“Mültecilik Hukukunda Hedef Kalıcı Çözümdür”

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle çalışmaları hakkında Sivil Sayfalar’a değerlendirmelerde bulunan Mülteci-Der’in İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, “İltica hukukunda, mültecilik hukukunda hedef kalıcı çözümdür. Yani ülkelerini terk etmiş, terk etmek zorunda kalan insanlara, kalıcı çözüm sunmak gerekir” dedi. İzmir’de, Suriyelilerin yoğun olarak geldiği günlerde insani yardım ve sağlık çalışmaları yürüten gönüllülerin kurduğu Mülteci-Der artık sadece […]

20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle çalışmaları hakkında Sivil Sayfalar’a değerlendirmelerde bulunan Mülteci-Der’in İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, “İltica hukukunda, mültecilik hukukunda hedef kalıcı çözümdür. Yani ülkelerini terk etmiş, terk etmek zorunda kalan insanlara, kalıcı çözüm sunmak gerekir” dedi.

Mülteci-Der İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban

İzmir’de, Suriyelilerin yoğun olarak geldiği günlerde insani yardım ve sağlık çalışmaları yürüten gönüllülerin kurduğu Mülteci-Der artık sadece hukuksal danışmanlık alanında hizmet veriyor. Derneğin İdari Koordinatörü Pırıl Erçoban, yoğunlukla Avrupa’ya geçmeye çalışırken kaza geçiren ya da yakınlarını kaybedenlerin başvurularına cevap vermeye çalıştıklarını belirtiyor. Erçoban, sadece ilticaya erişim, geri gönderme yasağı ve red dosyalarına değil, eğitim hakkına erişim, sağlık hakkına erişim gibi Türkiye’de mevcut mevzuat kapsamında ve uluslararası standartlar kapsamında da hak olarak belirlenen alanlara erişim konusunda da destek vermeye çalıştıklarını ifade ediyor. Mülteci-Der’in ana çalışma alanlarından birinin de mülteciler konusunda savunuculuk ve farkındalık faaliyetleri olduğunu belirten Erçoban, “Türkiye’deki mevzuat ve uygulamaların uluslararası standartlara, insan onuruna  yaraşır bir seviyeye gelmesi için, mücadele veriyoruz. İltica ve göç hukukçular için yeni bir alan. Bu anlamda hem baroların hem de avukatların bilgi ve deneyimlerinin artması için çalışmalar yapıyoruz. Barolara ve başka meslek gruplarıyla kapasite geliştirme eğitimleri diyebileceğimiz eğitimler yapıyoruz. Sığınmacılarla bire bir temasta olan meslek gruplarına halka yönelik bu tip farkındalık çalışmalarımız var” diye anlatıyor.

Mültecilerin gelişlerinin üzerinden yedi yıl geçtiğini ve bu süre içinde belirsizliğin ortadan kaldırılmış olması gerektiğini vurgulayan Erçoban, Türkiye’nin Avrupa ülkelerine göre milyonlarca mülteciye kucak açmasının önemine işaret ediyor. Bu konuda yapılan mevzuat ve düzenlemelerin önemli olduğunu belirten Erçoban yapılan düzenlemelerin mültecilerin sorunlarına tamamen çözüm getirmediğini de sözlerine ekliyor. Özellikle geri gönderme merkezlerinde son bir yılda artan hak ihlalleriyle karşılaştıklarını belirten Erçoban, “Ailelere erişim, telefona erişim, avukata erişim, sivil toplum kuruluşlarına ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’ne erişim kısıtlılığından tutun,  kötü muameleye kadar birçok ciddi hak ihlalleri ile karşılaşıyoruz. Statü almış bir mültecinin bile, sınır dışı ‘kamu güvenliği’ ve ‘kamu düzen’i gerekçesiyle, sınır dışı edilebilmesi gibi bir ibare eklendi yasaya” diyor.

“Mülteciler Arasında Ayrımcılık Yapılmasın”

Mültecilik hukukunda hedefin kalıcı çözüm olduğunu belirten Erçoban, uluslararası hukuk alanında üç tane kalıcı çözümden bahsedildiğine işaret ediyor. Maddeleri önem sırasına göre ele alan Erçoban’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Birincisi gönüllü olarak ‘güvenli’ ülkelerine geri dönüş, yani kaçtıkları  ülkede güvenliklerini tehdit eden riskler sona erdiyse ve ülkede şartlar değiştiyse, gönüllü olarak eğer istiyorlarsa dönmeleri en tercih edilen durum. İkincisi başka bir ülkeye yerleştirme. Üçüncüsü ise yerel entegrasyon dediğimiz aşamalı olarak vatandaşlığı da içerecek şekilde yerel entegrasyonun sağlanması. Suriye’deki savaşın biteceğine dair bir işaret yok, bitse insanların güvenli ve gönüllü geri dönüşlerinin sağlanacağı bir ortam kim bilir ne zaman gerçekleşecek? Bu anlamda biz vatandaşlıkla ilgili gelişmeleri olumlu buluyoruz. Tabi bu aşamalı olmalı. Çünkü birden bire ben milyonlarca kişiyi vatandaş yapıyorum deyince yerel halkta bir reaksiyon oluşma ihtimali de var. Kalıcı çözüm, bizim de desteklediğimiz bir durum. Bizim burada eleştirdiğimiz başka bir nokta mülteciler arasında ayrım yapılması. Türkiye’de üç yüz binden fazla Suriyeli olmayan, Afganistan, Irak, İran ve Afrika ülkelerinden gelen sığınmacılar var. Geçici koruma altında değiller ve onlar için vatandaşlıktan söz edilmiyor. Diğer bir ayrım ise, yetkili ağızlardan basına yansıyan eğitim seviyesi yüksek nitelikli iş gücü sayılan meslek sahibi ya da Türkiye’de yatırım yapma imkanı olan kişilere vatandaşlık verilmesi. Eğitimli değilse, nitelikli değilse bu insanlara ne olacak? ‘Siz niteliksizsiniz, eğitimsizsiniz, bize herhangi bir katkınız olmayacak’ demek insan haklarının herkes için olduğunu göz ardı etmek demektir.”