Diyarbakır sivil toplumu İzmir’e barışı konuşmaya gitti

DİTAM’ın Toplumsal Barış Ağı toplantılarının sondan bir önceki ayağı İzmir’de gerçekleşti. İzmir ve Diyarbakır’dan yüze yakın sivil toplum temsilcisi barış meselesine dair görüş alışverişinde bulundu. Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) sürdürdüğü Toplumsal Barış Ağı bünyesinde, İzmir’de düzenlenen bölgesel çalıştayda Diyarbakır ağırlıklı olmak üzere bölgeden ve İzmir’den yüze yakın katılımcı “Toplumsal Barış Süreçlerinde STK’ların Rolü”nü konuştu. […]

DİTAM’ın Toplumsal Barış Ağı toplantılarının sondan bir önceki ayağı İzmir’de gerçekleşti. İzmir ve Diyarbakır’dan yüze yakın sivil toplum temsilcisi barış meselesine dair görüş alışverişinde bulundu.

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) sürdürdüğü Toplumsal Barış Ağı bünyesinde, İzmir’de düzenlenen bölgesel çalıştayda Diyarbakır ağırlıklı olmak üzere bölgeden ve İzmir’den yüze yakın katılımcı “Toplumsal Barış Süreçlerinde STK’ların Rolü”nü konuştu. Toplantının açılış konuşmasını yapan DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, ‘Toplumsal Barış Ağı’nın hazırlık çalışmalarını çözüm süreci döneminde yaptıklarını ancak çalışmaya başlayınca çatışma ortamının dönmüş olduğunu hatırlatarak, sivil toplumun barış meselesini gündemden düşürmemesi gerektiğini vurguladı. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin güçlü bir sivil toplum ve medya reaksiyonu ile akim kaldığını hatırlatan Kaya; Diyarbakır, Van, Hakkari, Batman, Şanlıurfa, Malatya, Ankara, İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde düzenledikleri toplantılarda oluşturmaya çalıştıkları barış ağı hakkında detaylı bilgiler vererek, “sivil toplum arasındaki barış ağı, toplumsal kutuplaşmanın da panzehiridir” şeklinde konuştu.

Çalıştayın sabah oturumunda Doç. Dr. Sevilay Çelenk ‘Medya, Demokrasi ve Toplumsal Barış’, Dr. Cuma Çiçek de ‘Çatışma Çözümü, Barışın İnşası ve Sivil Toplum’ başlıklı birer sunum yaptı. Barış olgusunun medyada haber değeri olmadığını söyleyen Çelenk, “Biz sivil toplum temsilcileri olarak birbirimize konuşuyoruz, oysa sesimizin daha çok yere ulaşması gerek, esas konuşacağımız insanlarla konuşmalıyız. Bu konuda yetersiz kaldık. Her yere ve herkese konuşabilen medyada ise barış o kadar çok kriminalleşti ki, ‘Ayşe Öğretmen’ vakasında gördüğümüz üzere medya, barış talebine yer verdiği için özür dilemek zorunda kaldı” açıklamasında bulundu.

Çelenk’ten sonra söz alan akademisyen Cuma Çiçek, Barış Vakfı için hazırladığı “2013-2015 Çözüm Süreci’nde Sivil Toplum Kuruluşları” raporunu anlatarak sivil toplumun kapasite ve potansiyeline dair bir fotoğraf aktardı. Türkiye’deki STK envanterine bakıldığında bunların yüzde 95 gibi yüksek bir oranının ‘Kürt meselesi’ gibi konulara hiç dokunmadığını vurguladı.

Rapordan yola çıkarak bazı önerilerde bulunan Çiçek; siyasi, coğrafi ve sektörel sınırları aşarak öteki mahallelerle diyalog kurma, barışa katkısı olacak meseleleri makro ölçekten mikro ölçeğe, gündelik ilişkilere taşıma, siyasi angajmana girmemiş STK’ları sürece dahil etme, çatışma çözümü ve barış inşası çalışmalarını yerelleştirme gibi vurgularda bulundu.

Çalıştayın öğleden sonraki oturumu Yazar Şeyhmus Diken’in moderatörlüğünde, sivil toplum temsilcilerinin değerlendirmeleri ile tamamlandı.

Zafer Kıraç (İzmir): Barış emek istiyor, bu bir yaşam biçimi bugünden yarına hemen cevap vermiyor. O yüzden barış çalışmalarını sürekli yapmalıyız. Barış çalışmasında Kürtlerin yorulduğunu, bu yüzden Türklere daha çok iş düştüğünü düşünüyorum. İzmir ve Diyarbakır’ın barış çalışmaları anlamında kıymetli şehirler olduğunu düşünüyorum. Sahada yapılacak çalışmaların çocuk ve gençleri kapsayıcı şekilde derinleşmesi gerekiyor.

Kızbes Aydın (İzmir): Ben Kafkas Türküyüm, İzmir’de herkes bana ‘Kürtsün’ diyor. Bir türlü Türk olduğumu ispatlayamadım. Batıda, İzmir’de barışı anlatmak çok zor. Barışseverler olarak farklılıklarımızla bir arada nasıl yaşayabileceğimizi tartışmamız gerekiyor. Ben barışı Kürtlerin kara kaşı kara gözü için değil, Türk halkının zararlarını gördüğüm için istiyorum. Savaş ve çatışmalar en çok kadını etkiliyor. Eğer barış gelecekse, barışın lokomotifi kadınlar olmak zorundadır. Savaş ve çatışmalar eril zihniyetin ürünüdür. Toplumsal Barış Ağı’nın kadın ayağını oluşturup, İzmirli ve Diyarbakırlı kadınların öncülüğünde sadece kadınların yer aldığı ayrı çalıştaylar yapalım ve sonuç bildirgesi yayınlayalım.

Arif Ali Cangı (İzmir): Barış sadece dilemekle olmuyor, gerçekleşmesi için çaba harcamak gerekiyor. Barış sürecinin başlayabilmesi için toplumun ortaya irade koyması gerekiyor. Bu noktada bu ihtiyacın ortaya çıkması için STK ve aktivistler olarak çaba harcamamız gerektiğini düşünüyorum. Geçmişte İzmir ve Diyarbakır arasında Kocaoğlu ve Baydemir üzerinden ciddi adımlar atılmaya başlamıştı ama maalesef yarım kaldı. Bu ilişkiyi devam ettirmek gerektiğini düşünüyorum. Toplumun üzerindeki korkunun aşılması için mutlaka ve mutlaka ortaklıklarımızı öne çıkarmalıyız. Barışta ortaklaşıp bunun çalışmasını derinleştirmemiz gerekiyor.

Burç Baysal (Diyarbakır): İzmir ve Diyarbakır gibi özgürlüğüne düşkün iki kenti bir araya getiren DİTAM’a öncelikle çok teşekkür ederim. Ülkenin içerisindeki gelirden eşit pay almamamızın da adaletsizliği etkileyen bir süreç olduğunu gözden kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum.

Ahmet Özmen (Diyarbakır): Barış süreçleri için sivil toplumun kendi akil insanlarını oluşturması gerekiyor. Kendi akil insanlarımızı oluşturup, heyetler halinde toplantılar yapmanın çok etkili olacağını düşünüyorum. Çözüm sürecinde yapılmayan yüzleşme meselesinin üzerine bu şekilde gitmek gerekiyor.

Reha Ruhavioğlu

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
64 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör