Diyarbakır’da ‘barışın imkanları” konuşuldu

06 Mayıs 2017
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi bünyesinde oluşturulan Toplumsal Barış Ağı, Diyarbakır ve bölgedeki sivil toplum kuruluşları ile ‘yeni bir barış sürecinin imkânları ve sivil toplumun katılımını’  başlıklı bir çalıştay düzenledi. Çalıştaya, İstanbul ve bölge şehirlerinden katılan sivil toplum temsilcileri, kaybedilen barış sürecinin tecrübelerinin yeni bir süreçte nasıl değerlendirilmesi gerektiğini tartıştılar.   Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) […]

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi bünyesinde oluşturulan Toplumsal Barış Ağı, Diyarbakır ve bölgedeki sivil toplum kuruluşları ile ‘yeni bir barış sürecinin imkânları ve sivil toplumun katılımını’  başlıklı bir çalıştay düzenledi. Çalıştaya, İstanbul ve bölge şehirlerinden katılan sivil toplum temsilcileri, kaybedilen barış sürecinin tecrübelerinin yeni bir süreçte nasıl değerlendirilmesi gerektiğini tartıştılar.

 

Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) sürdürdüğü Toplumsal Barış Ağı, üçüncü bölgesel toplantısını Diyarbakır’da gerçekleştirdi. İstanbul, Batman, Urfa, Muş, Hakkari, Van, Malatya ve Diyarbakır’dan sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri, akademisyenler ve aktivistlerin katıldığı çalıştay gün boyu ‘toplumsal uzlaşı ve yeni bir çözüm sürecinin imkanları’ konusunu tartışarak STK’ların bu süreçlerde nasıl rol oynayabileceğine dair değerlendirmelerde bulundu.

Açılış konuşmasında toplantının amacının ‘ülkedeki barış sürecinin yeniden tesisi için neler yapılabileceği ve bu süreçte sivil toplumun ne gibi roller üstlenebileceğine dair tartışmalar yapmak’ olduğunu dile getiren DİTAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, Toplumsal Barış Ağı bünyesinde bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmaların taslak raporlara dönüştüğünü ve tartışmaların ardından yapılan çalıştayın yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacağını aktardı.

“STK’LAR DA KENDİSİYLE YÜZLEŞMELİ”

Mıgırdiç Margosyan (solda) ve Hakan Tahmaz

Barış Vakfı yöneticisi Hakan Tahmaz’ın “Barış Süreçlerinde Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü” ve Diyarbakırlı Ermeni yazar Mıgırdiç Margosyan’ın “Çok Dilli, Çok Dinli ve Çok Kültürlü Toplumlarda Toplumsal Uzlaşı” üzerine konuştuğu ilk oturumun ardından ikinci oturumda ağ bünyesinde kurulan “Barış Sürecini Yeninden Başlatma ve Geliştirme Komisyonu” ile “Azınlık ve Kültürel Hakları Geliştirme Komisyonu” tarafından hazırlanan taslak raporlar üzerinde değerlendirmelerde bulunuldu.

“Türkiye’nin kırmızı çizgilerini belirleyen tek ve en önemli konunun Kürt meselesi” olduğunu söyleyen Hakan Tahmaz konuşmasında, sivil toplum örgütlerinin barış süreçlerindeki rolünü anlattı. Türkiye’de bozulan ‘çözüm sürecinden’ herkesin çıkarması gereken dersler olduğunu vurgulayan Tahmaz’ın konuşmasında öne çıkan vurgular şöyle: “Barış süreçlerinde geçmişle yüzleşme önemlidir ancak bunun anlamlı olabilmesi için sadece siyasilerin değil sivil toplum örgütlerinin de kendisiyle yüzleşmesi gerekiyor. Çözüm süreci Türkiye’nin kendi sivil toplum gerçekliği ile tanıştığı bir süreç de oldu aynı zamanda. Sivil toplum örgütleri bu süreçlerde öncelikle toplumun değişim ve dönüşümünü sağlayacak çalışmalar yapmalıdır. Ancak bunu yaparken sivil toplum örgütleri için en büyük tehlike siyasi pozisyon üzerinden çalışma yürütmektir. Barış çalışması yapıyorsanız önemli olan nesnel olmak ve politik pozisyon almayan bir tavır benimsemektir. Biz Barış Vakfı olarak siyasi gelişmelere reaksiyon vermek yerine bu gelişmelerin muhtemel bir barış imkânı açısından doğurduğu sonuçları göz önüne sermeye çalışıyoruz.”

Çocukluğunun Diyarbakır’ında çok dilli ve çok kültürlü yaşamın, uzlaşma ve çatışmalarını kişisel hatıralarıyla anlatan Mıgırdiç Margosyan, özellikle 1950’li yıllarda yaşanan Kıbrıs olaylarının kalan Ermenileri de göç ettirdiğini vurgulayarak şunları dile getirdi: “Surp Giragos Kilisesi’nde yaşam yeniden inşan edildi birkaç yıl önce. Ama dün ‘rahmetli’ Gavur Mahallesi’ne gittim, her şey mahv û perişan olmuş, geriye hiçbir şey kalmamış. Bu yıkımı anlatmaya gücüm yetmiyor. Şunu gördüm: Devran döndükçe ve zihniyet değişmedikçe dönüp dönüp aynı yere tosluyorsunuz.”

Çalıştayın öğleden sonraki oturumunda ise, ‘Barış Sürecini Yeninden Başlatma ve Geliştirme Komisyonu’nun hazırladığı taslak rapor hakkında Sedat Yurtdaş tarafından, ‘Azınlık ve Kültürel Hakları Geliştirme Komisyonu’nun hazırladığı rapor hakkında ise Aziz Yağan tarafından birer sunum yapılarak değerlendirmelerde bulunuldu. Türkiye’de bir barışın olmazsa olmazları nelerdir? Kürt meselesinin sınır aşırı boyutu, artan aktör ve faktörler çözüme nasıl etki etmektedir? Çözüm süreci neden bozuldu, siyasi partiler ve sivil toplumun süreçteki hata ve eksiklikleri nelerdi? 16 Nisan referandumunun sonuçları Kürt meselesini nasıl etkileyebilir? Dünyadaki farklı çözüm deneyimlerinden Kürt meselesinde bir çözüme neler aktarılabilir? gibi sorulara cevap aranan toplantının tartışmalarından sonra raporların mayıs ayı içinde tamamlanarak 20 Mayıs ve 3 Haziran tarihlerinde geniş katılımlı iki toplantı ile kamuoyuna açıklanması bekleniyor.

 

Reha Ruhavioğlu

Üyelik Tarihi: 08 Eylül 2017
64 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör