Kanal İstanbul Projesi Teknik İnceleme Raporu Yayınlandı

2011 Nisan ayından bugüne dek ülke gündemini Türkiye’nin 2023 hedefleri arasında gösterilerek “Çılgın Proje” adıyla meşgul eden Kanal İstanbul Projesi’ne dair teknik inceleme raporu yayınladı.

Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO)tarafından hazırlanan raporda ‘Kanal İstanbul’un su kaynaklarının yok olmasına, tüm canlılarda sağlıksız su kullanımının yaygınlaşmasına yol açacağı uyarısında bulunuldu.

“Önümüzdeki dönemde susuz yıllar ve sağlıksız su kullanımı başlayacak”

Raporda öne çıkan ifadeler şöyle:

-Kanal İstanbul ve rezerv alanlarının yapılaşmaya açılması ile bu bölgede bulunan su havzalarının ve tatlı su rezervlerinin yok olacağı bilinmektedir. Proje alanında bulunan Sazlıdere ve Terkos havzası İstanbul’a halen su veren en önemli su rezervi olup bu proje ile yok olma aşamasına gelecektir.

-Tarih boyunca su, İstanbul için planlanması gereken en önemli yaşam kaynağı olarak görülmesine rağmen uzun vadeli su planlaması yapılmamış; özellikle de son yıllarda bilim-teknik temelinden uzak, geçici çözümler üretilerek bugüne gelinmiştir. Giderek artan su ihtiyacı ve kuraklığın yanı sıra sucul sistemlerin sermaye birikimine açılmasının, yeraltı ve yerüstü sularının ticarileştirilmesinin sonucu olarak önümüzdeki dönemde susuz yılların ve sağlıksız su kullanımının başlayacağı açıkça görülmektedir.

-İklim değişikliği ve deniz seviyesindeki yükselme; kıyıda ve kıyı habitatında erozyon, tatlı su akiferlerinde ve haliçlerinde tuzluluk artışı, kıyı alanlarında kimyasal ve mikrobiyolojik kirlenme ve kıyı taşkınlarında artışa yol açması beklenmektedir.

-Havzalarda her türlü yapılaşma ve havzaların kullanımının önü açılmaktadır. İlk yaklaşımda “Kanal İstanbul” projesinin önü açılıyor şeklinde yorumlansa da; Yönetmeliğin ülkenin bütün havzaları için geçerli olduğu gerçeği göz önüne alındığında yıkımın boyutu anlaşılır hale gelmektedir.

“Tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecek”

-Karadeniz’den Marmara’ya – Marmara’dan Karadeniz’e alt ve üst tuzlu su akıntısı oluşacak.

-Tatlısu akiferleri ve karasal ekosistem tuzlanacak.

-Tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecek.

-Sadece İstanbul ve çevresi değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları ve karasal ekosistem geri alınamaz şekilde bozulacak, yıkıma uğrayacak.

-Küçükçekmece Lagün havzası kadar Trakya Bölgesi de ekolojik olarak olumsuz etkilenecek.

“Heyelan riski artacak, Marmara Denizi canlılığın olmadığı bir ekosisteme dönüşecek”

-Kanal İstanbul ve Yapı Rezerv Alanları Projesi”nin uygulandığı bölgenin jeomorfolojik yapısı gereği kayganlaşma riski yüksektir, özellikle havzanın batı kısmı heyelan bölgesidir. Kanal kazısı sonucunda tuzlu suyun akiferlere, yeraltı katmanlarına girişi ile havzada heyelan riski artacak.

-Kanalda oluşacak akıntı lagünün kalan dip çamurunu da kazıyarak Marmara Denizi’ne taşıyacak. Kıyılar giderek aşınacak, göçükler oluşacak. Akıntıyla taşınacak olan sedimentler, kanal yapımı sırasında çıkarılacak ve Marmara Denizine dökülecek olan, (ada oluşturulacağı iddia edilen) kazı toprağı (hafriyat toprağı ve sedimenti) ile; sediment yapıda 1993 yılından beri tutunan (Bakır, Çinko, Kadmiyum vb) ağır metaller, radyonukleidler deniz ekosistemi için toksisite19 yaratacak ve deniz canlıları zehirlenecek, Marmara Denizi kirlenecek, giderek canlılığın olmadığı bir ekosisteme dönüşecek, çölleşecektir.

-Patlayıcıların kullanılması süresince bölgede yıkımlar yaşanabilir.

“Ağır metaller denizdeki canlıları zehirleyecek”

-Sürekli tuzlu suyun karasal yeraltı katmanlarına girişi, karasal alana sızması sonucunda 2000 yılı şubatında Çakmakdere bölgesinde yaşanan toprak kayması sonucunda olduğu gibi kanalın çevresindeki evler, apartmanlar, gökdelenler her an kayarak içinde yaşayanlar için riskli süreçler yaratabilir.

-Kanal İstanbul Projesi süresince ve sonrasında oluşacak ekolojik yıkım bir yana, sadece kanal kazısı ve oluşan hafriyatın etkisinin değerlendirilmesi, hafriyata ilişkin taşıma esnasında meydana gelebilecek çevre kirliliği (hava, ağır metal ve gürültü kirliliği), yapımı esnasında oluşacak işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin risklere karşı alınabilecek tedbirler, kazı alanlarının ağır metal kirliliğine yönelik herhangi bir çalışma dahi ÇED başvuru raporunda bulunmamaktadır.

-Hafriyatın taşınımı sırasında sedimentten ayrışmaya başlayan metal komplekslerinin ve sediment yapı arasında hapsolmuş ağır metallerin birlikte Marmara Denizi Ekosistemi’ne boşaltılması denizdeki tüm canlılar için toksisite oluşturacak.

-Kanalın lagünden geçeceği 10, 12 ve 13 numaralı gözlem noktalarında ve Sazlıdere ile Sazlıdere Barajının suyunda, sedimentinde ve sediment arası boşluk suyunda rastlanan metal kompleksleri kazıma, taşıma ve ada yapmak için yayma sırasında serbest hale geçecek ve çıkarıldığı noktadan Marmara Denizine kadar tüm sucul sistemi ve su canlılari üzerinde toksik etkisini sürdürecek, ekolojik yıkıma neden olacak.

-Jeomorfolojik yapısı gereği kayganlığı yüksek olan bölgede Karadeniz’den Marmara’ya –Marmara’dan Karadeniz’e tuzlu su akıntısı oluşurken karasal tatlısu akiferleri ve karasal sistem tuzlanacak, sadece İstanbul ve çevresini değil Trakya’ya kadar tatlı suları besleyen yeraltı akışı tuzlanma sonucunda tarım alanları ve karasal ekosistemin yıkımı Trakya bölgesini de olumsuz etkileyecek.

“Beklenen İstanbul depreminde yapay adaların yıkılma olasılığı artacak”

-Deprem hattı üzerinde yer alan bölgede 3 adet yapay ada oluşturulması, beklenen İstanbul depreminde bu adaların yıkım olasılığını, ayrıca taşınacak hafriyat/sediment içinde bulunan kirleticilerin deniz ekosisteminde geri dönüşsüz bozulmalara neden olma olasılığını artıracaktır. Kanalın sağ ve sol tarafında yapılması planlanan adalar Karadeniz’den gelecek yüksek su akışı hızı ve yönü ile birlikte Marmara Denizi içine yayılarak kirliliğin geniş alanları etkilemesine neden olacaktır.

-İstanbul’da kuşlar; yerli, göç kuşu, kış göçmeni, yaz göçmeni, nadir ve rastlantısal olmak üzere 35824 türdür. Bu sayı Avrupa’daki birçok ülkeden daha yüksektir. Leylek, gündüz yırtıcıları ve pelikanlar gibi süzülerek göç eden birçok kuş türü için Türkiye önemli bir göç rotasında yer almaktadır. Kanal İstanbul Projesi, kuşların doğal yaşam alanı ve göçteki kuşların beslenme, dinlenme alanlarına yapılması planlanmaktadır.

“Kuş türleri göçte dinlenme ve beslenme alanı bulma arayışında zorlanacak”

-Planlanan Kanal Projesinde inşaat ve hafriyat çalışmaları sırasında yapılacak sondaj, patlatma işlemleri, iş makinaları nedeniyle oluşacak titreşim, hava ve gürültü kirliliğinin kuşlara olumsuz etkileri olacak. İnşaatın bu etkileri çalışma koridorunun dışında kalan ekosistemlere de yansıyacak. Kuşlar, inşaat alanı ve yakın çevresinden Büyükçekmece Gölü ve Terkos Gölü Havzası gibi yakın sulakalanlara geçiş yaparak yaşamlarını devam ettirmeye çalışsalar bile projenin gürültü, karbon salımı, şehirleşme gibi olumsuz etkileri yakın çevrede ve sulak alanlarda da görülecek. Kanal İstanbul Projesi, Yenişehir Projesi ve diğer projeler bölgede kentleşmenin artmasına sebep olacağından, kuş türleri göçte dinlenme ve beslenme alanı bulma arayışında zorlanarak yaşam mücadelesiyle karşı karşıya kalacaklar.

-Patlama riski en tehlikeli gemi türü sıvılaştırılmış doğalgaz taşıyan yüksek tonajlı LNG tanker türüdür. Herhangi bir olası kazadan dolayı (personel, kullanım, pilotaj hataları / sabotaj vs.) bir tankerin (LNG) hasar etkisi ile ilgili olarak Amerikan Sandia Laboratuvarlarında araştırma yapılmıştır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre; LNG kargo tankında açılan yarıktan küçük ve orta çaplı LNG döküntüsüyle karşılaşacaktır. Bu durum sonucu halk emniyetine 250 m yarıçapında bir çember alanında yüksek oranda, 250 m – 750 m aralığındaki yarıçapta orta derecede ve 750 m ilerisinde hafif derecede etkileri görülecek.

“Bölgede yaşayan uygarlıkların izi, kentin kültürel hafızası yok olacak”

-Yarımburgaz Mağarası ve çevresinde yapılan kazılar, “Bathonea” kazıları, antik Liman ve göl içinde kalmış Antik Deniz Feneri, sarnıç, kale kalıntısı, yol kalıntıları Havzanın arkeolojisinin yüzbinlerce yıl öncesine, neolotik döneme, geç antik çağ ve bizans dönemine (Hellenistik ve Roma dönemlerine) kadar uzanan belleğini ispatlıyor. Bu denli uzun yıllar farklı kültürlerin yaşam sürdüğü, Küçükçekmece Lagün Havzası; 2000li yıllardan itibaren, kültürü, tarihi, doğal alanları; ormanları, Lagünu, göl ve göletleri, tarım alanları, dereleri ve meraları ile yapılaşma kıskacına sokulmaya çalışılıyor.

-Bölgede yaşayan uygarlıkların izi, kentin kültürel hafızası yok olacak.

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ÇED başvuru dosyasının yayınlanması ile beraber 5 Ocak2018’de çalışma komisyonu kurdu. Komisyon; bu süreçte akademisyenlerden ve çeşitli kaynaklardan edindiği bilgi ve belgelerle ve 3 Şubat 2018 günü düzenlediği foruma katılanların katkılarını da kapsayarak bu raporu düzenledi.

Kaynak: Yeşil Gazete