Meydan Söyleşileri: “Mahallede Bir Yerimiz Var”

Türkiye’nin meseleleri üzerine konuşmak, dinlemek, müzakere etmek ve biriktirmek için bir araya geleceğimiz Meydan buluşmaları serisinin ilk etkinliğinde “Hepimize Ait Şehirler” konuşuldu. Meydan Buluşmaları’na katılan STK’lardan Sulukule Gönüllüleri Derneği temsilcileriyle; çalışmalarını ve sivil toplumla ilişkilerini konuştuk.

Dernek olarak hangi çalışmaları yürütüyorsunuz?

Sulukule Gönüllüleri Derneği risk altındaki, dezavantajlı, ayrımcılığa maruz kalmış bireylerle çalışmaktadır. Çocukların okul terkini önlemek amacıyla Karagümrük’te faaliyet gösteren bir dernek. Çocuklarla çalışmaktayız, bunun yanında okullarla, çocuğu etkileyen aktörlerle; yani öğretmenler, aile ve mahalledekilerle… Bunun için bölgedeki üç okulda, çocukların okulla bağlarını güçlendirecek atölyeler yapıyoruz. Kadınlarla okuma yazma atölyesi düzenliyoruz. Derneğin kuruluşundan beri atölyelerimize katılmış, artık lise öğrencisi olan gençlerin derslerine destek oluyoruz, İngilizce ve edebiyat atölyeleri gerçekleştiriyoruz.

SGD denilince akla sivil toplum çevrelerinde neler gelir? Ne yapar diye bilinir?

Son zamanlarda görünürlüğümüz ve bilinirliğimiz arttı diyebiliriz. Okul terkiyle ile ilgili akla ilk gelen kurumlardan birisiyiz. O konuda bir işbirliği olacağı zaman kurumlardan ya da eşten dosttan tavsiye olarak bizi arıyorlar. Son iki ya da üç yıldır böyle. Başlarda Sulukule Gönüllüleri Derneği denildiğinde yıkım, kentsel dönüşüm, Roman çocuklar akla geliyordu. Çalışma biçimimizin değişmesi, mahallede bilinirliğimizin artması ve çocuk grubunun çeşitlenmesiyle çocuk hakları alanında, okul terkini önlemeye yönelik çalışan bir kurum olarak biliniyoruz.

Bir STK nasıl savunuculuk yapar sizce?

Kamu politikalarını etkilemeye çalışmak, ayrımcılığa maruz kalmış grupların haklarını savunmak ve politikaları bu grupların lehine çevirmek için faaliyette bulunmak savunuculuktur diyebiliriz.

Kendi konumuzdan konuşacak olursak, okul terkini önlemek için çalışıyoruz. Bunun için geliştirdiğimiz yöntemlerimiz var. Çalışmalarımız model haline gelsin istiyoruz. Bu modelin okul sisteminin içine dahil edilmesi için yürütülecek çalışmalara savunuculuk diyebiliriz.

Dernek ve şehir kavramı arasında bir ilişki var mı? Varsa nasıl bir ilişki var?

Şehirden nasıl kopabiliriz ki? Belki şehri tanımlamamız gerekiyor burada. Şehirden benim anladığım, yani benim sevdiğim şehir, insani ölçütleri olan, yürünebilir, yürüyerek bir yerden bir yere ulaşabildiğin yerler. Dernek olarak hedef kitlemize ulaşılabilir bir noktadayız. Mahallede bir yerimiz var. Bu şehirde bir yerimiz var anlamına da gelebilir ama mahallede tutuyorum bunu, genelleştirmiyorum. Burada hâlâ mahalle yaşantısı var ve biz de onun bir parçasıyız. Esnafla ilişkimiz var. Bizi bu bölgenin bir parçası olarak görüyorlar. Kendi yaşadığı yerde çocuklar ilgili bir sorun olursa esnaf da buraya yönlendiriyor. O anlamda şehrin bir parçasıyız.

Hedef gruplarınızın şehirle ilgili en önemli sorunları nedir size göre?

En temel sorunlardan biri yeşil alanın olmaması. Parklar, bölgede yaşayan herkese hitap edecek bir buluşma noktasıdır. Bu konuda standartların çok altındayız. Buradaki parklar betondan oluşan, üzerinde bir iki salıncağın olduğu mekânlar. Okul da aslında çocuklar için kendini ifade edebilecekleri bir alanı oluşturmuyor. Birkaç okulda spor salonu var ancak spor salonlarını kullanamıyorlar. Bahçeler betondan oluşuyor. Çocuğun daha farklı ihtiyaçları var ancak ihtiyaçları gözetilmiyor.

SGD ilgilendiği sorun alanlarını düşününce dernek nasıl bir şehir ister?

Daha yavaş, daha az araçlı bir şehir. Çocuk dostu bir şehir. Katılım, her politikada çok önemli. Bütün aktörlerin dahil olduğu, kendi yaşayacakları yer hakkında söz sahibi olduğu bir şehir. Bunun da kağıt üstünde kalmaması. Burada yaşayan her bireyin ihtiyacını söylediği ve bunun olabildiğince karşılandığı bir şehir. Çocukların ihtiyaçlarının çok ciddi şekilde ele alınması gerekiyor. Yeşil olsun, oyun oynayalım, korkmayalım… Çocukların sokağa çıkması engelleniyor zaman zaman. Güvenli bir şehirde yaşama ihtiyacı önemli.

Dernek olarak hangi STKlarla iş birliği yapıyorsunuz?

Bize benzeyen, bizim hedef kitlemizle çalışan STK’larla işbirliği yapmayı her zaman önemsiyoruz. Bu bizim çalışma prensiplerimizden birisi. Birbirimizden öğrenmek. Tarlabaşı Toplum Merkezi var. Bizimle ortak çalışıyor. Çok ortak yanımız var. En azından arar sorarız birbirimizi. Travma Çalışmaları Derneği var. Yeni kurulmuş bir dernek. Dördüncü yılına giriyor herhalde. Psiko-sosyal alanda danışabileceğimiz psikologların, psikiyatristlerin bulunduğu bir dernek. Bilgi Sosyal Kuluçka Merkezi, STK olarak sayılmasa da kurumsal olarak çok destekleyen bir kurum. Spor ve Beden Hareketini Güçlendirme Derneği olabilir. Onlarla bir ilköğretim okulundaki beden hareketi atölyelerini birlikte düzenliyoruz. İçeriklerini onlar yazıyorlar, uygulamayı biz yapıyoruz. TOG var. Üniversite öğrencisi genç gönüllüler faaliyetlerimize destek oluyor. STK değil ama Fatih İlçe Müdürlüğü ile yakın bir temasımız var. Oyunla öğrenme metoduna geçtiğimizde YÖRET’ten eğitimler aldık. Oyunların çocukların bilişsel seviyesinde neye etki ettiğini biraz oradaki eğitmenlerden öğrendik. O sürece geçmemize yardımcı oldular. Ağların içindeyiz. Çocuğa Karşı Şiddeti Önlemek İçin Ortaklık Ağı örneğin. Kuluçka’dan bahsediyorsak STGM’den de bahsetmemiz lazım. Kimi eğitimlerine katılıyoruz.

KUSİF’in sosyal etki değerlendirme eğitimine katıldık. Orada YADA’dan danışmanlar oldu. SOYAÇ var. Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar Merkezi Maltepe Üniversitesinde kurulmuş. Oradaki bu birimi kuran hocalar da kimi zaman bizim gönüllü eğitimlerimize destek veriyorlar.

Kimlerle ilişki kurmazsınız diye sorsak…

Tanımadığımız kurumlarla iletişime geçmekte sıkıntımız var. O yüzden küçük bir çeperde kalmış olabiliriz. Siyasi bağı olan kurumlar, belli bir dünya görüşü olan kurumlarla yan yana gelmemeye çalışıyoruz. Zaten onlar da bizi arayıp bulmazlar.

Sizce bir arada yaşamı zorlaştıran şeyler neler? Nasıl aşılır?

Önyargı. Bence birbirine önyargısı olan grupların karşılaşmalarını sağlamak gerekiyor. Aslında bunu bir anda cevaplamak ve çözüm üretmek zor. Ortak noktalara odaklanmakta arayabiliriz çözümü. Farklılıklarımızı biliyoruz ama ortaklaştığımı konular ne olabilir? Hepimizi ilgilendiren konular olabilir. Bunlar mesela o şehirdeki yaşantımız, yolun buradan geçmesi beni de buradaki amcayı da etkiliyor. Bunlara odaklansak belki engelleri aşabiliriz diye düşünüyorum.

Yanıt faaliyetimizde gizli bir yandan da. Biz 2009’da Akşamsettin İlkokulunda o zamanlar gönüllü olarak çalışmaya başladığımızda çok ciddi bir ayrımcılık vardı. ‘Çingene ile benim çocuğum aynı sınıfta olmasın’ diyen aileler, ‘bunlardan adam olmaz’ diyen çok sayıda öğretmen vardı. Okul yöneticileri bu geleneği sürdürüyorlardı. Toplumda zaten böyle bir önyargı var. Yöneticiler ‘Sen okula gelme, ben senin diplomanı vereyim’ diyordu. Böyle bir ortamdı ve bunun bizim yaptığımız faaliyetle değiştiğini gördük. Bir arada tutmak anahtar. Kim olduğunu bilmiyorsun. O kişi hakkında olumsuz fikirlerin var. Fakat bir araya geldiğinde, birlikte bir şeyler yapmaya başladığında o fikirler kalıyor. Bak bu kötü bir şeydir, ayrımcılıktır bunun adı demedik hiçbir zaman çocuklara. Öğretmenlere de velilere de yöneticilere de. Ama bir arada durunca “Ya, o çocuk da benim çocuğum gibiymiş” diye düşünmeye başlıyor veli. Bir sene sonra yiyecek bursuna para veriyor. Ama bir sene önce ‘Benim çocuğumla olmasın o çingene’ diyordu. Ayrımcılık biraz böyle bir şey. Bir arada tutmanız ve iletişim kurmalarını sağlamanız gerekiyor. Bizim bütün atölye sistemimiz biraz da bunun üzerine kurulu. Zamanla oturdu tabii ki. Kimi eğitimlerle kafamızda oturdu. Bunu yapınca şöyle oluyor diye. O yüzden ilk önce duygu paylaşımı geliyor. Birbirimizi tanıyoruz bir iki atölye. Üçüncü dördüncü atölyede güven bağı kuruluyor atölyeyi yürüten kişi ve çocuklar arasında. Sonra başkalarının duygularını tanımaya başlıyor. Ön yargı orada kırılmaya başlıyor. Sonra kapsayıcılık geliyor. Birlikte davranmasını sağlarsan çocuk otomatik olarak onları desteklemeye başlıyor. Böyle olması lazım. İletişimi güçlendirirsen, eğer o kişiyi tanırsa önyargıları da kırılmaya başlar.