Mavi Marmara Avukatı Uğur Yıldırım: Kimse bunu alelade bir tazminat davası olarak değerlendirmesin

Geçen hafta mecliste basın toplantısı düzenleyen CHP Milletvekili İbrahim Özdiş Maliye Bakanlığı’nın, İsrail’in verdiği 20 milyon doları Mavi Marmara ailelerine vermeyi reddettiğini iddia etmişti. Maliye Bakanlığı avukatının sunduğu dilekçenin kamuoyunda paylaşılması üzerine Mavi Marmara mağdurlarına saygısızlık edildiği gerekçesiyle tepkiler yükseldi. Mavi Marmara avukatı ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım’la söz konusu dava ve […]

Geçen hafta mecliste basın toplantısı düzenleyen CHP Milletvekili İbrahim Özdiş Maliye Bakanlığı’nın, İsrail’in verdiği 20 milyon doları Mavi Marmara ailelerine vermeyi reddettiğini iddia etmişti. Maliye Bakanlığı avukatının sunduğu dilekçenin kamuoyunda paylaşılması üzerine Mavi Marmara mağdurlarına saygısızlık edildiği gerekçesiyle tepkiler yükseldi. Mavi Marmara avukatı ve Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım’la söz konusu dava ve dilekçe hakkında konuştuk. Yıldırım sürecin daha hassas bir şekilde ele alınması gerektiğini söyledi.

-Öncelikle Maliye Bakanlığı avukatları tarafından yazılan ve sosyal medyada paylaşılan dilekçe ne anlama geliyor?

Türkiye ile İsrail arasında imzalanan anlaşmada şehit yakınlarına para ödeneceği de yazılıydı. Fakat bunun nasıl ödeneceği belirtilmemişti. Anlaşma öncesinde yapılan bazı haberlerin içeriğinde Türkiye’de kurulacak bir vakfa bu paranın teslim edileceği ve bu vakıf aracılığıyla mağdur ailelere ulaştırılacağı gibi seçenekler konuşuluyordu ama mevcut sözleşmeyle bu seçeneklerin bir anlamı kalmadı çünkü İsrail ve Türkiye arasındaki sözleşme uyarınca şehit yakınlarına verilecek paranın Türkiye Cumhuriyeti’ne ödeneceği söylendi. Bu para ödendi ve ödendiği İsrailli makamlar tarafından belirlendi. Bunun üzerine de açılmış bazı pilot davalar vardı ve dava muhatabı Maliye Bakanlığı oldu çünkü para devlet hazinesindeydi.

-Peki bu normal bir prosedür mü?

Devlet bu şekilde anlaştığı için evet normal. Eğer devletler bir vakfın kurulmasını talep etseydi öyle yapılırdı. Anlaşmaya bu şekildeydi.

-Maliye Bakanlığı’nın parayı ailelere ödeme sürecinde ortaya çıkan bu sıkıntının sebebi nedir?

Şöyle diyelim, aileler zaten hiçbir zaman paranın peşinde olmadılar. Bu yüzden de “Aman da paramız nerede?” denmedi. Fakat netice itibariyle bunun kamuoyunda konuşuluyor olması, bu tahsilatın Türkiye’ye geldiğinin belirtilmesi nedeniyle şehit aileleri bize, avukatlarına ilettiği bazı şikayetleri vardı. Piyango kazandığınız zaman türeyen kayıp akrabalar veya borç isteyenler olduğu gibi bu noktada ailelerden para talep edenler olmaya başladı. Çocuklarının kaçırılıp fidye talep edilmesinden endişelenen aileler oldu. İsrail basınında olsun, Türkiye basınında olsun paranın ailelere ödendiğine dair rahatsız edici biçimde yapılan haberler vardı. Tüm bunlar şehit ailelerini oldukça rahatsız etti. Bunlar haricinde açılmış bazı davalarda, ki ben bu davaların bazılarında avukatım, Maliye Hazinesi hususi itirazını yönlendirdi anlaşma çerçevesinde. Mahkemeler bunu göz önünde aldı çünkü bu kamuya mal olmuş bir davaydı artık ve hakimler bunu göz önüne alarak Maliye avukatını davaya dahil etti. Avukat cevap dilekçesinde yine kamuya yansıyan dilekçeyi verdi.

-Siz bu dilekçeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada yanlış olan şey şu; bu bedel zaten devletler tarafından değerlendirildi. İsrail devleti ve Türkiye Cumnuriyeti devleti kendi aralarında yaptıkları anlaşmada, bizler buna muhalif olsak da, şehit yakınları adına 2 milyon dolar ödenmesiydi. 10 şehit yakını ailesi var. 20 milyon dolar şehit aileleri için Türkiye’ye verildiği bir gerçek. O yüzden burada standart bir tazminat davasının yürütülmesi veya tazminat belirleme prosedürlerinin işlemesinin bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Fakat sonuç olarak meslektaşım bu dilekçeyi vermiş oldu. Bu durum CHP’li bir milletvekili tarafından kamuya taşındı ve bu şekilde şu an kamuoyunun gündemine taşınmış oldu.

-Meslektaşınız yani Maliye Hazinesi avukatının vermiş olduğu dilekçe standart bir prosedürün parçası diyebilir miyiz?

Evet standart bir tazminat davasında prosedür bu. Fakat bahsetmiş olduğum gibi devletlerin anlaşmanın bir parçası olarak belirledikleri para miktarının şehit yakınlarına hasledilmesini anlayamamış, standart kamu avukatlarının veya kamu çalışanlarının hemen her şeye itiraz eden “Başımız ağrımasın sonrasında” yaklaşımının bir tezahürü olarak görüyorum dilekçede yazanları.

-Anlıyorum, para İsrail tarafından teslim edildikten sonra muhatabınız Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu yani?

Bakın şehit yakınlarının en büyük sıkıntısı buydu anlaşma yapılırken. “Biz İsrail’le bu noktada bir dava süreci yürütüyoruz ve tazminat alacaksak da ceza davası yürüteceksek de İsrail’e karşı yürütmek istiyoruz” diyorlardı. Maaelesef devlet bu anlaşmayı yaparak hem mağdurların karşısına kendisi geçmiş oldu hem de diğer davaları engelleyici konumda kalmış oldu. Bugün de yaşadığımız sıkıntının kaynağı bu.

-Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Kimse bunu alelade bir tazminat davası olarak değerlendirmesin. Hem şehit yakınlarının hem bu davaya emek veren biz avukatlarının davaya bakış açısı anlamında bu önemli. Biz İsrail’in her koşulda, her şartta yapmış olduğu insanlığa aykırı davranışın cezalandırılması talebindeyiz ve bunun peşindeyiz. Burada ödenecek bir tazminat da bu suçun cezası olduğu sürece anlamlıdır. Bunun haricinde bizim için bir anlamı yoktur. İçinde olduğumuz süreçte de Türkiye Devleti’nin ve yetkililerin çok daha hassas olması gerektiğini söylemek istiyorum.

Ana görsel: Hürriyet