Sınırsız Nafaka Hak Mı, Mağduriyet Mi?

Son dönemde boşanma sonrası sınırsız yoksulluk nafakası kavramı çok tartışılan bir konu haline geldi. Boşanma sonrası nafaka, Medeni Kanunun 175 ve 176. Maddeleri ile tanımlanmış. Özetle boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek tarafın desteklenmesi yönünde bir düzenleme. Sınırsız ibaresi kanunun üst çerçevesini oluşturuyor ve 176.maddede nafakanın iptal edilebileceği durumlar yer alıyor. Yoksulluğa düşen tarafın gelir durumunun değişmesi de iptal için aranan koşullardan biri. İtirazlar bu “sınırsız” çerçevesine yöneltiliyor.

Hazırladığımız dosyada konuyu süresiz nafakanın yeniden düzenlenmesini talep eden sivil toplum kuruluşları ve uzmanların konu hakkında görüşleri çerçevesinde tartışacağız. Dosyanın ilk bölümünde süresiz yoksulluk nafakasına dair dile getirilen mağduriyetler ile bağlantılı olarak konunun sosyolojik ve ekonomik boyutu üzerine konuşacağız.

İkinci bölümde ise sosyal devlet çerçevesinde önerileri ve bu önerilerin uygulanabilirliğini tartışacağız. Öncelikle süresiz nafakanın yeniden düzenlenmesi taleplerinin ardında yata nedenleri dinleyeceğiz. Ardından avukat Diren Cevahir Şen, avukat Selin Nakipoğlu ve ekonomist Prof.Dr. Şemsa Özar’ın konuyla ilgili değerlendirmelerine yer vereceğiz.

Boşanmış Aileler ve İnsanlar Platformu bu düzenlemelerin yarattığı mağduriyetleri gündeme taşımak için bir araya gelmiş. Platformun kurucu başkanı İlknur Birsel, ailesinde yaşadığı bir deneyim sonrasında konuyu araştırmaya başladığını ve adil olmayan bir durum gördüğünü belirtiyor. 2014 yılında kurduğu sosyal medya platformu vasıtasıyla benzer deneyimleri olan insanları bir araya getirdiklerini ve sürecin sonunda bir talep listesine ulaştıklarını ifade ediyor. Sınırsız nafakanın ömür boyu bir borca dönüştüğünü ve bunun boşanan kişiler arasındaki ilişkinin kopması önünde de engel teşkil etiğini söyleyen Birsel, özellikle kısa süreli evlilikler sonucunda uzun yıllar nafaka ödenmesinden doğan mağduriyetler olduğunu ifade ediyor.

Üyeleri arasında bir haftalık evlilik sonucunda 28 senedir nafaka ödeyenlerin olduğunu söyleyen Birsel, işsiz kalma, geçinememe durumlarında nafakanın ödenememesinin hapisle sonuçlanmasını eleştirirken nafakaya itiraz hakkının kanunda olmasına rağmen karar aldırmanın çok zor olduğunu ekliyor. Müşterek çocukların bakımını kapsayan iştirak nafakasıyla ilgilenmediklerini ifade eden Birsel boşanma olsa da çocukların ebeveynlere bağımlılığının sürdüğünü vurguluyor. Ayrıca nafakanın kaldırılması koşulları arasında bulunan evlilik dışı birlikte yaşamak ve haysiyetsiz yaşamak gibi durumları kanıtlama gerekliliğinin eski eşleri birbirlerinin hayatına olumsuz bir biçimde dahil ettiğini belirtiyor. Birsel yoksulluk nafakasının devlet fonundan karşılanacağı bir durumda bunun da önüne geçileceğini savunuyor ve nafaka yükümlüsünün borcunu ödeyemediği durumlarda eski eş yerine devlete borçlanmasını öneren platform bu şekilde hem alacaklının mağdur olmayacağını hem de kişisel husumetlerin önüne geçileceğini ekliyor. Süresiz nafakanın yarattığı bir diğer sonun ise ikinci evliliklerde ortaya çıktığını belirten Birsel nafaka ödeyen erkeklerin ikinci evliliklerinde ekonomik sorunlar yaşandığını söylüyor.

Kanunda cinsiyet belirtilmemesine rağmen nafaka neden kadına verilen bir para olarak gündemde?

Avukat Diren Cevahir Şen hukukta kuralın dezavantajlı grupları dikkate alarak belirlendiğini ve istisnaların eklendiğini söylüyor.

Selin Nakıpoğlu ise bu soruyu “Bu soruyu sosyolojik açıdan bakmadan cevaplamak eksik hatta yanlış olacaktır. Çünkü toplumsal cinsiyet ve cinsiyete dayalı iş bölümünün bu kadar keskin hatlarla çizilmiş olduğu bizim gibi toplumlarda kadınların işgücüne katılım oranı oldukça düşüktür. Nafaka, zaruret halindeki kişileri kapsar. Medeni Kanun der ki, nafaka boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafa ödenir. Bu ülkede kadınların istihdam oranının %28 olduğunu ve çoğunlukla sosyal güvenlikten yoksun işlerde çalıştıklarını düşününce boşanma halinde neden kadınların yoksulluğa düştüklerini de anlayabiliriz” şeklinde yanıtlıyor.

Çocuklu boşanmalarda ise kadının yoksulluğa düşme oranının arttığını söyleyen Nakıpoğlu “Kadınlar mevcut hükümetin çocuk sayısının artmasına ilişkin politikası ile daha çok güvencesiz ve yari zamanlı işlerde çalışmaya mecbur bırakıldılar. Çünkü özellikle kentsel alanda çocuklu olmak ve çocuk sayısı işgücüne katilimi azaltan etkenlerdendir” diyor.

Şemsa Özar ise her konuda olduğu gibi nafaka tartışmasında da koşulları hesaba katmadan düşünmenin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Türkiye’de kadını etkileyen üç ana başlığı ‘devlet, piyasa ve aile’ olarak sıralayan Özar, cinsiyetçi iş bölümünde ev işleri ve çocukların, yaşlıların ve engellilerin, yani ailede bakıma muhtaç olanların sorumluluğunun devlet ve aile tarafından kadınların sırtına yüklendiğini belirtiyor. Devletin maddi açıdan ulaşılabilir ve kaliteli kreş sağlamadığını, çoğu çalışan kadının gelirinin mevcut kreşlerin ücretini karşılamaya yetmediğini ve piyasanın beklediği çalışma saatlerinin kreş saat aralıklarıyla uyuşmadığını hatırlatıyor. Kadınların iş beğenmediğine dair söylemin temelsiz olduğunu söyleyen Özar, saha çalışmalarında, küçük çocuklarıyla yalnız yaşayan birçok boşanmış kadının evden uzağa gitmeleri mümkün olmadığı için oturdukları sokaktaki evlerin merdivenlerini temizleyerek geçinmeye ve çocuklarına bakmaya çalıştıklarını saptadıklarını anlatıyor. Çoğu zaman bu kadınlar küçük çocuklarını evde tek başlarına zorunda kalıyor ve gelirleri de ayda 100-200 lira arasında değişiyor.

Özar’a göre ele alınması gereken bir başka husus ise aile. Özar sahada çalışmanın önemini tekrar vurgulayarak birçok kadının kazancına evlilik süresince eşleri ve eşlerinin aileleri, boşanma sonrasında ise kendi aileleri tarafından el koyulduğunu gördüklerini ifade ediyor.

Platformun önerileri arasında kadının eski eşten alacağı nafakaya sunulan alternatiflerden biri olan alt/ üst soy yardımının ekonomi bilimi açısından çok sorgulanabilir bir öneri olduğunu ifade eden Özar, çocukların kendi geçimlerini sağlamalarının zor olduğu ülke koşullarında annelerine bakmalarını beklemek doğru değil diyor. Sahada görüştükleri birçok kadının zorla evlendirilme ya da kaçarak evlenme nedeniyle boşanma sonrasında aile tarafından kabul edilmeme durumu olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bireyler kadına nafaka verecekse ve bu sosyal devlet kanalıyla olmayacaksa neden yıllardır iş bölümü içinde emek verdiği ailedeki erkek yerine alt/ üst soydan bunu bekleyelim?”

Kadının yıllar boyunca maaş ve sosyal güvence ile karşılığını alamadığı bir ‘evi çekip çevirme ve bakım emeği’ verdiklerinin altını çizen Özar, devletin kadın istihdamı açısından attığı adımların ise sahadaki gerçeklikle kıyaslandığında çok yetersiz olduğunu belirtiyor. Özar’a göre şu ana kadar atılan somut adımlar, bir kaç haftalık eğitimle meslek kazandırma iddiasına dayanan kadın girişimci destekleme projeleri ve işe kadın alan işverenlere ilk 5 yıl sigorta primini ödemekten öteye gitmiyor.

