Her türlü kötü bir atıf: Kadın işi – erkek işi

30 Ağustos 2017
Eski bir deyiş der ki; “Erkekler güneşin doğuşundan batışına çalışır ama kadınların işi asla bitmez.” Bugün için bu sözü şu şekilde değiştirmek mümkün: Erkekler güneşin doğuşundan batışına çalışır ancak kadının işi asla eşdeğer değildir. American Sociological Review dergisinde yayınlanan araştırmalar, mesleklerin nasıl ‘kadın işi’ ve ‘erkek işi’ olarak kalıplaştırıldığını ve algının işçiler üzerindeki etkilerini inceliyor.* […]

Eski bir deyiş der ki; “Erkekler güneşin doğuşundan batışına çalışır ama kadınların işi asla bitmez.” Bugün için bu sözü şu şekilde değiştirmek mümkün: Erkekler güneşin doğuşundan batışına çalışır ancak kadının işi asla eşdeğer değildir. American Sociological Review dergisinde yayınlanan araştırmalar, mesleklerin nasıl ‘kadın işi’ ve ‘erkek işi’ olarak kalıplaştırıldığını ve algının işçiler üzerindeki etkilerini inceliyor.*

Orta Amerika’da mikrofinans kredi yetkilileri üzerinde araştırma yapan Laura Doering ve Sarah Thebaud’un raporuna göre Orta Amerika bölgesinde mikrofinans kredi yöneticiliği, işi yapısı gereği hem yeni hem de toplumsal cinsiyet açısından dengeli bir meslek. İtfaiyeciler ve hemşireler gibi çoktan cinsiyetlere atanmış mesleklerin aksine üzerinde çalışılan mikrofinans kredi yöneticilerinde erkek ve kadın oranı yüzde 50-50.

Cinsiyeti olmayan mikrofinans kredi yetkilisi işine bakıldığında bir açmaz ile karşılaşılıyor. Bu meslek genellikle erkek egemen olduğunu düşünülen finans endüstrisinin bir parçası. Ancak mikrofinans genellikle yoksulluğun hafifletilmesi ve azaltılması için çalışır ve her ikisi de çoğunlukla kadın odaklı özellikler olarak kabul edilen bir sosyal hizmet yönelimine sahiptir. Araştırma sahipleri bu mesleğin on seneden daha az bir süredir var olduğunu ve müşterilerin bu mesleği toplumsal cinsiyet ön yargılarına tabi tutulma olasılığı olmadığını belirtiyor. Ancak yapılan araştırma bunun tamamen doğru olmadığını gösteriyor.

Doering ve Thebaud, kredi yöneticilerine tanınan yetkilerin bir göstergesi olarak müşteriler tarafından yapılmayan ödemeleri inceleyerek şu sonuca vardı:

“Müşterilerin bir işe cinsiyet tayin etmeleri için sadece bir etkileşim yeterli oluyor ve kredi yöneticisi pozisyonu eğer bir ‘kadın işi’ olarak görülürse bu pozisyonda çalışan kişilere (kadın veya erkek) bu klişe üzerinden davranmaya başlıyorlar. Eğer bir müşterinin ilk kredi yöneticisi kadın ise, daha sonra erkek bir kredi yöneticisiyle çalışsa bile bu müşteriler, ilk yöneticisi erkek olanlar ile kıyaslandığında kredilerinde daha fazla ödeme atlama meylinde oluyor. Bu etkiler, gelir ve kredi büyüklüğü gibi geri ödemeyi etkileyebilecek diğer faktörleri hesaba kattığımızda bile devam ediyor.

Bulgular, erkeklerin ‘erkek işi’ olarak tanımlanan yönetimsel bir meslekte çalıştığında müşterilere karşı önemli bir otoriteye sahip olduklarını gösteriyor. Fakat aynı yönetimsel meslek bir kadın ile ilişkilendirildiğinde, yani ‘kadın işi’ olduğunda, o pozisyonda çalışan erkeklere daha az otorite sahibi olarak görülüyor.”

Doering ve Thebaud, mesleklere cinsiyet tayin edilmesinin hem erkek hem de kadın için zararlı olduğuna dikkat çekiyor. Belirli bir meslekte bir cinsiyetin hakimiyeti, maaşları ve kariyer fırsatlarını da etkiliyor. Sivil toplum dünyası da bu etkilere karşı dokunulmaz değil. Non-Profit Quarterly tarafından mayıs 2017’de yayınlanan rapora göre “Cornell araştırmacıları, saf ayrımcılığın, kadın-erkek arasındaki ücret farkının yüzde 38’ini oluşturabileceği sonucuna varmıştı. Sağlık ve diğer direkt servis hizmeti sunan sivil toplum kuruluşları, orantısız bir şekilde kadınları ve beyaz olmayan kadınları etkileyen ‘maaş gettoları’ yaratarak kadınların geçimlerini sağlayacak ücreti ödetebilmek için çok fazla zorluk yaşadı”. Kadınlar sivil toplum sektöründeki iş kollarına hakim olma eğilimindedirler ancak liderlik pozisyonu olması şart değildir.

The White House Project tarafından yapılan çalışmadan çıkan bazı sonuçlar şöyle:

  • Kadınlar, sivil toplum kuruluşu CEO’larının kazandığı ücretin yüzde 45’ini, bütçesi 25 milyon veya daha fazla olan kuruluşların CEO’larının ise yüzde 21’ini kazanıyor.
  • Sivil toplum sektörü çalışanlarının büyük çoğunluğu ( yüzde 73) kadın olsa da, erkekler hala liderlik pozisyonlarının çoğunluğunu elinde tutuyor ve önemli ölçüde daha fazla gelir elde ediyor.
  • Sivil toplum kuruluşlarındaki kadın CEO’lar maaş açısından erkeklere karşı avantajını kaybediyor: kadın CEO’lar günümüzde erkek CEO ücretinin sadece yüzde 66’sını kazanabiliyor, bu rakam 2000 yılında yüzde 71’idi.
  • Sivil toplum kuruluşlarında yönetim kurulu koltuklarının yüzde 43’ü kadınlara ait. Bütçesi 25 milyon veya daha fazla olan kuruluşlarda ise kadınların sahip olduğu koltuk oranı yüzde 33.

Bir meslek koluna cinsiyet “atadığımızda” ve ona “kadın işi” dediğimizde, herkes için var olan olasılıkları sınırlandırıyoruz.

Carole Levine

*Söz konusu makale Şule Serter tarafından çevrilmiştir.