AİHM’den Dönen Roboski Davası

Avrupa İnsan Hakları Merkezi (AİHM) Roboskî’de 34 sivil köylünün TSK’ya ait F-16 uçakları ile bombalanarak öldürülmesine ilişkin başvuruyu “kabul edilemezlik” kararı ile reddetti. Gerekçe AYM’ye yapılan başvuruda ilgili avukatın eksikleri zamanında gidermemesi… Tutuklu bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nden avukatı aracılığıyla bir açıklama gönderen Ferhat Encu,‘karar siyasidir’ açıklamasıyla vicdanların rahatlatılamayacağının altını çizerek, “İlgililerin bunun özeleştirisini vermesi, bizlerin beklentisidir. Bunun sorumluluğunun hem hukuki hem de siyasi olarak üstlenenlerin kamuoyuna bir açıklama borçları olduğunu düşünüyoruz.” Dedi. Katliamdan kısa bir süre sonra kurulan Roboskiye Adalet Platformu’nun aktivistlerinden Reha Ruhavioğlu da gelinen noktanın hukuk ve insan hakları mücadelesi açısından bir skandal olduğunu vurgulayarak, “İğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor!” dedi.

28 Aralık 2011 tarihinde, TSK’ya ait F-16’lar Roboskîli 38 sivili bombardıman yoluyla vurmuş, 34 kişi yaşamını yitirmişti. Aileler yaklaşık 6 yıl Türkiye’de askeri ve sivil mahkemeler arasında gidip gelmiş ancak olayda sorumluluğu bulunan hiç kimse için bugüne kadar soruşturma bile açılmamıştı. Bunun üzerine aileler Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurmuş ancak AYM “başvurunun usulüne uygun yapılmadığı ve eksik belgelerin avukat tarafından zamanında giderilmediği” gerekçesiyle davayı reddetmişti. Bu karar üzerine iç hukuk yolu tükendiği için Aileler adına davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyan Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz, davanın AİHM tarafından 17 Mayıs tarihinde “kabul edilemezlik kararı ile reddedildiğini” duyurdular.

AİHM’nin AYM’ye yapılan başvurudaki usul hatasını gerekçe göstererek davayı reddetmesi üzerine başlayan tartışmada AİHM ve AYM ile birlikte dosyadaki ilgili avukatın sorumluluğu konuşulurken bunun bütün mağdurları cezalandırma sebebine dönüştüğü vurgulanıyor…

Aileler adına AİHM başvurusunda bulunan Kerem Altıparmak ve Yaman Akdeniz bir açıklama yayınlayarak; yaptıkları AİHM başvurusunun Türkçe versiyonunu paylaştılar. Açıklamada “AİHM başvurusunda, AYM’nin eksikliklerinin neden ret gerekçesi yapılamayacağını uzun uzun anlattık ancak ne yazık ki AİHM kararında bu argümanlardan tek satır bile bahsedilmiyor. Ulusal mahkemelerin gerekçesiz karar verdiğinde adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini söyleyen AİHM’in bir başvurunun ana argümanını hiç tartışmamasının başlı başına bir adalete erişim hakkı sorunu olduğunu vurgulamak gerekiyor.” ifadelerini vurgulayan Altıparmak, ayrıca sosyal medya hesabından şu ifadeleri paylaştı:

“AYM, ilgili avukatın eksik vekâletnameleri iki gün geç gönderdiği için vekaletnameleri eksik olan olmayan tüm başvuruları reddetti. AYM ve AİHM’e bir bahane gerekiyormuş ve ne yazık ki avukat bunu sağlamış oldu. Bu kadar önemli bir davada bu hatayı yapmaması gerekirdi. Ancak avukat hatalı olsa bile AİHM avukatları cezalandırma yeri olarak değil, insan hakları mağdurlarının mağduriyetlerinin giderildiği bir yer olarak kuruldu. AİHM’in yaklaşımına göre artık bir devlet kimyasal silah kullanıp binlerce kişiyi öldürse, sonra avukat AYM’ye davanın esasını etkilemeyecek bir belgeyi 2 gün sonra verse, AİHM için kimyasal silah kullanımının bir önemi kalmayacak. AİHM bu kararıyla Roboskî faciasının üstüne hukuki bir beton döktü ve tarihe gömdü. Bu yaptığı unutulmayacak! Umarım bu karar, en azından AİHM’i yeniden tartışmanın önünü açar.”

