“Çocuklar Çalışmak Zorunda Kalmamalı”

Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi’nin  12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında gerçekleştirdiği panelin moderatörü ve aynı zamanda Sosyal Hizmet Uzmanı  olan Ezgi Baltalı ile çocuk işçiliği konusunu değerlendirirken, "Çocukların çalışmak zorunda kalmamaya ihtiyaçları var. Bunun yanında; eğitimine devam etmeye, oyun oynamaya, yeterli ilgi ve sevgi görmeye, boş zamanlarını değerlendirmeye hakları var. Ve eğer çocuk işçiliği sorunu çözülmek isteniyorsa, öncelikle yoksulluk ve işsizlik sorununu çözmek zorundayız. Çocuğun istihdamı gibi bir şeyden söz etmek zaten mümkün değil." dedi.

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesiyim. SHUDER adına yaklaşık 2 yıldır Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi’nin çalışmalarına katılıyorum. Bu süreçte; en çok önem verdiğimiz çalışmalar arasında Türkiye’de ilkokula devam eden mülteci çocuklara yönelik verdiğimiz Türkçe ve Matematik okula destek dersleri. Geçtiğimiz dönem öğrencilerden birkaçının okuluna giderek öğretmenleriyle durumları hakkında görüşme yaptık. Bu görüşmeler sonucunda aslında çocuklar her ne kadar Türkçe konuşurken günlük dil becerilerine oldukça hakim olsa da, dersler sırasında kavrama becerilerinin ana dili Türkçe olan çocuklar kadar gelişmiş olmadığını öğrendik. Bu nedenle önümüzdeki süreçte destek derslerinin yanında, okul ile iletişim halinde olmaya da öncelik vereceğiz. Bunun yanında öncelikli olarak çocuklar ve kadınlar ile dezavantajlı kesimleri hedefleyen önemli günlerde birçok etkinlik gerçekleştirdik. Son etkinliğimiz de 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü kapsamında 20 Haziran’da gerçekleştirdiğimiz panel.

Panelin nelere dikkat çekildi?

Panel konuşmacılarımız İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Avukat Melek Özöner, İş ve Teftiş Kurulu’ndan İş Başmüfettişi Yasemin Yücesoy ve Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali; her biri kendi çalışma alanlarındaki deneyimleri ile birlikte çocuk işçiliği sorununa dair oldukça önemli paylaşımlarda bulundular. Avukat Melek Özöner; çocuk kavramı ve çocuğun hakları üzerine yaptığı konuşmasında; çalışan çocukların her türlü istismara uğrama riskinin yüksek olduğuna, çalıştırılan çocukların özellikle eğitim, oyun ve boş zamanlarını değerlendirme gibi pek çok haktan mahrum kaldığına değindi ve Çocuk Hakları Merkezi olarak ihmal ve istismara uğrayan, çalıştırılan çocuklar ile ilgili 400 00 14 numaralı telefondan gelecek her türlü ihbar ile ilgili çalışma yapabileceklerini söyledi.  İş Başmüfettişi Yasemin Yücesoy, çocuk işçiliğinin hukuki boyutu, ulusal ve uluslararası sözleşmeler kapsamında Türkiye’nin yükümlülükleri, Türkiye’nin çocuk işçiliğiyle mücadele stratejisi üzerine yaptığı konuşmasında, 25 yıllık meslek hayatı boyunca çocuk işçiliğiyle mücadele konusunda içinde yer aldığı pek çok proje ve katıldığı denetimlerden de söz etti.Son olarak da Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali, derneği kurdukları ilk günden bugüne kadar başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere mültecilere yönelik pek çok proje ve çalışma yaptıklarını, bu süreçte özellikle mülteci çocukların Türkiye’de yaşadıkları sosyoekonomik sorunlardan ve bu sorunlara müdahalenin önem ve aciliyetinden bahsetti.

Çocuk işçiliği konusunda ülkemizdeki durum nasıl?

Türkiye’de bu konudaki yasal düzenlemeler oldukça yeterli. Ancak yasaların uygulanması sürecinde ciddi sorunlar yaşanmaya devam ediyor. Panelin konusu gereği çocuklar üzerinde dursak da genel anlamda işçi hakları ve iş güvenliği konusunda mücadele ve müdahalelere ihtiyacımız var. Öncelikle etrafımızdaki çatışma ve savaş ortamı ile Türkiye’nin genel anlamda uzun yıllardır içinde bulunduğu yoksulluk koşulları en başta çocukları olumsuz etkiledi. Yoksulluk koşullarına uzun süreler maruz kalan ve bu nedenle temel hak ve özgürlüklerinden de mahrum kalan çocuklar ne yazık ki günden güne daha da çok çalışmak zorunda kalıyorlar. Her ne kadar veriler ve istatistiklerde ciddi bir artış gözlenmese de çocuklar yasadışı ve kayıtsız çalıştıkları için çocuk işçiliğinin görünmeyen boyutunun daha da büyük olduğuna inanıyorum. Özellikle sokakta çalışan çocuklar zaten ekonomik açıdan istismara uğruyor olmalarının yanında, aynı zamanda duygusal, fiziksel ve cinsel istismara da açıklar. Tarım alanında, tekstil ve ayakkabı gibi sektörlerin atölyelerinde çalışan çocuklar da düşük ücret, ağır iş koşulları, ağır kimyasallara mağruz kalma, iş kazaları ile ölüme kadar varan risklere de açık.

