FilmAmed Belgesel Filmleri Festivali: ‘’FİLMİNİ AL DA GEL’’

Daha önce 5 kez düzenlenen FilmAmed Belgesel Filmleri Festivali 2017 de Kayapınar Belediye Başkanı’nın tutuklanması ve kayyum atanmasıyla birlikte gerçekleştirilemedi. Bu sene kısıtlı imkânlarla gerçekleştirilen festival 23 Mayıs’ta başladı. 27 Mayıs Pazar gününe kadar sürecek film festivali bünyesinde belgesel filmleri, yönetmen söyleşileri, atölyeler gerçekleştirilecek. Festivalin son günü bir forum düzenlenerek kapanışı yapılacak. Biz de festivali, organizatörlerinden Ardin Diren’le konuştuk.

Festival geçen sene yapılamadı . Ara verdikten sonra yeniden festival yapma ve toparlanma süreciniz nasıl oldu?

Bir sene ara verdik. Daha önce festival Cegerxwin Kültür Merkezi bünyesinde oluyordu. Daha sonra kayyumlar belediyeyi aldılar. Biliyorsunuz yani birçok kurum kuruluş kapandı. Sanatın olduğu mecralar ortadan kaldırıldı. İnsanlar alternatif yollar aramaya başladılar. Kayyumlarla devam edenler oldu, işten çıkarılanlar oldu, kendisi çıkanlar oldu. Bizler de bu işin yürütücüsü olarak ‘’Pale Huner’’ diye bir yer açarak sinema, müzik ve resimle uğraşan arkadaşlar burada toplandık. Bunun etrafında bütünleştik. Amed genelinde bu ihtiyaca cevap vermeye çalıştık. Bunu yaparken de eğitim dili Kürtçe olması gerektiğini düşündük. Bu hassasiyeti göz önünde bulundurduk. Geçen sene bu festivali yapabilecek şartlar oluşmamıştı. Bu sene daha elverişli olduğu için çok kısıtlı imkânlarla yapmaya çalıştık.. Tekrar bir festival olabilir mi diye düşündük özverili bir çalışmanın ardından 3 ay öncesinden festivalin hazırlıklarını yapmaya başladık. İlk gösterim 23 Mayıs’ta gerçekleşti.

Sinemanın birçok dalı var. Belgeseli seçme nedeniniz neydi?

FilmAmed Belgesel Film Festivali belgesel filmler için çok önemliydi. Belgesel filmleri dünyanın her yerinde iktidarlar tarafından türlü saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırılar genelde; dile, cinsiyete, kültürel olgulara, azınlığa olabiliyor. Bunu da en iyi belgesel filmleri ifade edebiliyor. Belgesel filmleri gösterebilecek alanlar yok. Özellikle son dönemlerde büyük film festivallerinde görüyoruz ki belgesel kısımları kaldırılıyor gösterilmiyor. Bilinçli bir şekilde çıkarılıyor festivallerden. Belgesel filmler toplumsal hafıza ve arşiv niteliği taşıdığı için de ayrıca önemli. Bu yüzden biz de Amed’de belgesel film festivali olmazsa olmaz diye düşündük. Bu yıl 6.sını hazırladık. Bu yıl bütçe ve imkân sıkıntımız olduğu için bir slogan hazırladık ‘’Filmini Al Da Gel’’105 tane film başvurusu oldu, film göndermeyip sadece dayanışma içinde olanlar da oldu. Festival bünyesinde 10’a yakın yönetmen kendi imkânlarıyla gelip gidecek. Özverileri için hepsine buradan ayrıca teşekkür ediyorum.

Festivale katılım nasıl?

Tam bir OHAL süreci içinden geçiyoruz. Katılım biraz OHAL’in biraz da Ramazan’ın etkisiyle az görünüyor. Ama biz yapılabilmesinden çok mutluyuz. Var olan katılımı önemsiyoruz, İnsanlar nefes alacakları bir mecra bulmak istiyorlardı. Pale Huner gibi bu ihtiyaca cevap verdi. Hem ilk festivalimiz değil bu burada işçi filmleri festivali oldu, filmmor yapıldı, If İstanbul oldu. Birçok festivale ev sahipliği yaptı. FilmAmed’le biraz da bunun finalini gerçekleştirdik.

Bu seneki festivalin belirli bir teması var mı ?

Aslında her yıl bir ana tema belirliyorduk ama bu sene bunu yapamadık iki sene ara verdikten sonra yeniden aynı ekibi toparlamaya çalışmak çok zor oldu bizim için. Hem teknik sıkıntılardan hem de OHAL’in üretime etkisinden belirli bir tema belirleyemedik. Bir film seçkisi yapalım dedik. Genel filmleri bir konsepte çevirmek zordu. 4-5 hocamızla birlikte izledik ve filmlere karar verdik. Beğendiğimiz filmleri festivallerde görmek istedik. Bunu seçerken de daha çok yiten, giden yok olan toplumsal olaylar üzerine durduk. Örneğin; Kadın hakları, Soma, 10 Ekim katliamı gibi belgeselleri seçtik.

Bir fetret devrinden sonra yeniden bir etkinlik yaptınız. Öncesi nasıldı, şimdi nasıl?

Geçmişte festivallerimiz bir hafta sürüyordu. Bu sene imkânlar ölçüsünde 4 gün diye planladık. Mekân olarak da Cegerxin Kültür Merkezi Amed’de artık bir film akademisi gibi olmuştu. Sembolik bir değeri vardı. Bir cazibesi oluşmuştu. Cegerxwin Kültür Merkezi’nde 3 salonumuz vardı, ses sistemleri iyiydi. Gelen izleyiciye bu kaliteyi sunabilmek önemli tabi. Kalite hem izleyiciyi hem düzenleyiciyi onurlandıran bir şey çünkü. Sinema için yer -mekân önemli ama isteyince insan bir şekilde devam edebiliyor. Buradaki koşullar çok kötü iki odayı birleştirip gösterim yapmaya çalışıyoruz bütün bu zor koşullara rağmen izleyicide bir sahiplenme görüyoruz. Burada da bu koşulları yaratabildiğimize inanıyorum. Açık alanda gösteri yapmaya çalışıyoruz.

Biraz da programınızın içeriğinden bahsedelim. İzleyiciyi ne bekliyor?

Programımız 23’ünde Mizgin Tahir konseriyle başladı. Her gün 5-6 belgesel gösteriyoruz. Yönetmen söyleşileri olacak. Cumartesi-Pazar Sokağın Belleği diye bir videoart çalışması yapılacak. Programda 20 belgesel film var. 27 Mayıs Pazar günü de kapanışı bir forumla yapacağız. Forumun konusu sansür kıskacında film gösterimi. Yönetmenlerle beraber belgesel film festivalinin zorlukları nelerdir? Sansüre karşı mücadele yöntemleri nelerdir? Konularını tartışacağız. Son filmimiz de Hüseyin Tabak’ın Yılmaz Güney’in üzerine çekilmiş filmi olacak. Festivalimizi kapatacağız.

105 tane film izledik dediniz. Bu filmler neye göre seçildi? OHAL’in belgesel filmlerine yansımalarını nasıl görüyorsunuz?

Evet, bir OHAL sürecinden geçiyoruz ama bunun karşısında elimizde de çok güçlü argümanları olan belgeseller yok. OHAL bizi çok etkiledi ama belgesel buna cevap olmuş mudur? Ne yaptık? Ne kadar direnebildik? Bunu bilemiyorum. Var olan belgesel dilinin biraz daha güçlendirilmesi gerekir. Baskıyla beraber az eser çıkarabildik oysa olanların, yaşananların unutulmaması gerekir. Güncel çalışmalardan “Tahir Elçi Belgeseli” var mesela bu çalışma çok kıymetli.

Belgesel film sinemanın neresinde duruyor?

Belgesel, bir bütün olarak, sinemanın bilincidir diyoruz. Belgesel sinemanın da hafızasını tutar. Belgesel filmler hakikati arama işlevi gördüğü peşinden gittiği hakikati ortaya çıkarma misyonunu yüklenir. Resmi bir tarih var ve bu tarihin karşısında çok gerçekliğe uygun düşmeyen şeyler var. Belgesel bunları çıplak gözle gösteren bir enstrümandır. Zaten belgesel dediğimiz şey gerçeklikle kurduğu ilişkiyle kendini tanımlar. Belgesel ayrıca bir arşiv ve belge niteliği taşıdığı için bu hafızayı bir görsellikle sunmayı hedefler. Son dönemlerde görsel dilin çok önemli olduğunu görüyoruz. Artık onun üzerinden yürüyor bir sürü şey görsel hafıza üzerinden oluşturmak ve insanlara anlatmak daha cazip bir yol olarak görülüyor. Hem bir de
Geçmişle gelecek arasında bir iletişim kanalı görevi görüyor. Belgesel yapmak, bunu dert edinmek belki bir bütün olarak bu hafıza merkezlerine hizmet ediyor.

Hem belgeselin çok güçlü bir enstrüman olduğundan hem de gücü sevmediğinden bahsettiniz bir çelişki yok mu?

Belgesel yapımı çok zordur. Bir teoriyi belgeleyip toparlamak hakikatten çok zordur. Olanları deşifre eder. Çünkü resmî tarihin dışına çıkar ve yepyeni bir pencere kazandırır, başka bir göz olmaya çalışır. Yapılan katliamlar, zulümler, işkenceler unutturulmasın diye bir belge niteliği taşır bu belgeseller iktidarların alanını daraltma işlevi de görür bu yüzden iktidarlarla bir araya gelebilecek bir alan değildir ve iktidarlarla arası hiç iyi olmamıştır. Dolayısıyla iktidarlar, dünyanın birçok ülkesinde belgesele karşı hep mesafeli durmuşlardır.
Sansürü kullanarak refleks göstermişlerdir. Çok yakın zamanda Burada da oldu Bakur belgeseli yasaklandı. Salı günü Çayan Demirel’in mahkemesi var mesela yargılama devam ediyor. FilmAmed Belgesel Film Festivaline gelen yönetmenlerle birlikte Batman’da biz de dayanışmak için gideceğiz. Bu sadece bir örnek. Oysa engellemek, sansürlemek yerine; Bu hafıza mekânları, merkezleri, filmleri niye oluşturuluyor önce bunun altını deşmek lazım. Karşı bir tutum ve yaptırım var ki buna ihtiyaç duyuluyor. Biz de sürekli soruyoruz kendi kendimize ortak bir bilinç mekânı nasıl oluşturulabilir?

 

Etiketler