Avukat Diren Cevahir Şen ise durumu “Kadınların nafaka ile geçinmesi söylemi gerçeklerle uyuşmuyor. Nafaka miktarları bir insanın geçinmesine yetmekten çok uzak. Bu yüzden “nafaka alabilmek için çalışmayan kadın” tanımlaması hem nafaka verileriyle uyuşmuyor hem de istihdamdaki büyük toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görmezden geliniyor. Ayrıca kadının evlilik içerisinde yaşadığı ekonomik şiddet de çoğu zaman konuşulmuyor. Genelde medyatik insanlarla gündem olan çok istisnai yüksek rakamlar ise yasa belirlemek için uygun bir kıstas değil” diye açıklıyor.

“Kısa süreli evliliklerin oluşturduğu mağduriyet”

İlknur Birsel, platformlarına başvuran yaklaşık iki milyon mağdur olduğunu belirtirken bunların yoğun olarak bir seneden kısa süren  çocuksuz evliliklerden kaynaklı olduğunu ifade ediyor. Uzayan boşanma süreçlerinde de tedbir nafakasının devreye girdiğini ve bunun da bir şikayet konusu olduğunu ekliyor. Kendi ailesinde yaşadığı deneyimde 4 aylık, eşit kusurla sonuçlanan bir evliliğin yıllardır nafaka borcuna dönüştüğünü ifade eden Birsel bu konunun daha detaylı bir düzenleme ile çözülmesi gerektiğini vurguluyor.  

Şemsa Özar ise uzun süreli evlilik oranlarının çok daha yüksek olduğunu ( %51.2 6 yıl ve üzeri, %3.2 1 yıldan az) bu yüzden kanun çerçevesinin bunu dikkate aldığını ifade ediyor. “Düşük oranda da olsa mağduriyet yaratan durumlar için yeni düzenlemeler üzerine çalışılmalı fakat bu zaten dezavantajlı olan gruplar için daha olumsuz sonuçlar oluşturmayacak şekilde yapılmalı” diyor.  

Avukat Nakıpoğlu “Bir seneden az süren evlilikler hukuken anlaşmalı boşanma ile sonuçlanamaz, çekişmeli dava açılmalı. Erkeğin kusuru var ki bu davada davalı ve tazminat\ nafakaya hükmetmiş mahkeme. ‘Bir gün evli kaldık senelerdir nafaka ödüyorum’ söyleminin arkasında böyle bir hukuki süreç vardır, bu süreci eksik aktarmamak gerekir. Unutmayalım, boşanma nafaka hukukunda hakimin geniş takdir yetkisi var. Her dosya kendine özgüdür ve tarafların durumuna göre karara bağlanır” diyor.

Avukat Diren Cevahir Şen ise “kısa süreli” ifadesinin yanıltıcı olduğunu, sürenin kısa olmasının kadının fiziksel, psikolojik ya da ekonomik şiddet görmemiş olacağı anlamına gelmeyeceğini belirtiyor ve 1 gün süren evliliklerde dahi böyle durumlarla karşılaştıklarını, hakimlerin boşanma davalarında kanunda belirtilen kıstasları incelediğini ekliyor. Şen hakimin uygun gördüğü bir sebeple ayrı evde yaşama durumu varsa yine yoksulluğa düşen tarafa tedbir nafakası verildiğini, boşanma gerçekleştiğinde bunun yoksulluk nafakasına çevrildiğini ifade ediyor.

Nafaka hakkında yapılacak düzenlemelerin detaylı ve kapsamlı tartışmalar sonucunda şekillenmesi elzem görünüyor. Konunun uzmanlarının dinlenmesi ve mağduriyetler giderilirken yeni mağduriyetler oluşmamasının sağlanması önemli. Platform başkanı Birsel önerecekleri düzenlemenin kadınlar için olumsuz bir sonuç içermemesine özen gösterdiklerini ifade ederken uzmanlar süresiz nafakanın kısıtlanmasının mevcut koşullarda sorunlara yol açacağı konusunda uyarılar yapıyor. Dosyanın yarın yayınlanacak kısmında, boşanmış Aileler ve İnsanlar Platformu’nun süresiz nafakaya alternatif olarak sundukları sosyal devlet uygulamalarını ve bu uygulamaların farklı boyutlarını konuşacağız.

Konuyla ilgili görüşler:

https://www.youtube.com/watch?v=TPS6nCR88Qg

https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/04/18/nafaka-istismar-kadin-dusmanligi/

https://www.evrensel.net/haber/26493/hem-ayrimci-hem-yetersiz