 İş sağlığı ve iş verilerine göre iş kazası sonucu hayatını kaybeden çocuk işçi sayısı  artıyor. Nasıl değerlendirirsiniz?
Çalışan çocukların sayısının giderek artması, doğal olarak iş nedeniyle sağlık sorunları yaşayan, iş kazasına mağruz kalan ve bu kazalar sonucu ölen çocuk sayısının da artmasını da beraberinde getiriyor. Ben aslında sayılarla konuşmaya da çok sıcak bakmıyorum. Tabiki sayılar önemsiz değil, ancak bir çocuk bile çalışmak zorunda kalıyorsa, kötü muameleye maruz kalıyor ya da istismara uğruyorsa, çalıştığı iş nedeniyle hasta oluyor, kaza nedeniyle sakat kalıyor ya da ölüyorsa bu konuyu konuşmak zorundayız zaten. Her çocuk değerli.Ve çocukların çalışıyor olmasının temel nedeni de yoksulluk. Ebeveynlerin iş bulamaması, özellikle yoksulluk koşullarında yaşayan kesimlerde kadınların çalışmasına olumsuz bakılması, çok çocuk sahibi olmak ve kadının ev işleri ile çocukların bakımından sorumlu görülmeleri, işverenlerin ucuz ve uysal işgücü olarak çocukları tercih etmesi gibi pek çok sebep nedeniyle de çocuk işçi sayısı artıyor ve buna bağlı olarak da ölümler de artıyor. Sorunun nedeninin bu kadar derin olması nedeniyle de yalnızca yasaların, işverenlere verilen cezalar ve uygulanan yaptırımların da yeterli olması mümkün değil. Kültürel anlamda bir değişikliğe, yoksulluk alanında ve toplumsal cinsiyet konularında da bütünleyici çalışmalara ihtiyacımız var.

Çalışma koşullarının düzeltilmesi konusunda girişimler var mı mülteci çocuklar için başta olmak üzere?
Çocukların çalışmak zorunda kalmamaya ihtiyaçları var. Bunun yanında; eğitimine devam etmeye, oyun oynamaya, yeterli ilgi ve sevgi görmeye, boş zamanlarını değerlendirmeye hakları var. Ve eğer çocuk işçiliği sorunu çözülmek isteniyorsa, öncelikle yoksulluk ve işsizlik sorununu çözmek zorundayız. Çocuğun istihdamı gibi bir şeyden söz etmek zaten mümkün değil.

 Türkiye’de 2018 itibari ile çalışan Suriyeli çocuk sayısı ve alanı ile ilgili bir istatistiki bilgi var mı? Paylaşır mısınız?

UNICEF verilerine göre Türkiye’de 1,2 milyon çocuk sığınmacı bulunuyor ve 380 bin çocuk eğitim göremiyor. Hatta pek çoğu temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamadıkları koşullarda yaşıyorlar.Türkiye’de kayıtlı olarak yaşayan mülteci sayılarının yanında neredeyse bir o kadar da kayıtsız mülteci olduğunu zaten biliyoruz. Bu yüzden sayılar ve istatistikler de çok güvenilir değil. Ancak, Türkiye’de yaşayan mültecilerin yarıya yakınının 0-18 yaş arasında, diğer yarısının da 19-54 yaş arasında olduğunu söylemek mümkün. Yani yetişkinlerin neredeyse tamamı işgücüne dahil edilmeleri gereken yaş aralığında ve pek çoğu ya işsiz ya da düşük ücretli işlerde kayıtsız çalışıyorlar. Mülteci çocukların ise yalnızca dörtte birine yakınının öğrenimine devam edebildiklerini biliyoruz. Bunları göz önünde bulundurursak, çocukların geri kalan dörtte üçü için çalıştırılarak ya da başka şekillerde ihmal ve istismara uğruyorlar diyebiliriz. Ve bu oran da çok yüksek bir oran.

Yaşam hakkı tehlikeye giren çocuk işçilerle ilgili en öncelikli ve önemli sorunlar nelerdir?
Birleşmiş Milletler; 2002 yılında 12 Haziran’ı Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü ilan etti. Yani aslında bu sorun ile mücadele edilmesi gerektiğinin kabulü de anlamına geliyor bu ve 16 yıldır tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kalkınma planları ve stratejiler hazırlanırken öncelikli konulardan birisi hala çocuk işçiliği. Ve çocuğa dair tüm sorunlar öncelikli. Ancak yine de tabiki yaşam hakkı, çocukların temel insani ihtiyaçlarından mahrum kalmamaları ile koruyucu, önleyici ve tedavi edici sağlık hizmetlerinden faydalanmaları en öncelikli ve en acil müdahale edilmesi gereken alanlardan. Ardından da eğitim hakkı. Ve tüm çocukların da en azından bu haklara yüzde yüz ulaşabilmeleri gerekiyor.