Yaşadıklarımızı anlamlandırmak için ormanı görebilmenin sihri

“Gelecek nesillerin  21. yüzyıl tarihine baktıklarında Cumhuriyet’in neredeyse 100 yıllık hikayesini, sancılarını doğru anlamlandırıp, tüm yurttaşlarına özgürce ve refah içinde beraber yaşama fırsatı sunmayı başarmış ve böylelikle dünya sahnesinde de örnek olmuş ve dünyanın iyi haline katkı yapmış bir neslin sancılı yıllarını ve başarı hikayesini okumaları mümkün.  Üstelik, bunu yapmak için elimizde bir piyade tüfeğiyle korumalı […]

“Gelecek nesillerin  21. yüzyıl tarihine baktıklarında Cumhuriyet’in neredeyse 100 yıllık hikayesini, sancılarını doğru anlamlandırıp, tüm yurttaşlarına özgürce ve refah içinde beraber yaşama fırsatı sunmayı başarmış ve böylelikle dünya sahnesinde de örnek olmuş ve dünyanın iyi haline katkı yapmış bir neslin sancılı yıllarını ve başarı hikayesini okumaları mümkün.  Üstelik, bunu yapmak için elimizde bir piyade tüfeğiyle korumalı siperlerden çıkıp kendimizi makineli tüfeklerin önüne atmamız da gerekmiyor. Muhtaç olduğumuz kudret içgüdülerimizde, aklımızda ve kalbimizde mevcut”

1 Temmuz 1916 Cumartesi sabaha karşı Fransa ve İngiltere İmparatorluğu askerleri, Som Nehri’nin Fransa’nın kuzeyindeki Amiens yerleşimi etrafındaki suları boyunca mevzilenmiş Alman İmparatorluğu askerlerine doğru harekete geçerek Som Savaşı’nı başlattılar. Saldırının ilk gününde Fransız askerleri Alman mevzilerine doğru ilerleyebilirken İngiltere askerleri imparatorluğun tarihindeki en büyük kaybı yaşadı. O gün, İngiltere İmparatorluğu’ndan çoğu genç 57.470 insan kendi siperlerinden çıktıktan sonra karşıdan gelen Alman makineli tüfek ateşi karşısında yaralandı ya da öldü. Som Savaşı’na her iki taraftan toplam üç milyon asker katıldı ve saldırı 18 Kasım 1916’ya kadar sürdü. Savaşın sürdüğü dört buçuk ay boyunca toplam 1.000.000 ile 1.250.000 insan (farklı kaynaklara göre) yaralandı ya da öldü. Bu, Som Savaşı’nı dünyanın en kanlı askeri operasyonları arasına soktu.

 

Bundan neredeyse tam 100 yıl sonra, 29 Haziran 2016 Çarşamba akşamı Koç Özel Lisesi’nden mezun olan 240 genç insana mezuniyet konuşması yaptım. O konuşmaya hazırlanırken karşıma çıkan Som Savaşı’nın 100. yılını anma haberleri, beni, taze mezunların akranlarının bir asır önce yaşadıkları acımasız deneyimleri düşünmeye itti. Bakış açımı Som’daki ilk saldırıda siperden çıkar çıkmaz vurulan genç insanlardan başlayarak 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın ilk yarısında dünya tarihinde olanlara doğru genişlettiğimde ise, arkalarında aydınlanma çağı ve özgürlük devrimlerine kadar uzanan bir iz buldum. O gençlerden sonra ise düşmanlıklara zayıf kalan barış pansumanları ve ilk küresel ekonomik buhranın ardından bir başka dünya savaşı mirası gördüm. Sonra da merak ettim, genç mezunların lise keplerini havaya fırlattığı dönem 100 yıl sonra benzer bir geniş açıdan nasıl değerlendirilecekti acaba?

Güncel gelişmelerin anlam kazanması için büyük çerçeveye olan ihtiyaç

Günümüzde yaşadığımız önemli gelişmeleri anlamlandırma ihtiyacı hissediyorum. Özellikle son bir kaç yılda sosyal medyanın, anlık haber ve yorumların hayatımıza girmesiyle değişime canlı olarak tanıklık edebiliyoruz. Bunun da etkisiyle fazlasıyla olaylara odaklanıyoruz, yani ormanda yürürken her adım attığımızda karşımıza çıkan ağaçları görüyoruz ve dikkatimizi çoğunlukla bunlara veriyoruz. Bu ağaçlar, dünyanın farklı yerlerinde gerçekleşen bir terör saldırısı; Hindistan’da büyük banknotların tedavülden kaldırılması ya da Türkiye’de varlık fonunun kurulması gibi ekonomik bir karar; kanun yapıcıların iradelerini Türkiye’de insanların iş haklarını adalet sürecini işletmeden almak ya da Macaristan’da Central European University gibi bir akademik kurumu kapatmak için kullanması; farklı ülkelerde yurttaşların mevcut sistem ve oyunculara olan güvensizliklerini sandıklarda sürpriz oylar kullanarak (İngiltere, ABD, Fransa örneğinde olduğu gibi) göstermesi; veya Türkiye’de dinin eğitimdeki ağırlığının artması, Japonya’da milliyetçiliğin daha erken yaşlarda kuvvetlendirilmek istenmesi gibi bir eğitim politikası değişikliği olabilir. Peki, bir an için tüm bu ağaçların oluşturduğu ormana baksak, acaba o yükseklikten ne görürüz?

Bu geniş açı bakışa hemen aklıma gelen bir-iki örnek verecek olursam, Oxford Üniversitesi’nde profesör ve tarihçi Timothy Garton Ash’i geçen şubat ayında Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu’nun bir toplantısında dinleme fırsatı buldum. Ash, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararını verdiği (Brexit) referandumunu hayatının en kötü olaylarından biri olarak değerlendirdi. Sonra devam etti, bunun nedenlerini hayatının en iyi olaylarından biri olan Berlin Duvarı’nın yıkılmasının hemen ardından başlayarak anlamaya çalışmak gerektiğini ifade etti ve kendi açıklamalarını paylaştı. Ash, 1989 – 2016 arasını bir çerçeveye alarak anlattığında Brexit çok daha anlam kazanmış bir gelişme olarak duruyordu: Genişleyen Avrupa Birliği’nde hızlanan insan, sermaye ve üretim hareketlilikleri hem ekonomik hem de kültürel olarak kazananlar ve kaybedenler yaratmıştı ve bir yanda Brexit diğer yanda Doğu Avrupa ülkelerinde görülen popülist ve otoriter güçlü akım bu dinamiklerle bire bire ilintiliydi. Bir başka örnekte, son yazımda da sözünü ettiğim Yuval Noah Harari, Homo Sapiens kitabında insanlık tarihini o büyük çerçeveye aldı ve sanırım kitabın gördüğü ilgi biraz da bu bütüncül (ve iyi anlatılmış) hikayeye olan ihtiyacın bir göstergesiydi.

Ormana içgüdülerimiz, aklımız ve kalbimiz ile bakabilmek

Günümüzü anlamlandırma ihtiyacımı gidermek ve ileriye dönük en azından kendi eylemlerimi yapılandırmak için ilgi duyduğum ve birbirleriyle kesişen alanlarda yukarıda yazdığım geniş bakış açısına sahip olan başka düşünürleri de aramaya başladım. Aklına güvendiğim dostların da yardımıyla kendime bir okuma listesi oluşturdum. Bu listedeki bazı kitapları bir sonraki yazımda paylaşacağım. Bunun yanı sıra bir de bu konuda işime yaracağını düşündüğüm bir eğitim buldum. Beslenmeye başladım, noktaları birleştirinceye kadar daha zamana ihtiyacım var. Ancak, bunun da bir süreç olduğunun farkındayım. Farklı zamanlara yayılan öğrenimleri paylaşmanın ve tartışmanın da katma değerine inanıyorum. Sivil Sayfalar biraz da bu açıdan düşünmeme ve düşündükçe ilerlememe yardımcı oluyor.

Koç Özel Lisesi 2016 mezunlarına seslenirken Som’da yazılan tarihin bende harekete geçirdiği düşünce ve duygulardan da beslendim. Onlara, geleceğe doğru yol alırken bir meslek üzerine odaklanmak yerine dünyanın hangi sorununu çözmek için hayatlarını geçirmek isteyeceklerini düşünmelerini önerdim. Bir meslek sahibi olarak kendi hayatlarında sağlayacakları iyileşme kadar ülkenin ve dünyanın bir sorununun çözümüne yapacakları katkının anlamından söz ettim. Önümüzde büyük zorluklar, önemli engeller ve sancılı bir dönem var. Gencinden yaşlısına hepimizin olaylar karşısında yaşadığımız duygusal iniş çıkışları kontrol edip, gidişatı değiştirmek için olayları anlamlandırmaya, çağın gereksinimlerine uygun düşünmeye ve davranmaya ihtiyacımız var. Gelecek nesillerin (2116’da) 21. yüzyıl tarihine baktıklarında Cumhuriyet’in neredeyse 100 yıllık hikayesini, sancılarını doğru anlamlandırıp, tüm yurttaşlarına özgürce ve refah içinde beraber yaşama fırsatı sunmayı başarmış ve böylelikle dünya sahnesinde de örnek olmuş ve dünyanın iyi haline katkı yapmış bir neslin sancılı yıllarını ve başarı hikayesini okumaları mümkün. Üstelik, bunu yapmak için elimizde bir piyade tüfeğiyle korumalı siperlerden çıkıp kendimizi makineli tüfeklerin önüne atmamız da gerekmiyor. Muhtaç olduğumuz kudret içgüdülerimizde, aklımızda ve kalbimizde mevcut.

 

Batuhan Aydagül

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
7 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör