Utanç: “#ÜlkemizdeSuriyeliİstemiyoruz”

Türkiye’de Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemleri hız kesmiyor. Sosyal medyada “Ülkemizde Suriyeli istemiyoruz” TT olduktan sonra Türkiye’de mülteci olarak yaşamanın zorlukları bir kez daha görünür hale geldi. Zorla yerinden göç ettirilen insanlar ‘mültecilik’ kavramının ağırlığı altında ezilirken, şiddetin katmerli halini ise mülteci kadınlar yaşıyor. Mülteci kadınları ve sığınma sürecinde maruz kaldıkları şiddetin boyutlarını Hayata Destek Derneği Mardin Şubesi Erişim Sorumlusu Selma Üner’le konuştuk.

Mülteci kadınlara yönelik şiddet nedir?

Şengalli, Suriyeli ve Türkiyeli kadın grupları ile çalışma fırsatı yakaladım. Hepsinin ortak noktası, savaş ya da çatışma koşulları dolayısıyla zorunlu göçlere maruz bırakılmalarıydı. Ortadoğu coğrafyasında kadın olmak yalnızca sınır geçmek, güvenli yaşam koşullarını terk etmek zorunda kalmak ile alakalı değildir. Sorunun yalnızca sınırlarla ilgili olmadığını, erkek egemen toplumsal düzenin bir sonucu olarak kadınların şiddete maruz kaldıklarını söylemek gerek.

‘Mülteci’ olma durumu temelde kadınların mücadele yetisini baltalıyor. Mülteci kadınların ‘toplumun hassas ve kırılgan bir olmalarını kadermiş gibi görüp bu durumu içselleştirdiklerini görüyoruz. Örneğin; Şengalli ve Suriyeli kadınlar, sosyo-ekonomik düzeylerinin düşük olması sebebiyle yaşadıkları çadır ve derme-çatma yapılarda fiziksel şiddetin ötesinde diğer şiddet biçimleriyle mücadele ediyorlar; ev ortamında ve ev dışında fiziksel, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet biçimlerine maruz bırakılıyorlar.

Şiddetin her türlüsüyle yüz yüze gelen kadınlar arasında, kumalık olgusunu yaşayan kadınlar söz konusu oluyor. Ne yazık ki çoğu örnekte bunu içselleştirip yaşamlarının bir parçası gibi kabullendiklerini görüyoruz.

Şiddeti en çok nereden ve nasıl görüyorlar?

Toplumsal kodların cinsiyet eşitliği özelinde tahribata sebep olduğu, erk zihniyetinin ya da bizzat kadınların erkek-egemen toplumsal görüşü içselleştirmesinin, mülteci kadınlar üzerinde psikolojik şiddet unsuru olduğu yadsınamaz. Bunu, tüm şiddet biçimlerine zamanında ve etkin müdahaleyi güçleştiren temel bir olgu olarak tanımak önemlidir.

Bunun bir sonucu olarak ev yaşamı sınırlarına hapsolma, toplumsal yaşamdan kopmaya yol açıyor. Toplumsal yaşamdan kopuk olan mülteci kadınlar, zihinlerinde bunu ‘güvenlik’ gerekçesi ile meşrulaştırıyorlar. Dilini, kültürünü bilmedikleri bir ülkede yaşam bulmaya çalışan kadınlar, bu soyutlanmayı ev içinde birbirlerine karşı da savunup tahakkümü sahipleniyorlar.

Çocukların evlendirilmesi ve zorunlu göçün yarattığı güvenlik kaygısı arasındaki sebep-sonuç ilişkisi çoğu zaman anlaşılamasa da, tarif ettiğimiz sahiplenmenin bir sonucu olarak 14-15 yaşında kız çocuklarının namus anlayışı altında zorla evlendirilmesi ve bunun da kadınlar tarafından normal görülmesi oluyor.

Evde, sokakta ve kamusal alanda kadınlar şiddetin her türlüsü ile karşı karşıya kalıyorlar. Kendilerince oluşturdukları güvenli alanlarında ise koca, baba, kardeş hatta kuması tarafından şiddete maruz bırakılıyorlar.

Şiddete maruz kalan bu kadınlara nasıl çözümler üretiyorsunuz?

Ürettiğimiz çözümler vakalara göre farklılık gösteriyor. Sahada karşılaştığımız vakalara; Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri (ASPİM) yönlendirmeleri dışında hukuki destek, psikolojik destek, okuma-yazma kursları gibi kursların yanı sıra, sosyo-ekonomik yaşam koşullarında iyileşme yaratabilecek, toplumsal düzeyde kadınlara yaşam alanı yaratabilecek farkındalık arttırma kurslarına yönlendirmeler yapıyoruz. Kadınların mevcut koruma ve destek hizmetlerine dair bilgisini, bu hizmetlere erişim becerisini artırmayı amaçlıyoruz. Kurumlar ise kendi aralarında koordineli olarak mevcut ihtiyaçlara cevap olmaya çalışıyor.

Dil, etnik köken, sınır kapısı tanımadan bölgedeki tüm kadınları benzer şekillerde etkileyen şiddet biçimleri bize karma kadın grupları oluşturma; kadınlara ise birbirileriyle temas etme imkânı tanıyor. Böylece mülteci nüfusun yoğun olduğu bölgelerde sosyal uyumu destekleyecek, Suriyeli-Türkiyeli kadınların birbirine temas etmesine olanak yaratacak atölyeler yapıyoruz

Mülteci kadınlar size nasıl ulaşıyorlar?

Çalıştığımız lokasyonlarda ‘Hayata Destek Noktaları’ dediğimiz ofislerimiz mevcut. Erişim için kullandığımız sabit hatlarımız var. Ayrıca gönüllü arkadaşlardan oluşan yerinde erişim ekibimiz, ihtiyaç halinde sahada bilgilendirme seansları gerçekleştiriyor. Özellikle kadına karşı şiddet noktasında farkındalık yaratabilmek için çalışıyoruz, verilen destekleri anlatıyoruz. Bilgilendirme seansları sonrası ofisin adresi ve telefonları paylaşılıyor. Ulaşmak isteyen herkes rahatça ulaşabiliyor. Ayrıca sahada eşgüdümlü çalıştığımız kurumlar, topluluk ve kişilerin yakın çevresi destek için yönlendirme yapabiliyor. Bilgilendirme oturumlarımızdan haberdar olmayanlar dahi çevrelerinden duyarak destek istemek için gelebiliyorlar.

‘Hayata Destek Noktaları’ gerçekten işe yarıyor mu? Size geldikten sonra kadınlarda nasıl bir değişim görüyorsunuz?

Önceden şiddeti fiziksel olarak tanımlayan kadınlar,oturumlar sonrasında şiddet ile ilgili farkındalık sahibi olup şiddet, şiddet türleri ve baş etme mekanizmalarına dair tanımlamalarda bulunabiliyorlar. Toplumsal yaşama dâhil olabilme anlamında öncekine oranla daha başarılı hale geliyorlar. Psikolojik destek alan kadınlar; özgüven, baş etme, kendini tanıma gibi noktalarda daha güçlü hale geliyorlar.