“Sınır Ötesine Geçebilmek; Bir Cesaret”

Suriyeli ve Türkiyeli gençler arasındaki ön yargıları azaltmak amacıyla ‘Sınırların Ötesine Geç’ adlı kısa film yarışmasını düzenleyen Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ayla Kerimoğlu, “Önemli olan bir araya gelmelerini ve birbirleriyle iletişim kurmalarını sağlamak. Zihinlerimizi ele geçiren ön yargılar yüzünden yanlış davranış ve tutumlara girebiliyoruz. Ayrımcı yaklaşımlar, nefret söylemleri gösterebiliyoruz. Yarışmayla hem zihinsel hem de ön yargıların oluşturduğu sınırların ötesine geçebilme meselesini dillendirmek istedik. Aynı zamanda coğrafi sınır meselesini de birlikte düşünmelerini istedik. Sınırın ötesine geçebilmek bir cesaret aslında.” Diyor.

Hazar Derneği’nin düzenlediği  ‘Sınırların Ötesine Geç’ adlı kısa film yarışmasının en önemli şartı, Türk ve Suriyeli katılımcıların aynı projenin bir bölümünde mutlaka birlikte çalışmaları. 19-30 yaş arası bütün gençleri kapsayan ve son kayıt tarihi 22 Şubat olan yarışmada; birinciye 10, ikinciye 6 ve üçüncü gelen filme de 4 bin TL ödül verilecek. Şu ana kadar 77 Suriyeli 73 Türk olmak üzere 150 başvurunun yapıldığı yarışmanın eğitim bölümünde ise 30 kadın, 27 erkek olmak üzere 57 kişi eğitim alıyor.

Hazar Derneği olarak, 2011 yılında Suriye savaşı başladığı andan itibaren mültecilik alanında çalışmalar yürüttüklerini, ardından kamp ziyaretleri, insani yardım faaliyetleri yaptıklarını belirten Ayla Kerimoğlu, “Ama sadece insani yardım sürdürülebilir bir şey değil. Bir süre sonra fiziksel ihtiyaçlardan öte yaşamsal ihtiyaçlar, bu toplumda nasıl yaşayacaklarına dair olan ihtiyaçlar öne çıkmaya başladı. Bundan hareketle İstanbul’daki Suriyeli kadınlara Türkçe dersleri vermeye başladık. Bunu dört yıldır sürdürüyoruz. Dil meselesi Suriyelilerin yaşadığı en büyük sorunların başında geliyor. Türkçe eğitimi verdiğimiz kadınlarla aynı zamanda Türk kültürünü de anlatmaya başladık. Dil kültürün de taşıyıcısı olduğu için düğünlerimizi, yaslarımızı, çocuklarımızı konuştuk, böylece bir konuşma kulübümüz de oldu. Birbirimizle konuştukça onların neleri önemsediklerini, nasıl hissettiklerini daha iyi anlamaya başladık. Örneğin evlerine kimsenin gelmediğinden yakınıyorlardı. Önce birlikte ders yaptığımız kadınları evlerinde ziyaret ettik, ardından tanımadığımız kadınların adreslerini bulduk onları da ziyaret etmeye başladık. Yaptığımız programlara, gezilere onları da dahil etmeye başladık.“ dedi.

Savaşın bitmemesi Suriyelilerin burada kalıcı olduğunun iyice netleşmesi üzerine de entegrasyon, uyum, birlikte yaşama üzerine düşünmeye ve bu alanda projeler yürütmeye başladıklarını belirten Ayla Kerimoğlu, ‘Sınırların Ötesine Geç’ projesinin Türk ve Suriyeli gençlerin Hazar bünyesinde yürüttüğü Göç Çalışmaları ekibinin toplantıları sırasında ortaya çıktığını anlatıyor.

Göç çalışmaları komisyonuyla bir araya gelip ‘birlikte yaşam konusunda ne yapabiliriz’i konuşmak istediklerini ancak bizzat gruptakilerin kendi içlerine dönük ‘ön yargıları’ üzerinden bunu başaramadıklarını anlatan Kerimoğlu, “Baktık ki derneğin yabancısı olmadığı Suriyeli gençlerin, yine dernek bünyesindeki Genç Hazar’daki gençlerin bile ön yargıları var. Bunu fark edince entegrasyon konusunda en önemli sorunların ön yargılardan çıktığını bir kez daha gördük. En son yapılan araştırmaları önümüze koyunca, burada ciddi bir sorunun işaretlerini tespit etmiş olduk. Ve kendi çapımızda ön yargıyla mücadele için bir çalışma yapalım” dedik.