“Sorumluluktan Kaçılmasın”

AİHM kararı üzerine, tutuklu bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nden avukatı aracılığıyla bir açıklama gönderen Ferhat Encu:

“AİHM’in vermiş olduğu kararın siyasi boyutunu da teslim ediyoruz. Ancak bu durum var olan eksikliği ortadan kaldırmaya yetmemektedir.” dedi. Katliamın yaşandığı günden beri hukuki boyutun ayrıca sahiplenilmesi gerektiğini vurguladıklarını aktaran Encu şöyle devam etti: “Bizim hukuki boyutla ilgili sözlerimiz her defasında ‘bizler bu sorumluluğu alıyoruz’ diye cevaplandı. Anayasa Mahkemesi aşamasında -olması gerektiği gibi- dosya, 1100 avukatla Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Ancak dosyanın sorumluluğunun çok küçük bir avukat grubuyla yürütülüp hem kamuoyuna hem de bu avukatlara bilgi verilmediğini Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte öğrendik. Dosyayı teslim ettiğimiz ilgili Baro, bu sürecin organizasyonunu ve Anayasa Mahkemesi ile irtibatı sağlayacak, diğer barolar ve avukatlar da buna destek sunacaktı. Ne yazık ki hiçbiri yapılmamıştı. Ailelerin ilk günden beri dosyada ne olup bittiği sorusu karşısında ise hep, bir sorun yok, her şeyle ilgileniyoruz cevabını almıştık halbuki.”

Bu nedenle AİHM kararı için bir kalemde ‘siyasi bir karardır’ diye kestirip atılamayacağını vurgulayan Encu:

“Karar siyasidir diye kestirip atmak, sorumluluktan kaçmaktır. Bu şekilde sorumluluktan kaçılmaya çalışılmakta, gerçekler çarpıtılmaya, yüzeysel yaklaşım ve boş vermişlik meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Bu kabul edilemezdir. Biz, Roboskili aileler bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Roboski’yi unutmayacağız diyen herkesin de bunu kabul etmemesi gerekiyor. Yedi yıldır Roboskili aileler olarak büyük bedeller ödeyerek bu mücadeleyi yürüttük. Yüzeysel bir yaklaşım sonucunda ise bütün emekler boşa gitti. İlgililerin bunun özeleştirisini vermesi, bizlerin beklentisidir. Bunun sorumluluğunun hem hukuki hem de siyasi olarak üstlenenlerin kamuoyuna bir açıklama borçları olduğunu düşünüyoruz.”

“Gereken Ders Çıkarılsın”

Sivil Sayfalar’a konuşan Diyarbakır Barosu eski başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar, “kendisinin dosya sorumluluğu bulunmamakla birlikte Roboskî dosyasının yeterince özenli takip edilmemiş olmasının sadece ilgili avukatın değil herkesin sorumluluğu olduğunu ancak AYM ve AİHM’in dosyayı reddetmek için kötü niyetle bir bahaneye sığındıklarını” vurguladı. AYM üyesi Osman Alifeyyaz Paksüt’ün “34 kez yaşam hakkı ihlali doğurmuş bir facianın böyle basit gerekçelerle reddedilmemesi gerektiğini, davanın reddinin yaşam hakkı ve mahkemeye erişim haklarına zarar vereceğini…” vurguladığı şerhine dikkat çeken Aktar, AYM’nin dosyadaki bütün avukatlara değil de Şırnak’taki tek bir adrese ve adli tatilde tebligat gönderilmesini kötü niyetli bir yaklaşım olarak nitelendirerek “bir iki dosyadaki eksiklik nedeniyle tüm başvuruların reddedilmesinin arkasındaki adaletsizlik sorgulanmalıdır” açıklamasında bulundu. “AYM’nin 2014 Ağustos’undaki iki günlük gecikmeyi sorun etmeyerek prosedürü 2016 yılının Şubat ayına kadar sürdürdüğünü ancak konjonktür değiştiği için davayı reddedecek bir bahane olarak kullandığını” öne süren Aktar, yine de evrak eksikliği ile ilgilenen avukatın Roboskî başta olmak üzere herkese bir açıklama borcu olduğunu, gelinen noktada hem kamuoyunun hem de avukatların gereken dersi ve mesajı almaları gerektiğini söyledi.

Ruhavioğlu: “İğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor!”

Katliamdan kısa bir süre sonra kurulan Roboskiye Adalet Platformu’nun aktivistlerinden Reha Ruhavioğlu, gelinen noktanın hukuk ve insan hakları mücadelesi açısından bir skandal olduğunu vurguladı. “Son 30 yılın en önemli katliam davalarından birinin ‘özensizlik’ gerekçesiyle reddedilmiş olmasından herkesin utanç duyması gerektiğini” belirten Ruhavioğlu şöyle devam etti: “Roboskîliler 7 yıldır bir katliamın yarasını taşıyorlar, daha yaslarını bitirmediler, hala siyah giyiyor, düğün yapmıyorlar. Herkesin gözü önünde yaşanmış, devletin de kendi bombardımanı olduğunu kabul ettiği bir katliamın davasının bu şekilde düşmüş olması dehşet verici! Bir kere AYM ve AİHM gayet politik bir tavırla gözleri önünde işlenmiş bir katliama sırf bir iki evrak eksik diye seyirci kaldılar. Bu onların, Türkiye ve AİHM yargısının utancı olarak tarihe geçecektir. Malumun ilamı artık şudur: AYM gibi AİHM de güvenilmezdir, politik dengeleri eskisinden çok daha fazla gözetmekte, hukuk ve adalet beklentisine cevap vermemektedir. Ama burada öncelikle iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor! Ferhat Encu de hapishaneden yaptığı açıklamada işi takip etme sorumluluğunun bir baroda olduğunu söylüyor, diğer isimlerin sorumluluğu her neyse esas iş bu baronun ve şu anda başkanlığını yürüten avukatın omuzunda. “Hırsızın suçu yok mu?” deyip AYM ve AİHM’in hukuksuzluğunu vurgulayan arkadaşlara katılıyorum, onlar suçlu ama onlara bu kapıyı açan sorumsuzluğu da görmemiz hatta bence en çok onu görmemiz ve bundan ibret almamız gerekiyor. Mesela eksik vekaletnameler, tebligata rağmen 15 gün içinde AYM’ye ulaştırılamamış. Bu baronun ve başkanı olan avukat arkadaşımızın Roboskî davasından daha önemli nasıl bir işleri vardı da bunu aksattılar, bunu sormak hepimizin en doğal hakkıdır! “

Roboskî davasında adaletin sağlanması için her şeye  yeniden başlanılması çağrısında bulunan ama bunun için gelinen noktanın sorumlularının ‘özeleştiride bulunması’ gereğinin altını çizen Ruhavioğlu:

“Yeni deliller, bağlantılar ile dosyayı canlandırmak zorundayız. Yine kampanyalar düzenlemek, yürüyüşler organize etmek, meclise gitmek, standlar kurrarak “Roboskiye Adalet” diye siyasi iradeyi harekete geçirmek, sıfırdan bir süreç başlatmak zorundayız. AİHM ve AYM’nin bu siyasi tutumunu bütün dünyaya teşhir etmek, gerekirse memleketteki her insana tek tek Roboskî davasını anlatmak zorundayız. Ama önce içimizdeki sorumsuzların çıkıp sorumsuzluklarının hesabını vermeleri gerekiyor! Roboskîlilerin kiminle yol yürüyebileceğinden, kimlerin onları bir kere daha yarı yolda bırakmayacağından emin olmaları gerekiyor. Davanın kolay olanını mahkeme önüne götürememiş bir sorumsuzluk karşısında çok daha titiz çalışıp ortaya yeni deliller çıkaracak bir hukuki irade gerekiyor. Böyle bir irade, bütün insan hakları savunucuları ve avukatların şapkayı önlerine koyup özeleştiride bulunarak, herkesin üzerine düşen hesabı verdiği bir süreçten sonra ortaya çıkabilir. Böyle bir özeleştirinin iki yıldır suskun olan ilgili baro ve ilgili avukattan ve varsa başka sorumlulardan başlaması gerekiyor, bunu beklemek hepimizin en tabii hakkıdır…” değerlendirmesinde bulundu.