Bataklıkta Yetişen Lotus Çiçeği

Lotus Genç Alan Derneği 2014 yılında gençlik üzerine çalışmalar yapmak üzerine kuruldu. 2015 yılında Diyarbakır Sur’da yaşanan çatışmalar ve akabinde sokağa çıkma yasağıyla evlerine giremeyen, yerlerinden edilen mağdurlarla çalışmayı kendilerine vicdan meselesi yapan ve hedef kitlesi değişen Lotus, kadın ve çocuklarla çalışmalarını sürdürüyor. Bu çalışmalardan aldıkları feyizle mülteci aileler ve yöre halkının iletişimlerini kolaylaştıracak yeni bir çalışmaya başlayan Lotus’u, bu çalışmaları kadın ve çocuklara etkisini ve dernek çalışmalarını dernek başkanı Seyhan Alu ile konuştuk.

Lotus Genç Alan Derneği nasıl kuruldu? 

Ben 2007’den beri sivil toplumda çalışıyorum önce TOG’la başladım sonra STGM’de devam ettim. Benim sivil toplum tecrübem vardı. Dernekteki diğer arkadaşlar da sivil alanda deneyimliydiler, öyle bir karar verip kendi derneğimizi açtık. Zaten ekip olarak daha önce birlikte de çalışmıştık. Ne yapacağımızı nasıl yapacağımızı biliyorduk, yöntemi biliyorduk. Fonlar bulduk çalışmaya başladık ve Lotus Genç Alan derneğini kurduk.

Dernek ne zaman kuruldu ve ‘’Lotus’’ ismini nereden alıyor?

Lotus, bataklığın içinde yetişen bir çiçek türü. Biz de zor alanlarda dezavantajlı gruplarla çalışıyoruz. En sıkıntılı yerlerde de üretken olmalıyız dediğimiz için bu ismi seçtik. 2014 yılında gençlik çalışmaları üzerine yola çıkmamıza rağmen Sur’daki olaylarla birlikte çalışma alanımız tamamen değişti. Yaklaşık 3 yıldır kadın ve çocuklarla sosyal çalışmalar yapıyoruz.

Bahsettiğiniz  bu çalışmaları kaç kişilik bir ekiple gerçekleştirdiniz ve ne tür çalışmalar yaptınız?

Bizim 25 kişilik sosyolog, sosyal hizmet uzmanı ve çocuk gelişimi uzmanından oluşan ekibimiz var. Projemizle birlikte 30 gönüllü de aramıza katıldı. 55 kişilik bir ekiple çalıştık. Çeşitli modüller vardı onlara göre etkinlikler düzenledik. İki ay süren atölyelerde 16-20 yaş arası toplam 120 çocukla birlikte çalıştık. Bu atölyelerde kapalı grup psikososyal destek çalışmaları, travmaya uğramış çocuklara sanat terapileri gibi çeşitli etkinlikler düzenledik. Bununla birlikte kadınlar için dört atölyemiz daha vardı. Bu atölyeler ise toplumsal cinsiyet, üreme sağlığı, kadın sağlığı, medeni hukuk gibi konular üzerineydi. İnsanlar açken onlara psikososyal destek çalışmalar yapmak çok anlamlı olmayacaktı. Bu sebeple çatışma süreçlerinde ilk olarak gıda yardımı gibi çalışmalar yaptık olaylar henüz sürerken.  Olaylar biter bitmez de destek çalışmalarımız başladı.

Atölyelerinize katılan kadın ve çocuk katılımcılarda nasıl değişiklikler gözlemlediniz? 

Çocuklar ilk geldiklerinde içlerine kapanıklardı ve bizimle neredeyse hiç konuşmuyorlardı. 8 hafta geçtikten sonra bizimle iletişim kurmaya başladılar. Sanat terapi uygulamasında yaptıkları resimlerde ilk başta silah resimleri çizmelerine rağmen zamanla doğa, çiçek, böcek resimleri çizmeye başladılar. Bunlar çocukların iyileşmeye başladıklarının göstergesiydi. Bu süreçlerini nereden nereye geldiklerini gözlemledik ve not ettik.

Kadınlarda da gözle görülebilir değişim oldu. Şöyle ki; önce çocuklar gibi çekiniyorlardı, bu sebeple proje ilk başladığı zaman onlarla bir akit (anlaşma) yaptık ve ‘söyledikleriniz ve yaptıklarınız buranın dışına çıkmayacak’ dedik. Bununla birlikte kendi deneyimlerini anlatmaya başladılar. Atölyelere gelenler arasında aile içi şiddete maruz kalan kadınlar, istismara uğrayan kadınları ise daha kapsamlı bir yardım alabilmeleri için THİV’e yönlendirdik.

Dernek çalışmalarını yaparken gerek yönetim kurulu gerek gönüllü çalışanlarınızla toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetiyor musunuz ve bu noktada belirlemiş olduğunuz politikalarınız var mı?

Dernekte 10’u kadın 19 kişi olarak çalışıyoruz. Bir anlaşmazlık olduğunda zaten biz erkekler kaybediyoruz ☺Eşitlikçi bir alan yaratıp mücadele alanını oluşturmaya çalışıyoruz. Tamamen erkeğin ya da tamamen kadının baskın olmasını doğru bulmuyoruz ve eşit bir zemin olsun istiyoruz. Ataerkil bir toplumda yaşadığımız gerçek ancak biz bunu değiştirmeye çalışıyoruz. 

Son olarak hâlihazırda devam eden projenizden bahsedelim. Lotus şimdi ne yapıyor?

Son projemiz Diyarbakır’da yaşayan mülteci çocuk ve kadınların yerel halkla sosyal uyumunun sağlanması. Burada mülteci ailelerin sorun yaşadıklarını gördük çünkü onlara karşı bir önyargı var. Kobani’den gelen çocuklar Kürtçe bildiği için Kürt mülteciler bir nebze daha iyi durumdalar ama Arap çocuklar bu konuda çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Bu sebeple yerel halkı da dahil eden bir çalışma yapalım dedik. Yerel halkla birlikte mülteci çocuk ve kadınlara resim, yaratıcı drama, müzik, ebru ve sanatsal atölye çalışmaları yapacağız. Mültecilerin devlet dairelerine erişimleri konusunda sıkıntı yaşadıklarını fark ettik. Bu noktada da bir dizi bilgilendirici seminer düzenleyeceğiz. Her birinde 15 çocuk olacak 4 atölye planladık. Çocukların yarısı mülteci yarısı yerelden olacak.  4 oturumluk kadın çalışmasını da 20 yerel 20 mülteci olmak üzere 40 kadınla yapmayı planladık. Üreme sağlığı , ihmal ve istismar, kadına sağlanan hukuki haklar, kadın sağlığı ve temel hijyen üzerine çalışılacak. Kadınlar hem birbirleriyle kaynaşsınlar hem de bilgilensinler istedik. İlerleyen dönemlerde de dezavantajlı gruplar üzerine çalışmaya devam edeceğiz.