Pakistan’da Genel Seçim Atmosferi, Kadın Ve Transgender Hakları

1947’de bağımsızlığını kazanan Pakistan’da seçim kampanyalarında yaşanan şiddetin yanı sıra kadınlar ve transgenderlar seçim merkezlerine alınmadı. O halde, seçim sonuçlarına göre yeni kurulacak hükümetin başbakanı seçilen İmran Han’ın “şimdiye kadar Pakistan tarihindeki en adil seçim” olarak adlandırdığı 25 Temmuz’da gerçekleşen seçim aslında ne kadar adildi?

Pakistan resmi kimlik, pasaport ve ehliyetlerde üçüncü toplumsal cinsiyeti tanıyan bir ülke. Fakat toplumun bu temel haklara karşı tutumu seçimin kaderini etkileyen sonuçlar doğurdu. Seçim kampanyaları başladığından beri giderek dozu artan terör ve şiddet, hukuksal olarak ilerlemenin kaydedilmeye çalışılmasının karşısında geleneklerin körleştirilmiş tarafları bu durumun maalesef ki somut kanıtlarını oluşturuyor. Elbette ki bu kaotik ortamı hazırlayan tarihi geçmişin de izleri büyük yıkımlara sebep olmayı sürdüyor.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Pakistan parlamentosu transgender bireylerin temel haklarına ilişkin olarak hazırladıkları yasal güvenceleri içeren dosyayı oylamış ve oy çoğunluğu ile transgender bireylerin temel korunma hakları yasası onaylanmıştı. Bunun sonucu olarak da toplumda ileri derecede olan ayrımcılığın önüne geçilmesi planlanıyordu. Özellikle iş yerlerinde işverenler tarafından uygulanan herhangi bir istismarı yasaklayan yasada, evde veya kamusal alanda sürdürülen istismarlara ilişkin de yaptırımlar bulunmakta idi. Yani yasanın onaylanması ile birlikte her bireye kendisini kadın/erkek olarak tanımlamanın dışında üçüncü bir toplumsal cinsiyet olarak sunulan X olarak tanımlama hakkı verilmekte. Pakistan’daki transgender hakları savunucusu derneğin (Trans Action Pakistan) başkanı olan aktivist Farzana Riaz üçüncü toplumsal cinsiyet belirleme hakkı veren pasaporta sahip ilk vatandaştı ve şunları söylemişti: “Erkeklere ve kadınlara kendi kimlikleri veriliyordu, fakat biz bu haktan alıkonulmuştuk. Kendi kimliklerimizi almamız gerektiği konusunda giderek artan farkındalıktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Ülkenin dışındaki dünyanın nasıl olduğunu biz de görmek istiyoruz. Şimdiye kadar her zaman seyahat belgelerimiz konusunda birçok problemle karşı karşıya kalmak zorunda bırakılıyorduk, fakat Allah’a şükür bu problem çözüldü.” Sözlerine asıl mücadele edilenin içinde yaşadıkları toplum olduğuna dikkat çekmişti: “Bizim için ana mücadele toplumun tutumunu değiştirmek, bizler toplumda tacizin, şiddetin, ve alayın hedefi olduğumuz için evlerimizin dört duvarı arasına hapsedildik.”

(Üçüncü toplumsal cinsiyet X, Pakistan’da resmi olarak tanınmıştı / 28 Haziran 2017 – Fotoğraf: AFP)

