Meydanda Mülteci Meselesi

Yaşama Dair Vakıf ve Sivil Sayfalar tarafından düzenlenen Meydan Buluşmalarının ikincisi ‘Mülteci Meselesi Kimin Meselesi?’ konu başlığı ile 13 Kasım tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi.

Sivil toplum kuruluşlarından temsilcilerin katılımıyla gerçekleşen etkinliğin açılışında konuşan YADA Vakfı’ndan Ceylan Özünel, Meydan Buluşmaları ile hem sivil toplumun içerisindeki diyalog eksikliğinin giderilmesi; hem de yeni işbirlikleri ve ortak çözümlere adımlar atılmasını hedeflediklerini ifade etti. YADA’nın kurucularından Ulaş Tol da, gerçekleştirdikleri araştırmaların sonuçlarını hem sivil toplumla paylaştıklarını hem de kendi araçlarını ürettiklerini ifade ederek, “Bu tür etkinliklerde genelde birbirine alan olarak daha yakın olan kuruluşlar bir araya geliyor. Biz yaptığımız iş ve etkinliklerde herkesin kendi içinde toplanmasından ziyade, alanların birlikteliklerini sağlamaya çalışıyoruz. Sivil Sayfalar bunun bir örneği, diğeri de Meydan Buluşmaları. Buluşmalar üç temel amaca hizmet ediyor;

  1.  Farklı çalışma alanlarındaki sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirmesi, bu da alan geçişlerini görebilmeyi sağladı.
  2.  Kendine benzemeyen ve söylediklerine güçlü itirazları olan yerlerle bir araya gelmek.
  3.  Yeni yöntemlerle neler yapabiliriz konusunda etkin karşılaşmayı sağlamak” diye konuştu.

Farklı Kurumlar, Ortak Meseleler…

Katılımcıların birbirleri ile tanıştıkları açılış etkinliğinden sonra ‘Mülteci Meselesi Kimin Meselesi?’ başlığında katılımcıların mülteci çalışmalarındaki  deneyimleri paylaşıldı.

İnsan hakları aktivisti Ayşe Özlem Ekşi; mülteci meselesinin çok boyutlu olduğunu dile getirerek, “İşin uluslararası boyutu, iç siyaset politik boyutu, insan hakları boyutu var; sivil toplum açısından farklı, kamudan baktığımızda farklı. Yürüttüğümüz projeler kapsamında aynı gün içerisinde kaymakamla, belediye başkan yardımcıları ile, bürokrasi ile; bir yandan sivil toplum kuruluşları ile, uluslararası örgütlerle ve mülteciler ile temasa girip birbirinden çok daha farklı ihtiyaçları ve perspektifleri gözlemleme imkânı buluyorum. Gözlemlediğim en önemli sorun koordinasyon sorunu. Etkileşim çok az, iletişim çok az, koordinasyon çok sorunlu olduğu için ve herkesin elinde bulunan veriler açıklıkla paylaşılmadığı için sürekli mükerrer faaliyetler ve yardımlar dillendiriliyor. Sivil toplumun kendi arasındaki etkileşimin de dönemsel olarak zayıflaması ve güçlenmesi de ayrı bir mesele. Göçmen toplumun sivil topluma katılımı, mültecilerin kendini ifadesi bambaşka bir boyut, kamuda politik katılımları ayrı bir boyut bütün bunlar hem kamunun hem sivil toplumun hem de mültecilerin kendi inisiyatiflerinin etkin olması, iletişimin sağlanması, koordinasyonun güçlenmesi ile gelişecek.’ dedi. Mavi Kalem Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nden Arzu Karacanlar da konuşmasında, “Mülteciler yararlanıcı olarak projelerde yer alırlar. İlk defa burada mültecilerin sadece yararlanıcı değil, toplumda yaşayan bireyler de olduklarının vurgulandığını gördüm ve çok mutlu oldum.” dedi.

İzmir merkezli Uluslararası Yardımlaşma ve Entegrasyon Derneği’nden Muhammed Abdullatif Alsairavan, medyada Suriyelilerle ilgili olumsuz algı oluşturacak yayınlardan duyduğu üzüntüyü ifade ederek, “‘Suriyeliler olarak bizler keyif için değil zor durumlardan geldik. Mültecilerin yük geldiğinin farkındayız. Bir mülteci olarak şöyle bir problem yaşıyorum, hepimiz yaşıyoruz aslında ve bunun için bir şey yapabilir miyiz merak ediyorum. Bu da bizimle ilgili çıkan; yardım parası aldığımız, okullara sınavsız girdiğimiz gibi söylentiler.’ dedi.

Suriyeli Hanımlar Derneği Başkan Maaisa Said de, sadece Suriyeli kadınlara hizmet verdiklerini, hizmetlerinin arasında psikolojik destek, sosyal destek bölümü (aile huzuru, Türkçe kursu) sosyal uyum kursları olduğundan bahsetti. Said, dernek ile ilişki içerisinde olan 4000 kişi ile yaptıkları çalışma sonucu kadınların %56’sının eğitimli olduğunu ve kendi ayakları üzerinde durmak istediklerini; bu nedenle kendi işlerini açabilmeleri için mikro kredi verdiklerini anlattı. Türkiyeli ve Suriyeli sivil toplum kuruluşlarının bir arada çalışması ile sürdürülebilirliğinin sağlanacağını belirten Said kendi dernekleri özelinde de başka Türkiyeli dernekleri ile çalışmak istediklerini ve iş birliklerine açık olduklarını belirtti.

Açık meydanda tartışmalar çözüm önerileri ile son boldu

Etkinliğin son bölümünde katılımcıların önerileri ile belirlenen konu başlıkları ile açık meydanlar kuruldu ve konu başlıkları tartışıldı.

Birinci grup, dil bariyeri konusunu ana dilde eğitim ve entegrasyon-uyum başlığı ile ele aldı. Türkiye’nin mülteci politikalarının konuşulduğu bölümde, sosyal sivil hayata katılımın mevcut durumu  ve nasıl olması gerektiği tartışıldı. Uyum denilen kavramın tek yönlü olmaması gerektiğinin vurgulandığı tartışmada, ‘bir arada yaşam’ ifadesinin daha doğru bir kavram olduğu ve bunun öğrenilen bir süreç olduğunun altı çizilelerek bunu hayata geçirecek projelere ihtiyaç olduğuna dikkat çekildi.

Bir diğer grup nefret söylemi ve ‘neden sosyal uyumu sağlayamıyoruz?’ sorusunu tartıştı. Kalıcı olmaları ile yüzleşememe, misafir/geçici koruma altında olunması yerel halkın kabullenememesine ve nefret söylemlerinin sürekliliğine neden olabileceği konuşuldu. Bu noktada da temelin aslında bilgi eksikliği ve doğru bilinen yanlışlar olduğu yinelendi. Çözüm önerilerinde; yerel seçim sürecini etkileyecek bir kampanya oluşturmak, meydan etkinliğinin çıktılarını sadece sivil toplumla değil devlet kurumları ile paylaşmak, ders kitaplarında ayrımcılık karşıtı bölümlerin olması için adım atmak, temel olarak Türkiyelileri sosyal uyuma katmak, platformlar üzeri bir sosyal medya kampanyası yapmak vardı. Mülteci kalıbından çıkıp iş arkadaşı, komşu, yol arkadaşı gibi bakılabildiğinde normalleştirme sürecine girileceğinin ve bunun fayda sağlayacağına değinildi.

3. grupta, engelli Suriyeli çocukların rehabilitasyon merkezlerine erişimleri, bu hizmetten yararlanamıyor olması ile sığınma evlerine erişemeyen mülteci kadınların sorunları tartışıldı. Sivil toplum kuruluşlarının fon sağlayıcılardan fon alıp sonrasında ise hizmeti tam sağlamadıkları yarım bırakıldığı gözlemleri paylaşıldı. Mülteci konusunun tek başına ele alınmasının doğru olmayacağı, daha önce gerçekleştirilmiş ayrımcılıklarla ortak noktalarının olduğu ve her şeyi kapsayan bir mücadelenin yürütülemeyeceğine değinildi. Sağlık konusunda sivil toplum arasında bilgi aktarımını sağlayabilecek bir raporlama yapılması çözüm önerisi olarak dile getirildi.

Dördüncü grupta mültecilerin istihdamı, uluslararası mülteci politakaları ve göç alanında bilgi üretimi konuları konuşuldu. Çalışma iznini iş verenlerin bürokratik nedenlerden dolayı genelde almak istemediği belirtilerek, istihdamın artması için özel sektöre vergi indirimine gidilebilir önerisi getirildi. Suriyelilerin seyahat hakkıyla ilgili yaşadıkları sıkıntıların istihdam konusuna da olumsuz etki ettiği vurgulandı. Seyahat hakkının önlenmesinin istihdama ket vurması konu edildi. Akademide ve sivil toplumda her kurum her fona erişemediği, bu alanda eşitsizlikler olduğu vurgulandı.Bilgi üretimine sivil toplumun araştırmacı vasfı ile katılamaması ve araştırmaların etik kurallara uygun olarak yapılması ve araştırıcıların güvenliğinin  sağlanmasının önemine işaret edildi.

Bir diğer grup, iş birliği ve ortak çalışmalar üzerine konuştu. Mülteci meselesi diyalog eksikliğinin ve işbirliği kurulmasının sorunlu olduğu mesele olarak nitelendirildi. Hem sivil toplumun kendi içinde hem de devletle kurmaya çalıştığı ilişkilerin önünde engeller olduğu konuşuldu. ‘Bazı ağlara girmek zor, nasıl aşabiliriz’ sorusuna cevap arandı. Sahada ise daha çok yan yana olmaya ihtiyaç var özellikle insani yardım kuruluşları ile kapasite geliştirici kuruluşların bir arada olması aslında birlikteliğin ilk adımı olabilir; tematik geçişkenliğe de ihtiyaç var örneğin insani yardım kuruluşları çalışmalarına kadın çalışmaları gruplarının da katılması ve toplumsal cinsiyet perspektifinden konuya müdahil olması önerisi getirildi. Bir araya gelme etkinliklerinin yerelde daha etkili olabileceği konuşuldu. Almanya’da yaşamış bir katılımcı bir Facebook grubu ile birçok sivil toplum kuruluşlarının bir araya geldiği deneyim paylaşımı yapıldığını aktardı. Böyle bir topluluk örneğinin Türkiye’de kurulması önerisi getirildi ve sonrasında tüm grupların tartışmaları paylaşılırken de mümkünlüğü üzerine görüş bildirildi.

Etkinlik, grup tartışmalarında konuşulan konuların ve çözüm önerilerinin tüm katılımcılarla paylaşılması ile sona erdi.

Aybala Arslantürk

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
12 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör