Zanaattan sanata :“Zanaatkârlık tamamen yok olmadı, işlev değiştirdi!”

09 Temmuz 2017
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Toplumsal Yapı ve Değişimi Anabilim Dalında Yardımcı Doçent olarak görev yapan Erhan Tecim ile zanaatkarlığın günümüzdeki durumunu ve değişimini konuştuk. Bir yandan teknolojinin gelişmesiyle eski değerlerimizin kaybolmaya mahkûm olduğunu, öte yandan da aslında birçok zanaat işinin bir sanat olarak farklı formlarda ve işleyişlerde devam ettiğini anlattı bize. Konya’da özellikle belediyelerin […]

Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü, Toplumsal Yapı ve Değişimi Anabilim Dalında Yardımcı Doçent olarak görev yapan Erhan Tecim ile zanaatkarlığın günümüzdeki durumunu ve değişimini konuştuk. Bir yandan teknolojinin gelişmesiyle eski değerlerimizin kaybolmaya mahkûm olduğunu, öte yandan da aslında birçok zanaat işinin bir sanat olarak farklı formlarda ve işleyişlerde devam ettiğini anlattı bize. Konya’da özellikle belediyelerin açtığı meslek edindirme kursunda hala birçok zanaat eğitimi verildiğini söyleyen Tecim, eski zanaatların sanata dönüşmesi için gereken en büyük siyasi desteğin de böyle olması gerektiğini vurguladı. Erhan Tecim’le zanaatkârlık üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajı haberin devamında okuyabilirsiniz:

-Zanaatkârlığa olan ilginin ve verilen değerin zamanla azalması toplumsal değişimin bir sonucu mu sayılmalı, yoksa sebeplerinden biri mi?

Yardımcı Doçent Doktor Erhan Tecim

Tabi ki konu direk olarak toplumsal değişim ile ilgilidir. Bu değişmeye paralel olarak zanaatkârlık kurumu da işlev değişikliğine gitmiştir. Eski işlevini sürdürmesi beklenmemelidir.  Çünkü karşısında yeni bir üretim tarzı mevcuttur ve zanaatkârlık eski bir üretim biçimidir. Üretim biçimi değiştikçe toplum da değişir ilkesi sosyolojide çok bilinen bir bakış açısıdır. Bu ilkeden yola çıkarsak tarım toplumlarına özgü olan zanaatkârlık üretim biçimi, yerini makineleşmeye bırakmış ve sanayileşme şeklinde beliren üretim biçimine yenik düşmüştür. Sanayileşme üretim biçimi de akıllı üretim sistemlerine ve yazılımlara yenik düşmüştür. Dolayısıyla üretim biçimine bağlı olarak bazı meslekler gözden düşecek bazıları yükselecektir. Bu gelişimin ve değişimin doğal ve kaçınılmaz bir sonucudur. Ancak burada bazı zanaatkârlıkların işlev değiştirdiğini ve bazılarının yok olduğunu göz ardı edemeyiz. Örneğin üretim biçimleri üzerinden devam edersek; avcılık, toplayıcılık en temel üretim biçimlerinden birisi kabul edilmektedir. Hemen arkasından tarım ve hayvancılık, sonrasında makineleşme ve sanayileşme şeklinde devam etmektedir. Dikkatle düşünüldüğünde esnek üretim ve akıllı üretim biçimlerinin olduğu günümüzde hala, avcılık ve toplayıcılık sistemine ait bazı örüntülerin olduğunu görebiliriz. Aynı şekilde tarım ve hayvancılık değişime uğrayarak devam etmektedir. İnsanoğlunun tarih sahnesinde keşfettiği üretim biçimleri hiçbir zaman yok olmamıştır. Değişerek, daha iyi hale gelerek, bazen farklı işlevlere sahip olarak ilk kullanım ve üretim amacının dışına çıkarak kullanılabilmektedir. Bu biçimlerinden zanaatkârlık tarım ve hayvancılık dönemine ait olan bir üretim tarzıdır.

-Siyasette yerli ve milli değerler bunca yüceltilirken, atalarımızdan miras kalan kıymetli zanaat işlerinin kaybolup gitmesine karşın herhangi bir politika geliştirilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben politikacı değilim bu sebeple bu soruya dair yani nasıl bir politika geliştirildiğine dair net cevabı veremeyebilirim. Ancak daha olgusal bir yanıt verebilirim. Öncelikle zanaatkârlık olarak nitelendirilen her bir meslek grubu aslında eski işlevselliğini kaybetmiş olan meslek grupları olarak kabul etmek mümkündür.  Toplum bilimi olarak şöyle düşünmek mümkündür. İşlevini yitiren herhangi bir uygulama, adet, gelenek veya zanaat ebetteki yok olmaya mahkûmdur. Eğer hiçbir insan işine yaramıyorsa veya hiçbir insan kullanmıyorsa bu ürün, üretim, nesne, örüntü, davranış kalıbı veya gelenek işlevini yitirmiş demektir. Devlet politikası da olsa, yoğun kaynaklar da aktarılsa tekrar canlandırılamayabilir. Çünkü toplumda karşılık bulmamaktadır. Ancak zanaatkârlıkla ilgili bazı durumlar bizim toplumumuzda işlev yitimine uğramamıştır, bilakis işlev değişimine uğramıştır yani moda tabirle kendisini güncellemiştir. Aslında zanaatkârlık kurumunun kendisini güncellemesinde bazı belediyelerin ve siyasilerin katkısı olduğunu da gözlemlemekteyiz.