Vatandaşların pasaportlarında veya ehliyetlerinde de erişimleri bulunan bu hak maalesef ki gündelik hayatta transgender bireylerin uğradığı ayrımcılığı engellemekte yetersiz kalıyor. Saldırı, istismar, hakaret, taciz ve tecavüz olaylarının sıkça görüldüğü toplumsal düzende, yeni yasa transgender bireylerin barınabileceği güvenli evler inşa etme, tıbbi yardım ve psikolojik danışmanlık yardımı vaadi veriyordu. Bunun yanı sıra 2016’da yapılan nüfus sayımında da transgender bireyler ilk kez resmi olarak nüfus sayımına katılabilmişti ve sonuçlara göre üçüncü toplumsal cinsiyet tanınırken eşcinselliğin yasak olduğu Pakistan’da 10.418 transgender vatandaş olduğu sonucuna varılmıştı. Nitekim buna tepkiler gecikmemiş ve yardım kuruluşu Trans Action Pakistan toplam nüfusu 200 milyonu aşan Pakistan’ın yarım milyondan fazla transgender vatandaşa sahip olduğunu, dolayısıyla gösterilen sonuçlarda kasıtlı olarak görünürlüğün engellendiğine dikkat çekmişti. Daha öncesinde de 2016’da Pakistan Şeriat Kurulu Pakistan’ın transgender vatandaşlarının uğradığı ayrımcılığın günah olduğunu belirterek çeşitli temel haklarının korunması gerektiğini vurgulayan bir fetva yayınlamıştı. Ülkenin halkının ve devlet kurumlarının birbiriyle sürekli olarak çatışma halinde olmasının yanı sıra, halkın da kendi içerisinde konuyla ilgili devamlılığı olan sıkıntılar yaşadığını gerek son genel seçimlerde gerekse daha öncesinde yaşanan olaylardan çıkarmak zor değil. 2018’in başında Pakistan’ın ilk transgender haber spikeri olan 21 yaşındaki Marvia Malik ilk kez ekranda görünürlük sağlamasıyla büyük destek kazanmışken, ailesi tarafından reddedilmişti. Aynı şekilde 25 Temmuz’da gerçekleştirilen genel seçimlerde 13 transgender birey seçimlerde aday olmuş, ancak 8’i yeterli bütçe sağlanamadığı gerekçesiyle adaylığını geri çekmek durumunda bırakılmış. Bu sebeple de sadece 2’si Pakistan Tahrik-i İnsaf Partisi’nden (Pakistan Adelet Hareketi / PTI) diğer üçü de bağımsız olarak seçimlere katılan toplamda 5 transgender adaylığını koruyabilmişti.

Nayyab Ali, Nadeem Kashish, Lubna Lal, Alamgir (nam-ı diğer Maria) ve Zahid Khan (nam-ı diğer Resham)’ın aday olduğu 25 Temmuz seçim kampanyaları sırasında, Nayyab Ali BBC ile yaptığı röportajda, 13 yaşındayken akrabaları tarafından cinsel tacize uğradığını ve bu sebeple evi terk etmek zorunda kaldığını, ardından da erkek arkadaşının kendisine asitle saldırdığını ve hayatta kalmayı başardığını söyleyerek transgender olarak Pakistan toplumunda hayatta kalmanın zorluklarına değinmişti. Time Magazine ile röportajında, insan haklarının ülkesindeki savunucusu olmak istediğini belirten 26 yaşındaki Ali, “Biz sadece transgender topluluğunun sesi değiliz, aynı zamanda kadınların ve diğer tüm azınlıkların da sesiyiz. Eğer gerçek bir değişim istiyorsanız, bizlere oy verin.” diyordu.

(Pakistanlı transgender Bubbly Shakeela transgender hayatını kutlamak için düzenlediği partisi için hazırlanırken / Fotoğraf: Reuters)

Pakistan’daki genel seçimlerin ne kadar fırsat eşitliğine olanak verdiğini tartabilmek için, ülkenin seçim kampanyaları süresince ve seçim döneminde yaşadıklarını gözden geçirelim. Özellikle seçim kampanyaları süresince meydana gelen terör olaylarında 5’i seçimlerde aday olan yaklaşık 200 kişi öldürüldü ve binlerce kişi yaralandı. Sokaklardan sosyal medyaya kadar neredeyse her yerde karşılaşılan şiddet, Pakistan’ın üç büyük partisi Pakistan Tahrik-i İnsaf Partisi’nin (PTI) başkanı İmran Han’ın, Pakistan Müslüman Ligi- Navaz Partisi’nin (PML-N) başkanı Navaz Şerif’in ve Pakistan Halk Partisi’nin (PPP) başkanı Bilavel Butto Zerdari’nin de seçmenlerini kışkırtmaları üzerine daha da alevlenmişti.

Temmuz aynının ortalarında seçim kampanyaları sırasında, üç yıldan fazla bir süredir Pakistan’da gerçekleşen en ölümcül olay olarak görülen Balochistan’da bir intihar bombacısının gerçekleştirdiği 149 kişinin ölümüne ve 400 kişinin de yaralanmasına sebep olan saldırının ardından, yine geçtiğimiz hafta seçim kampanyaları sırasında Mastung’da gerçekleştirilen saldırıda bir aday öldürüldü. Bannu’daki saldırıda ise dört aday daha terör kurbanı oldu. Quetta’da yapılan bir başka saldırıda ise 31 kişi hayatını kaybetti. Terör olaylarında yararlananlara destek için Quetta’nın merkezinde bulunan bir hastanede kan bağışı kampanyasına özellikle üniversite öğrencilerinin destek verdiği bildirildi. Destekçilerden biri olan 18 yaşındaki öğrenci Ali Ahmed, “Mastung’da yaşananlar büyük bir trajediydi, çok üzgünüm. Eğer kanımla bir kişinin yaşamını kurtarabileceksem, burada onlar için kanamaya hazırım.” dedi. Quetta’nın sokaklarını titreten ve trajediyi lanetleyen protestolarda ise “İnsanları öldürmeyi bırakın”, “Terörizm ve teröristler demir ellerle zaptedilmelidir.” sloganları atılmaktaydı.

(Seçim kampanyaları sırasında yaralananlar için kan bağışı kampanyası başlatıldı / Fotoğraf: EPA)

Tüm bu olayların ülkenin eski başbakanı Navaz Şerif’in kızı Meryem ile Londra’dan ülkeye gelmeden evvel gerçekleşmesi şüphe uyandırıcıydı, çünkü Şerif ülkeye döner dönmez yolsuzluk suçlamaları ile 10 yıllık hapis cezası ile yargılanarak tutuklandı, kızı Meryem ise yine aynı suçlamalardan 7 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. 14 Temmuz’da başkent İslamabad’ın dışındaki cezaevine yerleştirilen Şerif partisi PML-N’nin destekçilerine seslenerek seçimde oy kullanmalarını söyledi. Hüküm giydiği yolsuzluk suçlamasının yanı sıra iki farklı yolsuzluk suçlamasıyla da yargılanan Şerif’in başkanlığını yaptığı PML-N’nin medya koordinatörü Muhammed Mandi ise partinin çığır açacak bir seçime hazır olduğunu ve herhangi bir şike olayına müsamaha gösterilmeyeceğini söylerken, bir yandan da Şerif’in seçimlere büyük saygısı olduğunu ve ülkenin yüzde %60 nüfusununun yaşadığı (yaklaşık 110 milyon kişi) Punjab’da desteklendiğini bu sebeple de seçimde onları kimsenin durduramayacağını belirtti.

Öte yandan Pakistan Tahrik-i İnsaf Partisi’nin başkanı eski kriket şampiyonu İmran Han, PML-N başkanı aynı zamanda eski başbakan Şerif’in Londra’da lüks mülkleri olması sebebiyle hapiste olduğunu söyleyerek, ülkeye değişim getireceğini vadettiği kendi partisinin (PTI) yozlaşma karşıtı bir parti olduğunu vurguladı. Tutucu ve militarist kesim tarafından da desteklenen Han’a karşılık olarak Şerif ise, ülkenin güçlü generallerini seçimi PTI’nin lehine olacak şekilde şike yapmakla suçladı ve 10 yıllık hapis cezasına çarptırılmasında da onların parmağı olduğunu söyledi. Görüldüğü üzere ordu ülkenin politikası üzerinde ciddi bir etkiye sahip, Pakistan 1947’de özgürlüğünü kazanmış olsa da geçen 71 yılın yarısında askeri diktatörlük sistemiyle yönetilmiş bir ülke. Bu sebeple de ordu çoğunlukla politikaya kaşırıyor, sürdürülmeye çalışılan demokratik sistemi ihlal ediyor, aşırı dinci gruplarla iş birliği yapıyor. Dolayısıyla adaylar ne kadar reformcu olursa olsun ordu ile uzlaşmak için yollar aramak zorunda bırakılıyor, mücadele etmeyi seçenler ise bulundukları konumları terk etmeyi göze almak durumunda kalıyor.

Pakistan’ın bu iki ana akım siyasal partisinin yanı sıra üçüncü büyük siyasal parti olarak görülen Pakistan Halk Partisi’nin (PPP) de geçmişi şiddet ve karmaşa ile dolu. Partinin kurucusu ve ülkenin eski başbakanı Zülfikar Ali Butto darbe sırasında General Ziya ül Hak tarafından koltuğundan indirilmiş ve sonrasında da Pakistan Yüksek Mahkemesi tarafından idam edilmişti. Kendisinden sonra kızı da partiye başkanlık etmiş ve nüfusunun çoğunluğunun Müslüman olduğu demokratik bir ülkede ilk kez bir kadın olarak başbakanlık görevini üstlenen Benazir Butto, iki kez Pakistan’ın başbakanı olmuş, ancak 2007’de yaptığı seçim mitinginin ardından yapılan suikast sonrasında hayatını kaybetmişti. Bu sene Benazir Butto’nun oğlu 29 yaşındaki Bilavel Butto Zerdari PPP’nin başkanlığını yürüttü ve başbakanlık için aday oldu. Butto Zerdari seçim kampanyalarında, yüzleştiği şiddete rağmen, partinin gücünü yeniden toparlaması ve gücünü yeniden kazanabilmesi için çalışmalar yaptı.

PTI’nin şike suçlamalarına karşılık olarak “temelsiz ve saçma” yorumunda bulunmasının ardından, ön seçim değerlendirmesi yapan Pakistan Yasal Kalkınma ve Şeffaflık Enstitüsü (Pildat), şikeye dair şüpheleri olduklarını açıkladı. Pildat başkanı Ahmed Bilal Mehboob Pakistan’ın tarihinde henüz özgür ve adil denilebilecek bir seçime şimdiye kadar tanık olmadıklarını belirtti; “Korkarım ki hiçbir ana akım siyasal parti seçim sonuçlarını kabul etmeyecek.” dedi ve öyle de oldu.

Seçim günü sokaklarda düzeni sağlamak için 800.000 görevli geniş çaplı güvenlik önlemleri aldı. 11.000 aday içerisinden parlamento için 272 üye seçildi. 121 kadının ve 5 transgenderın aday ile seçimlerde, toplumun marjinalleştirilen kimlikleri tarafından ilk kez bu derece büyük oranda bir görünürlük kazanılabilmişti. Pakistan Seçim Komitesi’nin 27 Temmuz’da yayınladığı sonuçlara göre, 342 koltuktan yalnızca 272’sinin direkt seçimler yoluyla belirlenebilmiş, PTI 116, PML-N 64, PPP 43 ve diğer partiler ile bağımsızlar ise 49 koltuk almıştı. Pakistan parlamentosunda kadınlara ve gayrimüslimlere ayrılan koltuk oranı ise %4 (transgender adaylar için özellikle bir yer ayrılmıyor). Bu seçimin kuralı olarak her partinin aday listesinde en az %5 oranında kadın aday göstermesi istenmekle birlikte, göstermemekte direten partilerin seçime katılamayacakları da durdurulmuştu.

Ancak seçim günü gelen haberlere göre Lahore ve Peshawar şehrinde transgender seçmenler, yeni kimlik kartları olsa bile, ve kadın seçmenler seçim merkezlerine gerekçe gösterilmeksizin alınmadılar. Aynı şekilde Khyber Pakhtunkhwa bölgesindeki birçok transgender vatandaş oylarını kullanmaktan alıkonuldu. Bunun yanı sıra seçim komitesi tarafından ilk kez seçimlerde gözetmenlik yapmak için resmi olarak görevlendirilen transgender seçmenler seçim merkezlerine alınmadılar. Seçim sonuçlarına göre, beş transgender aday da hedefledikleri koltukları kazanamadılar. Pakistan’daki seçim ağında bulunan transgenderlar yaşananlardan, bir eşi daha olmayan engelleri anlayamadıkları için, seçim komitesini suçladı; fakat komite suçlamalar karşısında sessiz kaldı. Seçimlerde gözetmen olarak görevli olan 25 kişilik grup içindeki Trans Action Pakistan’ın başkanı Farzana Riaz, Thomson Reuters Foundation’a yaptığı açıklamada “Gözlemciler olarak biz seçim komitesinin kendisi tarafından kimlik kartlarımız verilmesine rağmen içeri girmemize izin verilmedi.” dedi.

(Farzana Riaz / Fotoğraf: Abdul Majeed – AFP)

Ayrıca, İnsan Hakları Komitesi de seçimler sırasında bazı kadınların oy kullanmasının engellendiğini bildirdi. Her partinin %5 oranında kadın aday göstermesi kuralı ise siyasal partiler, kadınlara sadece kaybedeceklerinden emin oldukları koltukları sunarak seçim kuralını “sözde” gizli olarak ihlal ettiler. Bunun yanı sıra, Pakistan’da nüfus kağıdı bile bulunmayan kadınların zaten oy kullanma haklarının en baştan yasal olmayan şekillerle alındığı rapor edildi. Pakistan’ın Afganistan sınırına yakın bölgesindeki, bir zamanlar Taliban’ın kontrolü altında olan, aşırı tutucu ve kadınların oy haklarını geleneklerine aykırı olduğu için yasaklayan Dir ilçesinde 1970’ten sonra ilk kez kadınların oy kullanması engel kaldırıldı; fakat Lahore’de polis kadın seçmenleri durdurup oy kullanma yerlerini karıştırdıklarını söyleyerek onları seçim yerlerine almadı. Afgan sınırının 50 km yakınlarındaki Peshawar bölgesindeki Achini’de yaşayanlar, kadınların oy kullanmasının geleneklerine aykırı olduğunu söyleyerek eşlerinin oy kullanmasına izin vermeyeceklerini söylediler. Seçimden önce Pakistan Seçim Komitesi, kadınların oy kullanacağı seçim yerlerinde yalnızca kadın gözetmenlerin bulunacağını söylemişti. Fakat seçim merkezini yönetecek yeterli kadın bulunamaması durumunda, kadınların oy hakları yine yasayla değil de aldatma yolu olarak alınmış bulunuyordu. Ayrıca, tüm önlemlere rağmen seçim günü sabahı seçim merkezine girmeye çalışan ve polislerin müdahalesi sırada taşıdığı bombayı patlatan intihar bombacısı, oy kullanmaya giden vatandaşlardan binlerce kişinin yaralanmasına ve en az 31 kişi hayatını kaybetmesine sebep oldu. Yine aynı şekilde 85.000 seçim merkezinden 582’sini ziyaret eden AB Seçim Gözlem Misyonu Şefi Michael Gahler seçimlerde hile olmadığını ancak fırsat eşitsizliğiyle karşılaşıldığını söyledi. Sonuçların açıklanmasının ardından da PML-N ve PPP sonuçları kendi partilerinin gözlemcilerinin seçim merkezlerinde dışarı atılarak resmi sonuçlara erişimlerinin engellendiği ve sonuçlar yerine ellerine elle yazılmış güvenilir olmayan sonuçların tutuşturulduğu gerekçesiyle itiraz ettiler.

İmran Han’ın tek başına hükümet kurabilmek için yeterli koltuk sayısına ulaşamasa da (172 koltuğa ihtiyacı vardı) başbakanlık koltuğunu devraldığı seçimi “Pakistan tarihinin en adil seçimi” olarak tanımlamasına biraz daha yakından bakıldığında, terör, şiddet ve politik manipülasyonların şekillendirdiği atmosferde sonuçların hiç de adil olmadığını görmek zor değil. Öyle ki, çeşitli gerekçelendirmelerle bir vatandaşın temel haklarından biri olan seçme ve seçilme hakkından alıkonulduğu bir seçimde “adalet” kelimesi anlamını kaybederek sadece bazı vatandaşların erişimine açık kılınmış ve marjinalleştirdiği her vatandaşı tamamen görünmezleştirme çabasında olan bir maskeye dönüştürülüyor. Pakistan’da kağıt üzerinde sunulan temel haklara erişim eşitliğinin pratiğe dökülememiş olduğunu deneyimlemek eminim ki mücadeleyi daha da alevlendirecektir.

Kaynaklar: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18