Fikret Başkaya ile ‘Çöküş’ Üzerine…

Yazar Fikret Başkaya ile son kitabı "Çöküş-Kapitalizmin Nihai Krizi Üzerine Bir Deneme"yi ve sivil topluma bakışını konuştuk...

Sizce sivil toplumun en temel işlevi ne olmalıdır?

Sivil toplumla ilgili rahatsız edici bir kafa karışıklığı var. Hangi durumda sivil toplum örgütü söz konusudur? Esasen iki türlü sivil toplum örgütü var: aşağıdan sivil toplum örgütü ve yukarıdan sivil toplum örgütü… Yukarıdan sivil toplum örgütleri, verili sömürü ve baskı sistemini, verili egemenlik sistemini meşrulaştırma/kabullendirme amacıyla devletler ve sermaye tarafından kurdurulan, araçlaştırılan, sivil toplum örgütleridir… Aslında bunlara sivil toplum örgütü demek doğru değil, zira karşı tarafın hizmetindeler… Devletin ve sermeyenin hizmetindeler… Bunlara, ‘düşünce kuruluşları [think-tank] denilenleri de dahil etmek gerekir… Bunlar ‘kimin için’, ‘kimin hesabına’, ne için düşünce üretiyorlar?

Oysa, asıl sivil toplum örgütü adını hak edenler aşağıdan sivil toplum örgütleridir… Tabii sivil toplum örgütlerinin kimler tarafından finanse edildiği de önemlidir… Zira, finanse eden yönetir diye bir kural var… Sadede gelirsek, sivil toplum örgütlerinin açıkça, ikircikli olmayan bir tarzda ezilen-sömürülen sınıfların safında yer almaları gerekir… Dolayısıyla ‘herkesin sivil toplum örgütü kendine’ denecektir… Öyle sivil toplum örgütleri var ki, istihbarat örgütlerinin bile giremediği yerlere giriyorlar… Mesela emperyalizmin hizmetinde, devletleri çökertme, toplumların dokusunu parçalamak üzere araçlaştırılan “sivil toplum örgütleri” var…

Buna göre ülkemizdeki sivil toplum örgütlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de kelimenin gerçek anlamında sivil toplum örgütleri var. İyi işler de yapıyorlar ama bir çoğu radikal olarak kapitalizmi ve onun neoliberal versiyonunu yeteri kadar sorun etmiyorlar… Sadece kimlik sorunuyla ilgili olanları var. Bu önemli ama yeterli değil. Eğer rejimi değiştirme hedefin yoksa, kazanımların kalıcılığı da olmayabilir… Mesela son dönemde çevre hareketleri çoğaldı ve çeşitlendi. Bunlar doğa tahribatına, yaşam alanlarının yok edilmesine karşı iyi bir mücadele yürütüyorlar ama, kapitalizmi radikal olarak sorun etmediğin zaman, mücadelenin nihai olarak başarıya ulaşması mümkün olmaz… Mesela ekolojik mücadele planında çok farklı, çok çeşitli sivil toplum mücadelesi var ama aralarında bir bütünlük yok… Mücadelenin başarısı için bunların bir şekilde ortak hareket etmenin bir yolunu bulmaları gerekiyor… Tabii kapitalizmi sorun etmeyen hiç bir ekolojik hareketin bir şansı olmaz… Zira ekolojik yıkımın gerisinde kapitalizm ve kapitalist devlet var… Dolayısıyla ne ile cebelleştiğini bilmek önemlidir…

Son kitabınızın adı Çöküş… Türkiye’nin içinde bulunduğu durumla bir ilgisi var mi kitabınızın isminin?

Son kitabımın başlığı: ÇÖKÜŞ, alt-başlığı da Kapitalizmin Nihai Krizi Üzerine Bir Deneme… Özel olarak Türkiye’deki çöküşü tahlil etmiyor, Bütünü ele alıyor ve tabii o bütün içinde Türkiye’de var. Zira, Türkiye de kapitalist dünya sisteminin bir parçası… Esasen sistemin bütününde bir çöküşten söz edildiğinde, tüm ülkeleri kapsamış oluyorsun ama, her bir ülkenin ‘özel’ durumu nedeniyle, aralarında nitel değil, nicel bir fark söz konusu olabilir sadece… Kitabın tezi özetle şöyle: Her sosyal sistem, her üretim tarzı, her uygarlık gibi, kapitalizm de sonludur… O zaman sorun, bu sonun ne zaman tezahür edeceğiyle ilgili demektir… Tüm göstergeler kapitalizmin ömrünü doldurduğuna işaret ediyor. Sistem her seferinde çözdüğünden daha çok sorun yaratıyor. Sadece sosyal kötülükleri azdırmıyor, hızı ve yoğunluğu her gün artan bir doğal çevre tahribatına (ekolojik yıkıma) da neden oluyor. Artık yeteri kadar ‘yeni değer’, ‘fazla değer’, ‘artı-değer üretemiyor… Bunun tipik örneği Türkiye’de yaşanıyor… Sistem yeni değer üretemiyor ve Türkiye kapitalizmi, bütçeyi, hazineyi, müşterekleri yağmalayarak, talan ederek yol alıyor… Daha doğrusu yol alamıyor… Bu arada işsizlik, yoksulluk, sefalet ve tabii doğal çevre tahribatı [ekolojik yıkım] derinleşiyor… Her geçen gün ayağımızın altındaki zemin aşınıyor… Özetle, artık kapitalizmin Büyük İnsanlığa teklif edebileceği bir şey yok… Eğer vakitlice kapitalizmden çıkılamaz ise, geriye kurtarılacak pek bir şey kalmayabilir… Zira ekolojik yıkım, işte atmosferin ısınması, vb. çok hızlı ilerliyor ve bunu her geçen gün daha çok hissediyoruz…

Kitabin içeriğinden bahseder misiniz?

Kitap yedi bölümden oluşuyor: Birinci bölümün başlığı, Şeylerin gerçeğine dokunmak… Aslında yönteme dair kısa bir hatırlatma denebilir. İkinci bölüm, Kapitalizm ve krizleri. Bu bölümde krizlerin ortaya çıkış nedenleri üzerinde duruluyor ve son krizin diğerlerden farkı ele alınıyor. Üçüncü bölüm, Neden nihai kriz? sorusuna cevap olarak yazıldı. Dördünce ve beşinci bölümler, neden ve nasıl kapitalizmin hem iç ve hem de ‘dış sınırına’ dayandığı konu ediliyor. Altıncı bölümün başlığı: Aşılmaması gereken sınırlar! bu bölümde özellikle ekolojik sınır konu ediliyor… Ve nihayet  son bölüm: Çıkış buradan… başlığını taşıyor… Bir de kitabın temasıyla örtüşen ve kitaptaki temaların netleştirilmesini sağlayacağını düşündüğüm 10 makale de Ekler bölümünde yer alıyor… 

‘Kapitalist burjuva devletler üretimin ve tüketimin doğaya ve insana verdiği zararları dikkate almıyorlar’ demiştiniz bir röportajınızda…bunu biraz açabilir misiniz?

Bir şey ürettiğiniz zaman doğadan bir şey çekiyorsunuz, azaltıyorsunuz, eksiltiyorsunuz… Bir de üretirken de tüketirken de doğayı olabildiğince kirletmemek gerekiyor. Aksi halde işlerin sarpa sarması kaçınılmazdır. Oysa kapitalistler topluma ve doğaya verilen zararları dikkate almazlar. Aksi halde kâr kütlesi küçülür… Mesela bir yere bir fabrika kurulduğunda suyun, toprağın ve havanın kirlenmesi kaçınılmazdır. Kapitalist doğaya ve insanlara verdiği zararı dikkate alırsa dahaaz kâr eder… Oysa onun amacı maksimum düzeyde kâr etmektir… Kârın yüksek olması için ücretlerin düşük olması gerekir ve bir de doğal çevreye verilen zararların da dikkate alınmaması gerekir ve tabii almıyorlar… Yegane amaç en yüksek kâr olduğuna göre…  Sonuç: Ekolojik yıkımın ve sosyal kötülüklerin derinleşmesi ve bir sürdürülemezlik durumunun ortaya çıkması…

İlgili Yazılar

Tüm Haberler