-Gelişen teknoloji ve değişen tüketim anlayışı ile çokça emek ve sabırla devam ettirilen zanaatkârlık yok olmaya mahkûm mu?

Evet, zanaatların bazıları yok olmaya bazıları da işlev değiştirmeyle yüz yüzedir. Bunu “zanaattan sanata” ifadesi ile daha da veciz hale getirebiliriz. İşlev değiştirmekten kastımız eski zanaat ürünlerinin artık birer sanat ürünü haline gelmiş olmalıdır. Örneğin bir yüzyıl önce zanaatkârlık olarak sayılabilecek olan semercilik, kalaycılık, kaşıkçılık, bıçakçılık, nalbantlık, halıcılık, terzilik, keçecilik,  ciltçilik gibi zanaatlardan bazıları işlevini yitirmiş olabilir ancak bazıları günümüz için birer sanat haline gelmiştir. Örneğin ciltçilik, halıcılık, keçecilik tam anlamda birer sanat faaliyeti haline gelmişlerdir. Bu zanaatların ortaya koymuş olduğu ürünler ise eskisi gibi gündelik hayatta kullanmak için değil tam aksine kullanmamak için yani birer teşhir ürünü olarak kullanmak için alınmaktadır. Diğerlerine bakacak olursak; nalbantlık sportif amaçlı bir meslek haline dönüşmüş durumdadır. Terzilik işlevini hala sürdürmekte olduğu için devam etmekte ancak eskisine göre lüks bir üretim aracı haline dönüşmüştür. Keçecilik tamamen sanatsal bir faaliyet haline dönüşmüş keçe ile resim yapılır hale gelmiştir. Halıcılık turistik bir sektör haline gelmiş ve el dokuması halılar çok yüksek ücretlerle satılır hale gelmiştir. Örnekleri uzatmak mümkündür. Görüldüğü gibi zanaatların birçoğu aslında yok olmamış işlev değiştirmiştir. Önceleri geniş halk kitleleri tarafında kolayca ulaşılabilir durumda iken şimdi sınırlı bir kitle tarafından tüketilmektedir.

-Konya özelinde zanaatkârlığın piyasadaki ya da toplum nezdindeki yeri ve değişimine dair neler söylemek istersiniz?

Konya sınırları içerisinde hala birçok zanaatın hem eskisi gibi devam ettiğini hem de işlev değiştirmiş halinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Konya’nın köklü bir geleneğe sahip olması zanaatların eskisi gibi kullanılma sürecini biraz daha uzatmıştır.  Ancak dönüşüm muhakkak gerçekleşecektir.  Konya için söylemek gerekirse Konya belediyeleri zanaatlar konusunda çok hassas görünmektedir. KOMEK kursları adı altında birçok zanaatın eğitimi verilmekte ve muhtelif semtlerde sanat merkezleri açılmaktadır. Böyle bir siyasi destek “eski zanaatların sanata dönüşmesine” katkı yapan önemli bir unsurdur. Böylece Konya’da eski ürünlerden üreten normal bir keçeci ile sanatsal ürünler ortaya koyan modern keçeciyi bir arada müşahede etmek mümkün olmaktadır.  Bir politika olarak “eski zanaatların sanata dönüşmesini sağlamak” onların hatırına ve milli değerler adına yapılabilecek en akıllıca şey olsa gerek.

-Günümüzde zanaatkârlık sayacağımız emek isteyen bazı işlerin Instagram’dan pazarlandığını görüyoruz, yeni düzende zanaatkârlığın form değiştirerek devam edeceğini söyleyebilir miyiz? Yoksa ikisi apayrı noktalarda ele alınacak işler mi?

Tabii ki, konuşmanın başından beri ifade etmeye çalıştığım şey zaten tam da budur. Zanaatkârlık işlev değiştirmiştir. Bu değişime uygun olarak ürün çeşitliği de değişmiş ve modern insanın teşhir ihtiyacına uygun olarak yeniden üretilmiştir. Ve yine teşhir aracı olan sosyal medya uygulamaları ile de pazarlanabilmekte, sahipleri buradan bu ürünleri sergileyebilmektedir. Eski zanaat ürünlerinin kullanım amacı tamamen ihtiyacı gidermek ve gündelik hayatla ilgili iken; yeni zanaat ürünlerinin kullanım amacı ise nostalji, otantiklik, sanatsal ruhu göstermek, varlıklı olduğunu göstermek, beğeni yeteneğini ortaya koymak şeklinde beliren, amacı sergilemek ve teşhir olan bir sosyoloji ile ilişkilidir.