Silah Ruhsatlarında Devlet Hastanesi ‘Dampingi’

Türkiye’de ruhsatsız silahlar tartışılırken, silahların ruhsatlarının edinilme hikayeleri de pek sağlıklı gözükmüyor. İstanbul’da bazı devlet hastaneleri ‘kolayca’ sağlık raporu veren hastaneler olarak camiada ünlenirken, duruma karşı çıkan hekimler hastanenin döner sermayesini kesmekle suçlanıyor. Umut Vakfı ise, “Silahlanma devlet tarafından durdurulmalı” diyor.

Türkiye’nin tartışılan konularından sadece biri olan bireysel silahlanma tartışılan bir konu olma özelliğini koruyor. 24 Haziran seçim gecesinde Eyüpsultan’da silahlarla kutlama yapanların yanısıra, Urfa’daki seçim kutlamaları sırasında havaya ateş açılması bizi genelde konuşulan ruhsatsız silahlar hadisesinden çok, ruhsatlı silahlar alanına bakmaya yöneltti.

RUHSATLI SİLAHA TALEP AZALIYOR

Türkiye’de gerekli belgelerin ibrazı ve sağlık muayenesinden sonra silah bulundurma ya da taşıma ruhsatı alınabiliyor, bazı meslek gruplarına öncelik veriliyor. Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Daire Başkanlığı’nın Bireysel Silahlanma raporuna göre Eylül 2017’den bu yana 63 bin 453 adet silah ruhsatı verilmiş durumda. Öte yandan ruhsatlı silah sayılarında yıldan yıla azalma meydana geldiği de aynı raporda vurgulanıyor. Türkiye’de ruhsatlı silahların toplam nüfusa oranı ise yüzde 3 olarak belirtiliyor.

Bireysel silahlanmaya karşı mücadele veren Umut Vakfı’nın geçtiğimiz yıla dair derlediği ‘Silahlı Şiddet Raporu’na göre 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 28, son üç yılda yaklaşık yüzde 61 artışla 3 bin 494 bireysel silahlı olay medyaya yansıdı. Vakfın Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Akcan Türkiye’de 20 milyon civarında kişinin bireysel olarak silahlandığının tahmin edildiğini, bu silahların yalnızca 2,5 milyonunun ruhsatlı olduğunu belirtiyor. Peki bu ruhsatlar nasıl alınıyor?

Devlet hastanesinde muayenesiz sağlık raporı devri

Adını açıklamak istemeyen bir psikiyatri uzmanından aldığımız bilgiler, ruhsatlı silahların da çok sağlıklı koşullar altında verilmediğini ortaya koyar nitelikte. 2011-2013 yılları arasında İstanbul’da bir devlet hastanesinde silah ruhsatı alanında çalışan hekim, silah camiasında bazı devlet hastanelerinin adının ‘kolay ruhsat vermeleriyle’ ünlendiğini ve bu hastanelere şehir dışından bile talep olduğunu anlatıyor.

Ruhsatlar 5 yıl boyunca geçerli

Kişilerin aldığı silah ruhsatları 5 yıl boyunca geçerliliğini koruyor. Zeka geriliği, bunama rahatsızlığı, psikotik bozukluk, iki uçlu duygudurum bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu, ağır kişilik bozukluğu, alkol madde kullanım bozukluğu olanların silah ruhsatı almaları mümkün değil ve bütün bunların ortaya çıkması için silah ruhsatı için başvuran kişiyle hekimin en az 20 dakika geçirmesi mümkün oluyor, fakat kolay rapor veren bu hastanelerde bu muayene bile yapılmıyor. Öte yandan raporu kolayca almak demek kişinin herhangi bir randevu almadan, hekimin randevulu hastalarının zamanından çalması, en az 6 doktorun imzasının olması gereken sağlık kurulundan geçmemesi manasına geliyor. Hastane ise bu durumda döner sermayesine hızlıca para sokabiliyor, çünkü bu kolaylığın karşılığı elbette para.