Gençlerin dünyasını düşündüklerinde, medyaya, görselliğe olan ilgiden ve son zamanlarda kısa film alanına olan rağbetten de yola çıkarak kısa film yarışması düzenleme kararı aldıklarını belirten Kerimoğlu, “Biz burada filmi araçsallaştırıyoruz. Gençlerin araçlarını kullanarak onlara bir şeyler anlatmak olarak düşünebiliriz bunu. Kısa film alanında becerilerini geliştirme imkanı, sivil toplum için fazla sayılabilecek bir ödülle yarışmayı cazip hale getirmeye çalıştık. Bunları olabildiğince çok kişiye ulaşmayı amaçladığımız için yaptık. Suriyeliler ve Türkiyeliler olarak bir arada özellikle de ör yargılar üzerine düşünmelerini istiyoruz ve bu alanda birlikte çalışmalar üretmelerini. Filmin tamamını birlikte yapmak zorunda değiller ama bir aşamasını mutlaka birlikte yapmaları gerekiyor şartname açısından. Dediğim gibi amaç bir araya gelmelerini ve düşünmelerini sağlamak.  Zihinlerimizi ele geçiren ön yargılar yüzünden yanlış davranış ve tutumlara girebiliyoruz. Ayrımcı yaklaşımlar, nefret söylemleri gösterebiliyoruz. Yarışmayla hem zihinsel hem de önyargıların oluşturduğu sınırların ötesine geçebilme meselesini dillendirmek istedik. Aynı zamanda coğrafi sınır meselesini de birlikte düşünmelerini istedik. Sınırın ötesine geçebilmek bir cesaret aslında. Bunu ‘geçmeyle’ sembolize ettik. ‘Sınırların Ötesine Geç’ yarışmanın amacını ortaya koyan çarpıcı bir başlık oldu’ diye anlatıyor.

Entegrasyon ve birlikte yaşama konusunda düşünmede özellikle kamusal alanda geç kalındığını bunun kamunun ‘Suriyelilerin kalıcı olmamaları’na dönük politikalarından kaynaklandığını belirten Kerimoğlu, mülteciler konusunda Avrupa’ya yönelik yapılan açıklamaların iç kamuoyunun mültecilere dönük olumsuz algılar oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Mültecilerin geldikleri toplumda ekonomiden, kültüre kadar bir çok alanda katkılarının olduğunu araştırmalarla ortaya çıktığını hatırlatan Kerimoğlu, “Yöneticilerin çıkıp Avrupa’ya mesaj vermek üzere, ‘mülteciler için şu kadar milyon dolar harcadık’ açıklamaları insanların zihninde şöyle bir şey oluşturuyor. ‘Madem bu kadar milyar dolarımız var buradaki fakirler için niye kullanılmıyor’ Mültecilerin bir maliyeti var bu gerçek ama bunun eksik bir tarafı var. Harcanan para iç piyasada kullanılıyor ve bu piyasayı canlandırıyor. İkinci kısmı söylenmiyor. Bu politikaların içerdeki mülteci algısını olumsuzlaştıracak şekilde yapılmaması önemli” dedi. Sivil toplumun bir araya gelerek mültecilere yönelik olumsuz algıları ortadan kaldırmak için çalışmalar yürütmesi gerektiğinin de altınını çizen Kerimoğlu, bu konuda kamunun sivil topluma bilgi akışında bulunmasını ve çalışmalarını şeffaflaştırmasına da dikkat çekiyor.

Entegrasyon alanındaki en önemli konulardan birinin eğitim meselesi olduğunu hatırlatan Ayla Kerimoğlu, entegrasyon çalışmalarının ‘asimilasyon’a dönüşmemesinin önemine de işaret ediyor. Suriyelilerin bu konuda ‘entegrasyona evet asimilasyona hayır’ şeklinde bir düşünce içinde olduklarını belirten Kerimoğlu, “Bu insanlar bu kültürün içinde yaşayacaklarına göre dil öğrenmek zorundalar. O yüzden GEM’lerin kapatılıp karma eğitime dönülmesini çok önemsiyoruz. Yeni doğan çocuklar için Arapça öğrenme bir sorun haline gelebilir, aileler bunu dile getiriyor. Ailelerin ‘ entegrasyona evet ama asimilasyona hayır’ yaklaşımı var. Çocuklarıyla ilgili ‘kendi kültürlerini unutacaklar, öğrenmeyecekler’ gibi korkuları var. Milli Eğitim’in bu konuda yöntemler bulması gerekiyor; ayrıca Arapça dersleri verilebilir veya farklı alanlarda desteklenebilir. Bu milli eğitim açısından üzerinde düşünülmesi gereken teknik konular. Ama bunu verebilecek şekilde hazırlık yapılması gerektiğini düşünüyorum. Şunu hesap etmek lazım bu çocuklar şu an Türkiye’deler… Ama yarın savaş bittiğinde içlerinde vatandaş olsa bile Suriye’ye dönüp oranın yarınını kuracak gençler olabilir. Kendi kültürlerini kopmamaları geri dönüşlerini veya çift vatandaş da olsa geleceklerini şekillendirmeleri açısından önemli. Entegrasyon meselesi Suriyelilerin kendi içlerine dönüp gettolaşmaması, ileride muhtemel toplumsal çatışmalar yaşamamız için çok önemli” diye konuştu.

‘Sınırın Ötesine Geç’ yarışmasıyla ilgili geniş bilgi için tıklayınız.

Emine Uçak

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
116 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör