dolayısıyla mülteci kadınlar hem mülteci kimliklerinden hem de kadın kimliklerinden dolayı ötekileştiriliyor. Bir yıllık stratejik planımız içinde spesifik olarak şu an yok. Fakat mülteci kadınların derneğin diğer faaliyetlerinden yararlanmalarını ve kadın mücadelesinde yer almalarını çok isteriz.