Roboskî’nin Yedinci Yılı: “Başladığımız Noktanın Gerisindeyiz!”

Bugün Roboskî Katliamı’nın yedinci yıldönümü. Bugün 7 yıl öncesine göre başlangıcın bile gerisinde olduklarını vurgulayan Veli Encu, aileler adına şunu söylüyor: Bugün Roboskî davasını canlandırmak bir ölüyü canlandırmak kadar zor artık ama biz pes etmeyecek, o ölüyü diriltecek, Roboskî’nin fail ve sorumlularını adalet önüne çıkarmak üzere her şeye sıfırdan başlayacağız.

28 Aralık 2011’de TSK’ya ait F-16 uçakları, sınır ticaretine giden köylüleri bombardımana tuttu. 17’si 18 yaşın altında olan 34 kişi yaşamını yitirdi. Hak temelli örgütlerin “Roboskî Katliamı” ismiyle gündemleştirdikleri olayın üzerinden 7 yıl geçti. Geçen 7 yılda Roboskî dosyası sivil ve askeri mahkeme arasında gidip gelerek Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından da “ilgili avukatın eksik evrakı zamanında tamamlamadığı” gerekçesiyle Şubat 2016’da reddedildi. AİHM’e götürülen dava, orada da AYM’deki “özensizlik” gerekçesiyle kabul edilemez bulundu. Çünkü AİHM içtihadı, başvurucunun (avukatın) özensizliği sebebiyle reddedilmiş dosyaların iç hukuk yolunu tüketmiş olduğunu kabul etmiyor. Bu süreçte katliamda kardeşi ve akrabalarını kaybeden ve Şırnak Milletvekili seçilen Ferhat Encu tutuklandı ve Roboskîlilerin adalet mücadelesini kurumsallaştırmak üzere kurdukları Roboskî Derneği KHK ile kapatıldı.

Roboskî Katliamı’nın yedinci yıldönümü Diyarbakır ve bölge şehirlerinde çeşitli etkinliklerle anılıyor. Birçok ilde yapılacak basın açıklamalarının yanında Roboskî’de bir anma gerçekleştirilecek. Bunun yanında İHD Diyarbakır Şubesi Roboskî Katliamı’nı anlatan Bîra Mi’Têtın (Hatırlıyorum) belgeselinin gösterimini yapacak. Amidart Kültür Sanat Topluluğu da Mimarlar Odası ve Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği’nin desteğiyle Bîra Mi’Tetin filminin gösteriminin ardından “Roboskî: Hafıza ve Adalet” başlıklı bir panel düzenliyor. Panelin katılımcıları Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilcisi Reha Ruhavioğlu, Diyarbakır Eski Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, Gazeteci-Yazar Özgür Amed ve filmin yardımcı yönetmeni Azad Doğru.

Yıldönümü öncesi görüştüğümüz, katliamda kardeşi ile akrabalarını kaybeden ve ailelerin sözcülüğünü yapan Veli Encu, anmanın olacağı günün öncesinde askerlerin mezarlığı kuşatarak etrafına çadırlar kurduğunu, mezarlığa giden yola da TOMA’ların yerleştirildiğini söyledi. Anma ile ilgili bir engelleme kararının bulunmadığını ancak bu askeri hareketliliğin bir tedirginlik yaratmak üzere yapıldığını aktaran Encu, “devletin katledilenleri anmaktan bile rahatsız olduğunu” vurguladı.

Katliamın yedinci yıldönümünde aileler, siyasetçiler, sivil toplum temsilcileri mezarlığı ziyaret ederek bir anma gerçekleştirdiler. Anmaya cezaevinden bir mektup gönderen tutuklu milletvekili Ferhat Encu, “hukuk yolu ile üzeri örtülen Roboskî hakikatini gün yüzüne çıkarmak için bütün hak savunucularını ve hukukçuları Roboskî ile dayanışmaya çağırıyorum” dedi. Aileler adına hazırlanan basın açıklamasını okuyan Veli Encu, “O güne kadar ne yapıyorsak o gün de onu yapıyorduk ve önünden geçtiğimiz karakol dahil bütün devlet ne yaptığımızı biliyordu. Biz, ekmeğimizi sınır ticaretinden kazanıyorduk ve sınırımıza çekilen teli meşru görmüyor, akrabalarımızla alışverişimizi sürdürüyorduk. Ama o gece başımıza bir felaket yağdırdılar. Askerler önce sınıra gidenlerin yollarını kestiler, yakınlarımız bombalandıktan sonra da ambulansların geçmesine izin vermediler. Ölenlerimiz öldü, yaralılarımızı da bu yüzen kurtaramadık!” dedi.

Tam iki bin beş yüz elli yedi gün adaleti kovaladıklarını söyleyen Encu, sözlerini “adalet dedikçe hakarete uğradık, adalet dedikçe evlerimize baskınlar yapıldı, adalet dedikçe göz altına alındık, adalet dedikçe tutuklandık.” şeklinde sürdürdü. Encu’nun aileler adına okuduğu açıklamadan bölümler şöyle:

‘Roboskî, bütün detayları devletin kayıtlarında olan bir katliamdır.’

“28 Aralık 2011’de hangi saatte kim ne yapmış, akrabalarımızın sivil olduğunu kim kime bildirmiş, ölüm fermanlarını kim imzalamış, kim kimi aramış, kim kime ne emir vermiş, hangi pilot hangi uçağı kullanmış, hangisi hangimize bomba yağdırmış hepsi bellidir. Bu yüzden Roboskî, bütün detayları devletin kayıtlarında olan bir katliamdır. Ancak en tepedekilerin “Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak!” diye verdikleri şeref sözüne rağmen, bütün detayları bilinen bu katliam karanlığa mahkum edilmiştir.

Dosyamız önce bir buçuk yıl sivil yargıda beklemiş, ardından askeri yargıya gönderilmiş, askeri yargıdan da “her şey usulüne uygundur” kararıyla faillerin aklanmasıyla neticelenmiştir. Meclis Uludere Alt Komisyonu’nun hükümet üyesi vekilleri tarafından kabul edilen rapor da katilleri aklayıp Roboskî’yi karanlığa mahkum edince davamız Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştır. 7 yıl boyunca devletin birbirine benzeyen kurumları arasında gidip gelen Roboskî davası nihayetinde Anayasa Mahkemesi tarafından da reddedilerek AİHM’e taşınmıştır. Ve bildiğiniz üzere AİHM de davayı, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesine dayanarak reddetmiştir. Geldiğimizi noktada Roboskî Davası’nı canlandırmak, bir ölüyü canlandırmak kadar zor olmuştur.”

‘Roboskî’nin dağlarına haykırdığımız feryadımız yüzümüze geri çarpıyor.’

“Biz Anayasa Mahkemesi’ni de AİHM’i de siyasi davranmakla suçluyor, apaçık bir katliamın üzerinin örtülmesine yargı kılıfı içinde destek verdiklerini söylüyoruz. Ancak başka şeyler de söylüyoruz ve bunları söylerken sesimiz, bizimle beraber olanların çoğunun suskunluğuyla yükselen bir duvara çarpıyor ve bu köyün dışına maalesef çıkamıyor. Siyasi ve toplumsal şöhret ya da tazminattan pay edinmek gibi amaçlarla Roboskî Davası’nın sahibi gibi gezenlerin hiçbirisini dava skandal bir şekilde sonuçlandığında ortalıkta göremedik. Karardan sonra bir hafta, bir şey desinler diye bekledik ama hiçbir şey olmamış gibi kayıtsızlıkla karşılaştık. Bildiğiniz üzere AYM ve AİHM dosyada kabahati olan bir avukatın ismini veriyorlar, biz de onunla birlikte iki kişinin esas kabahatli olduğunu söyleyip feryadımızı Roboskî dağlarına haykırıyoruz ama sesimiz köyden çıkmayıp yüzümüze geri çarpıyor.”

‘Roboskî için bir konferans tertip edilsin, sorumlular özeleştiri versin’

“Bugün Roboskî Davasını canlandırmak, artık bir ölüyü canlandırmak kadar zor olmuştur. Ancak biz pes etmeyecek, o ölüyü diriltecek, Roboskî’nin fail ve sorumlularını adalet önüne çıkarmak üzere her şeye sıfırdan başlayacağız. Fakat öncelikle Kürt kamuoyu ve Kürt hak savunucularının oturup bir özeleştiri vermeleri gerekiyor. Telafisi mümkün olmayan hataların sahipleri hiçbir şey olmamış gibi dolaşırken, Roboskîlilerin güveni paramparça olmuşken, Roboskîliler yapayalnız bırakılmışken, hesap verilebilirliği kendi içimizden başlatmadan adalet mücadelesine yeniden başlayamayız.

Bu sebeple buradan bu çağrıyı yapmak, istiyoruz: Kürdistan’ın baroları, insan hakları örgütleri, hak savunucuları, sivil toplum kuruluşları bir konferans tertip etsinler. Bu konferansta Roboskî süreci bütün detaylarıyla ve bütün şeffaflığıyla tartışılsın. Böyle davaların şöhret ve tazminat aracı yapılmaması için bir ortak akıl oluşturulsun. Meral Danış Beştaş ve Nuşirevan Elçi bu konferansa çağrılarak özeleştiri vermeleri sağlansın! Neyi, nerede, ne için yanlış yahut eksik yaptıklarını hepimiz bilelim. Bu konferanstan çıkacak nerede, neden hata yapıldığı gibi somut sonuçlar bütün kamuoyu ile paylaşılsın. Kınanacaklar kınansın, ayıplanacaklar ayıplansın, hak mücadelesi vermenin azmini ve sorumluluğunu yüklenenlerle Roboskî davasını yeniden canlandıralım. Umuyor ve diliyoruz ki bu çağrımız da Roboskî’de yankılanıp bize geri dönmesin, sizlerin kulaklarına ulaşsın ve gereği yapılsın.”

‘Roboskîliler mazlum olmayı seçmedi ama hükümet zalim olmayı seçiyor’

“Roboskî davasının askeri ve siyasi bütün sorumluları bellidir. Bunun hesabı er geç sorulacaktır. Biz buradan bir kere daha AK Parti hükümetine sesleniyoruz: Roboskîliler mazlum olmayı seçmedi ama siz zalim olmayı kendiniz seçiyorsunuz. 36 kardeşimiz hükümetinize bağlı askerler tarafından katledildi, bu gerçekten asla kaçamazsınız! Failleri ve sorumluları aklamayın, yargı sürecini şeffaf bir şekilde yeniden başlatın. Roboskîliler de bütün Türkiye kamuoyu da hakikati öğrensin, hakikatin bedeli neyse ödensin! Bırakın adalet yerini bulsun…”