Heinrich Böll Stiftung Derneği’nden “Yeni Küresel Feminizmin Yükselişi ve İmkanları” toplantısı

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (HBSD) “Yeni Küresel Feminizmin Yükselişi ve İmkanları” başlığı altında bir toplantı düzenliyor. HBSD’nin çağrısı şöyle: 2017 yılı feminist hareketin güncel tarihi için önemli bir kırılma momenti oluşturdu. Belki de yıllar sonra yeni bir dalganın başlangıcı sayılacak, tarihsel bir ana tanık oluyoruz. ABD’de Trump’ın başkan olarak göreve başlamasını takiben, Amerikan tarihinin gördüğü […]

Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği (HBSD) “Yeni Küresel Feminizmin Yükselişi ve İmkanları” başlığı altında bir toplantı düzenliyor. HBSD’nin çağrısı şöyle:

2017 yılı feminist hareketin güncel tarihi için önemli bir kırılma momenti oluşturdu. Belki de yıllar sonra yeni bir dalganın başlangıcı sayılacak, tarihsel bir ana tanık oluyoruz. ABD’de Trump’ın başkan olarak göreve başlamasını takiben, Amerikan tarihinin gördüğü en büyük protesto gösterisi olarak nitelendirilen Kadın Yürüyüşü yılın ilk günlerine damgasını vurdu. Tüm dünya kadınlarına ilham veren bu büyük gösteri dalgasından sonra yaşanan hareketlilik, hemen ardından gelen 8 Mart sürecinde doruk noktasına ulaştı. Bu kez, 8 Mart Uluslararası Kadın Grevi örgütlendi. Grevin teması beboldforchange (değişim için cesur ol) olarak belirlendi ve 80 ülkede 2000 kentte örgütlendi. İlk kez uluslararası bir grev olarak planlanan bu eylemde, küresel kadın hareketinin birliği ve dayanışma teması öne çıktı. Türkiye’de de 8 Mart 2017 çok ağır şartlar altında ancak çok başarılı biçimde kutlandı. Tüm muhalif gösterilerin yasaklandığı ve en küçük yerel hayır propagandasının bile baskılarla engellendiği OHAL koşullarında, 50 bine yakın kadın İstanbul gece yürüyüşünde dev bir HAYIR mesajı verdiler. Bu gösteri, sadece kadınlara değil, referandum sürecinde tüm muhalif kesimlere büyük bir moral verdi ve Türkiye’de kadınların barış ve demokrasi mücadelesinde ne kadar merkezi bir konumda olduğunu ve önümüzdeki dönemde bunun daha da kritik bir önem kazanacağını bir kez daha gösterdi.

2017’in başında patlak veren hareketlenmenin sadece kadınlara değil, tüm muhalif güçlere umut ve ilham verici olduğu çok açık. “Duvar değil, köprü inşa et” sloganı Amerikan Kadın Yürüyüşü ile birlikte dünya çapında yaygınlaşan sloganlardan birisiydi. Judith Butler’ın dediği gibi “forms of assembly and resistance are sites for imagining and enacting that alternative imaginary”. Ancak bu hareketlerin uzun dönemli bir yeni dalganın başlangıcı olup olamayacağı, elbette verdiği ilhamın ve ivmenin nasıl ve ne kadar sürdürüleceğine bağlı. Biz de bu toplantıyı düzenleyerek küresel çapta demokrasi ve barış mücadelesindeki bu feminist ivmeyi sürdürmek istiyoruz. Ancak bu ivmeyi sürdürmek sadece en ağır koşullarda bile militan bir savunuculukta ısrar etmeyi değil, aynı zamanda eleştirel bir perspektifle hareketin önündeki sorunların ve engellerin değerlendirilmesini de gerektiriyor. Duvarları yıkarak köprüler inşa etmek o kadar da kolay bir iş değil. Bu nedenle uluslararası katılımlı bu toplantıda bu yeni feminizmin farklı aktörlerini bir araya getirerek, engel ve sorunları tartışarak direniş ve dayanışmayı güçlendirmek istiyoruz.

Tartışma Temaları

Kesişimsel (intersectional) feminizmin sorunları

Hareketin temel yönelimini ve gücünü oluşturan etkenler, aynı zamanda onun yumuşak karnını ve tartışmalı karakterini de oluşturuyor. Hareket küresel bir oluşum olarak çok farklı coğrafyalardan farklı ırksal, sınıfsal, etnik, cinsel yönelim ve dinsel inanca sahip kesimlerden kadınları bir araya getirmeyi ve kapsayıcı (inclusive) olmayı önemsiyor. Buna rağmen meydanlarda bir araya gelen bu büyük kitlelerden nasıl bir politik aktörün ortaya çıkacağı ve bu gevşek koalisyonun ne kadar dayanıklı olacağı çok belirsiz. Bu başlık altında özellikle Amerika Kadın Yürüyüşü’nün örgütlenmesinde ortaya çıkan bazı sorunlar, siyah feministlerin eleştirileri, İslam ve Müslüman göçmenler ve mülteciler konusunun feminist bir perspektifle ele alınma biçimleri arasındaki gerilimler ele alınacak. Ayrıca Türkiye’de de İslam’ın ve Kürt sorununun kadın hareketini kendi içinde nasıl böldüğü ve buna karşı ne yapılabileceği sorunu tartışılacak.

Feminizm içi ayrımların öne çıkması

En önemli tartışma son dönemde feminizmin karakteristik söyleminde gözlenen belirgin kayma ile ilgilidir. Bu yılın kadın hareketinde ilk kez bu çapta kitlesel bir feminist hareketin, kendini tanımlarken başka bir feminist hareketi hedef seçtiğine ve kendini hakim bir tarzdan belirgin biçimde ayrıştırmaya çalıştığına tanık oluyoruz. Özellikle Amerika’daki 8 Mart Kadın Grevini örgütleyenlerin söyleminde öne çıkan yeni uluslararası militan feminizm kendini, ayrıcalıklı kadınların söylemi olarak görülen “lean-in” feminizme (Sherly Sandberg’in kurduğu hareket) karşı konumlandırdı. Bir grup ayrıcalıklı kadına hitap eden “şirket feminizmine” (corporate feminism) karşı, çalışan kadınlar kavramının ve % 99 için feminizm sloganının öne sürüldüğünü gördük. Acaba yeni feminizm bir yandan bazı feminist tarzlardan hızla uzaklaşırken bazı siyasi ittifaklara daha yakın ve erkeklerin katılımına daha açık hale mi geliyor?

Sağ popülizm yükselişi karşısında kadınlar

Sağ popülizmlerin bazı feminizan temaları kendi gündemlerine eklemlemeleri de giderek önemli bir sorun olacağa benziyor. Hem Amerika’da hem de başka ülkelerde sağcı popülist parti ve hareketler, anti-elitist ve göçmen karşıtı ve ırkçı, dinsel ayrımcı ideolojilerini desteklemek için kadınların bazı korkularını harekete geçiriyorlar. Gelecekte kadınlar arasındaki sınıfsal farkların hem sağdan hem de soldan gelen farklı kaygılarla öne çıkarılacağını öngörebiliriz. Feminizmin başarısı sonucunda artık tüm siyasi güçlerin bir şekilde feminizmi kendi söylemlerine eklemledikleri bir siyasi ortamda bundan sonra farklı feminizmler arası karşıtlık ve mücadele öne çıkabilir ve riskler yaratabilir. Amerika, Polonya, Hindistan ve Türkiye örneklerinde sağ popülizmin yükselişinin kadınları neden ve nasıl içerebildiğini tartışmaya açacağız.

Yerel ve Küresel Direniş ve Örgütlenme biçimleri

Amerika’da Pussyhat projesi ile direniş ve dayanışmanın tabana yayılması fikri başarılı oldu ve çok ses getirdi ama tabandan örgütlenme ile küresel ağlar kurmak için daha çok yol almak gerekiyor. Daha önce hiç örgütlü olmamış çok sayıda kadını hareket içinde tutmak gibi zor bir sorun var önümüzde. Hareketin resmi dilindeki radikalizm, eylemlerin feel-good eylemi olmanın ötesine geçerek uzun dönemli bir etki yaratması yönündeki beklentilerin artmasına neden oluyor. Özellikle Arjantin, Polonya ve İrlanda gibi örneklerdeki büyük kitlesel hareketlerin örgütlenme deneyimlerini onlardan dinleyeceğiz.

Nippon Hotel, Topçu Cad. No.6 Taksim İstanbul

Facebook