Hekime yönetim mobbing uyguluyor

Konuştuğumuz hekim, normalde 1-2 aya uzaması gereken silah ruhsatı sürecinin, para ile bir güne indirilmesinden duyduğu rahatsızlığı ve hastaların muayenesinin daha uzun bir sürede yapılması gerektiğini yüksek sesle dile getirdiği zaman “Sen hastanemize döner sermaye girmemesini istiyorsun” gibi iş yeri tacizleriyle bastırılmaya çalışıldığını belirtiyor. “Türkiyeyi sen mi kurtaracaksın” diyen bazı doktor arkadaşları da olmuş. Bunun yanında hastane idaresi eli yükselterek hekimi kongre izni vermemekle tehdit etmiş, fakat Tabip odası ve Psikiyatri Derneği’ne şikayet edeceğini öğrendiklerinde geri adım atmışlar. Bu süreçte Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine geçici görevlendirme istemiş fakat o da kabul olmayınca Devlet Hastanesi’ni bırakıp özel hastaneye geçmek zorunda kalmış. Öte yandan meseleyi sadece doktorla çözmek isteyenlerin sayısı da az değil, bunun için genelde parfümden direkt para teklif etmeye kadar geniş bir skala var.

Silah: Güç gösterisi

Silah almak için sıralanan gerekçeler, hobim bu, seviyorum, baba yadigarı, veya biliyorsunuz terör olayları arttı gibi sebepler ama Uzman Psikiyatrist hekim bunun aslında bir güç göstergesi, birilerini korkutma, sindirme, sözde ‘erkekliklerini’ ispatlama çabası olarak değerlendiriyor.

Hastanede dolaşan silah simsarları iddiası ise biraz daha vahim belki de. Zira silah ruhsatı raporu alacak kişilerin yanında aileden olmadığını bildiği kişileri gören hekim, rapor isteyenlerin işini kolaylaştırmak için çalıştıklarını belirtiyor. Ruhsat alacakların hastalardan önce girmesini sağlamaya çalışıyor.

“Silah raporu hekimliğe ters”

1993 yılından beri bireysel silahlanma konusunda çalışan Umut Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Ayhan Akcan ise konuya hekim tarafından bakıldığında aslında mesleğin test edildiği kanaatinde. “Ruhsat almak zaman ve para gerektirir” diyor. “Burada insanı öldürmeye yarayan silahı “taşıyabilir bulundurabilir “ raporu vermek hekimlik mesleğine testtir.Bu zorunluluk hekimleri üzer, hiçbir hekim bu raporu vermek istemez çünkü yaptığı işe terstir”

Konuyla ilgili yasanın da oldukça eski olduğunu savunan Akcan 1956 yılı yasasının yürürlükte olduğunu hatırlatıyor. “Sistem ‘işkence idam istismar tecavüz silah ruhsatı’  gibi konuları hekimlik uygulamasına yüklemiş. Gelişmiş ülkelerde bizdeki gibi uygulama bu durum yoktur.” diyor. Hekimlerin baskı ve şiddetten kaçmak için idare edip, rutine uyduğunu belirtiyor.

Öncelikle ruhsat süresi düşmeli

Çözüm önerilerini sorduğumuz zaman kısa vadeli önerilerinden en önemlisi verilen ruhsat süresinin 5 yıldan 2 yıla düşürülmesi yönünde. Ardından da bu ruhsatların denetlenmesi geliyor elbette. Öfke kişilik ve akıl sağlığını tarayan bilgisayardan uygulanan psikolojik yeterlilik testini zorunlu hale getirmek, otomatik ruhsat iptal sistemi, ruhsat öncesi eğitim, ruhsat sonrası denetim, eş ve avukat referans sistemi, bekleme süresi ve taşıma ruhsatında hakim kararı diğer önerileri.  Uzun vadede ise halkın huzur ve güvenliğini tehdit ettiği için silahın yasaklaması gerektiği görüşünde. “Siyasi irade kayıt altına alınca caydırıcı olur diye düşünüyor. Oysa gerçek öyle değil. Silahla işlenen suçlarda hep artış vardır. Bir önceki yıla göre yüzde 3 ile yüzde 5 oranında artış vardır. Silahla işlenen cinayetler, hırsızlık yaralama oranlarında artış vardır. Silah kullanıldığında ruhsatlı ya da ruhsatsız olması belirleyici değildir.” diyor.