Trump’ın Paris İklim Anlaşmasından çıkması ne anlama geliyor?

02 Haziran 2017
“Geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız. ABD’nin olmaması otobüsün 150 ile değil, 160 kilometre hızla duvara çarpması demek. Tabi zenginler emniyet kemerini satın almış olacaklar ama kime ne?”* Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çıkma sinyallerinin ardından yaptığı bir sonraki açıklamasıyla konu Türkiye’de sosyal medyanın gündemine oturdu.  Meclisimiz daha yeni Sanayi Komisyonu’ndan mera ve zeytinlikleri sanayi tesislerine […]

“Geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız. ABD’nin olmaması otobüsün 150 ile değil, 160 kilometre hızla duvara çarpması demek. Tabi zenginler emniyet kemerini satın almış olacaklar ama kime ne?”*

Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çıkma sinyallerinin ardından yaptığı bir sonraki açıklamasıyla konu Türkiye’de sosyal medyanın gündemine oturdu.  Meclisimiz daha yeni Sanayi Komisyonu’ndan mera ve zeytinlikleri sanayi tesislerine açan maddeyi geçirmiş ve bir kereden bir şey olmaz diyerek Kıyı Kanunu’nu Trabzon için delmeye karar vermişken konu çok güzel denk geldi.

İklim müzakerelerinde/politikalarında ABD’nin varlığı çok değerli. Sırf ABD de olsun diye müzakerede bazı maddeler çok hafifletilmişti. Bağlayıcılığı azaltılmış, iklim değişikliğinin geldiği noktada oluşan felaktlerde kayıp ve zararları telaffuz eden (Madde 8) ama bunun tanziminde ağır davranan bir anlaşma ortaya konmuştu. Tek başına burada ABD bahane edilemez ama ABD’yi katma derdi olmasa anlaşmanın daha gerçekçi olabileceğine de itiraz etmek zorundayız.

ABD büyük ekonomisi, son dönemde azalan emisyonları, 2030 yılında 2005 yılına göre yüzde 26-28 daha az sera gazı salacağını taahhüt etmesi, bu taahhüttü ile mevcut gidişata (referans senaryo) göre azaltımda  yüzde 21’lik payı ile çok değerli bir yeri vardı. Ama olmadı, buraya kadarmış.

Dünya şimdi ABD’yi beklemek için kaybettiği yıllara mı yansın, yoksa ABD’yi bahane edip kalan yüzde 79 azaltımda payı olacak ülkelerin su koyma ihtimaline mi yansın?

Türkiye çok sevinebilir

Türkiye şimdi bir dost kazandı diyebiliriz. 1990-2015 arası emisyonlarını yüzde 125 arttırarak 475 Milyon tona çıkartan Türkiye  2030’da bunu bile katlayacağını bildirmişti. Trump’ın anlaşmadan çıkması ile ABD’nin azaltım liginde olmaması 2030’da emisyonlarını ikiye katlama hedefindeki Türkiye’yi sevindirecektir. Düşünsenize, her iklim felaketinde ya da her termik santral tartışmasında o tırmalayan sesi duyacaksınız artık: “Ama ABD’de Paris İklim Anlaşması’ndan çıktı.”

Ama Paris kurtarmayacaktı ki

Paris İklim Anlaşması çok hızlı bir şekilde taraftar buldu ve bir yıl olmadan yeterli kriterlere ulaştı. Şu an 147 ülke taraf olmuş durumda. ABD düşünce 146 diyelim. Hafif bir anlaşma olması, hedeflerinin küçük olması, hala emisyon artışına devam ettirmesi ciddi bir handikap idi. 190 civarı devletin verdiğini niyet beyanları ile 2010’da 48 milyar ton olan karbondioksit salımları artışı yavaşlayacak ve 55 milyar ton civarında kalacaktı. Şimdi bu biraz artacak. Ama bu hali ile daha fazla fosil yakıt salınacağı ortada bir anlaşmayı yapmak, sırf ABD’de de bu anlaşmanın içinde olacak diye anlaşma yapmak ciddi bir tartışma konusu.

ABD istemese de karbonsuzlaşıyor

2000’lerde yedi milyar tondan fazla sera gazı salan ABD, 2015’e geldiğimizde neredeyse 6,5 milyar ton mertebesine düşürerek ciddi olarak karbonsuzlaşma yoluna girdi. Tabii ki bu iklim politikaları için yeterli değildi ve hızlanması müthiş olacaktı. Ancak açık bir gerçek var ki, hem yatırımda, hem yakıtta hem de iklim felaketlerinde üç defa ödediğiniz faturayı teke indirme mantığı ABD’de benimsenmeye başlayan bir konu oldu. İklim politikalarında eyaletler zaten çok ciddi yol aldılar bile. Kesin olan şu ki, Trump bir şey yapmak istemeyen için önemli de olsa bir bahane. Yapmak isteyen için o kadar çok referans var ki bunu zamanla göreceğiz

Trump Türkiye’’yi taklit etmek zorunda

Açık ki kamu paraları olmadan var olamayan kömür, petrol ve doğalgaz sektörü için Trump bu kararı aldı. Şimdi Şili 1 KWh elektrik için 2,91 cent öderken Türkiye ‘Çayırhan B Kömür Santrali’ için 6,04 cent verecek. Trump anlaşmadan çıkarak Şili gibi değil, Türkiye gibi iş yapmak durumunda. Düşünsenize ABD’de zeytinlikleri, meraları, koruma alanlarını nasıl ekonomiye katacak? Zaten Trump’ın temel argümanı ABD’nın rekabet gücünü artırmak değil miydi? Bu anlamı ile Türkiye’den öğrenecek çok şeyi var.

ABD’siz ne olacak?

Çok açık ki ABD olmadan bir kat motivasyon azalacak, politikacıların bahaneleri bir kat artacak. Ama zaten sanayileşme öncesi 280 parçacık olan karbondioksit yoğunluğu 1987’de güvenli sınır olan 350’yi geçti ve bugünlerde günlük olarak 410 ppm olarak da ölçülüyor. Yani geri dönüşü olmayan noktaya çok yakınız. ABD’nin olmaması otobüsün 150 ile değil, 160 kilometre hızla duvara çarpması demek. Tabi zenginler emniyet kemerini satın almış olacaklar ama kime ne?

Kömür kader Değil

Siyaset dört belki beş boyutlu dengeler üstüne kurulu. ABD gibi bir ülke dengeleri kötü yöne çekebilecek güce sahip. Türkiye gibi bir ülke de daha küçük bile olsa kötü politikalar ile dengeleri etkiliyor. Tam tersi de geçerli. ABD’de halkın önünde hükümet politikalarına karşı eyalet politikalarından yürüme şansına sahip. Bizim böyle bir şansımız pek yok. Her yer beton ve asfalt, her yer ithal kömür ve ithal doğalgaz santrali.

Trump’ın ABD’yi anlaşmadan çıkarması çok büyük bir sorun olsa da bahane değil. Bizim ne yapacağımızı bilmememiz yada yapmamız gerekeni yeterince yapmamamız daha büyük bir sorun. Mesela Mera ve Zeytinlikleri betona açacak yasa meclisten geçemese ABD’nin etkisi bir nebze azalır.  Ama Trump’ı bahane etsek, ABD’nin etkisi bir nebze artar. Mesela İskoçya gibi termik santrallerini kapatsak ABD’nin etkisi ciddi azalır.

*Önder Algedik

Enerji ve İklim Uzmanı

@Onderalg