Gaziantep saldırısının ardından izlenimler

Gaziantep’te geçen Pazar gerçekleşen bombalı saldırı gündemde diğer saldırılar kadar yer kaplamadı. Saldırı sonucu, aralarında birçok çocuğun da bulunduğu 54 kişi hayatını kaybetti ve 90 kişi yaralandı, ancak kamuoyunun konuya ilgisi diğer saldırılara oranla oldukça düşük kaldı. Bu ilgisizliği iki farklı şekilde yorumlayanlar oldu: “toplum artık kanıksadı”, “saldırı Kürtleri hedefledi” Bu tartışmaları ve bölgedeki izlenimlerini, […]

Gaziantep’te geçen Pazar gerçekleşen bombalı saldırı gündemde diğer saldırılar kadar yer kaplamadı. Saldırı sonucu, aralarında birçok çocuğun da bulunduğu 54 kişi hayatını kaybetti ve 90 kişi yaralandı, ancak kamuoyunun konuya ilgisi diğer saldırılara oranla oldukça düşük kaldı. Bu ilgisizliği iki farklı şekilde yorumlayanlar oldu: “toplum artık kanıksadı”, “saldırı Kürtleri hedefledi” Bu tartışmaları ve bölgedeki izlenimlerini, İmece Kültür ve Düşünce İnisiyatifi’nden Ahmet Şahin (Gaziantep)  ve Sarmaşık Derneği Genel Başkanı Şerif Camcı (Diyarbakır) ile konuştuk.

“İnsanların çoğu patlamalarla iç savaş hedeflendiğini düşünüyor”

-Antep’teki saldırının etkileri nasıl yaşanıyor bölgede? İnsanlar saldırı sonrası nasıl tepkiler veriyor?

Ahmet Şahin: Önceki patlamalar gibi bu da hem bu şehirdeki hem de Türkiye’deki insanları üzüntüye boğdu. Tabi patlamanın bir düğünde gerçekleşmiş olması ve yüzlerce insanın doğrudan etkilenmiş olması acıyı daha da artırıyor. Ancak tüm bunlara rağmen şehirde bir korku havasının hakim olmadığını söyleyebilirim. Mesela biz olayı duyar duymaz olay yerine gittik. İnsan evinde oturamıyor böyle bir durumda. Patlamanın arkasından herkeste üzüntüyle beraber cesaret ve metanet ortaya çıkıyor. Olay yerinden sonra cenazelerin ve yaralıların kaldırıldığı hastaneye gittiğimizde, gerilen, kızan, polisle veya hastane görevlileriyle tartışan, farklı kesimleri hedef alarak bağıran insanlara, diğer insanların söylediği şuydu: “Zaten bunu yapanların istediği bu, sakin olalım.” Yani insanların çoğu, patlamalarla iç savaş hedeflendiğini düşünüyor. Bu nedenle çok tahrik edilseler dahi sabrediyorlar. Bu tabii ki halkın genel durumunun hali. Fakat, küçük bir grup ise özellikle gerilimi tırmandırmak istiyor. Hem patlama sonrasında hem de cenaze namazı ve sonrasında adeta gerilim çıkarmaya çalıştılar.

Şerif Camcı: Saldırının çok vahşice ve zalimane olduğuna dair tepkiler yoğunlukta. Şu ana kadar yaşamını yitiren 54 insanımızdan en büyüğünün 38 yaşında olduğu söyleniyor. Yani çoğunluğu çocuk yaştaki insanlar. Çevremizdeki insanların oldukça öfkeli ve ciddi bir duygusal kopuş noktasında olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü IŞİD’in Türkiye’de yaptığı saldırılarda çok konuşulmayan bir husus artık netlik kazanmış gibi; tüm saldırılarda hedef alınanlar sol/sosyalist çevreler, yabancı turistler ve Kürtler… IŞİD, Türkiye’de sadece bunlara yönelik eylemler yapıyor. Bu durum insanların kafasındaki kuşkuların daha da artmasına yol açıyor.

ahmet_sahin serif_camci

“Yaşatılan bu acılar, Türkiye toplumunun toplum olma özelliklerine, ortak yaşam zeminine yapılan bir saldırı niteliğindedir”

-Sizin bu saldırı hakkında söyleyemek istedikleriniz nelerdir?

Ahmet Şahin: Bu olaylar, bizim kişisel, toplumsal, siyasi olarak geçmişte yaptığımız veya yapmadığımız şeylerin bir sonucu olarak doğuyor. Yani bir felaket olduğunda o felakete elbette ağlayıp üzülürüz ama olay bununla halledilmiyor. Biz neden bugünleri yaşıyoruz diye de sormamız gerekiyor. Olayın elbette emniyet ve istihbaratla alakalı bir boyutu var ama bizimle alakalı da bir boyutu var. Bizim inancına, etnik yapısına bakmadan, herkesin canını, malını, ırzını, kültürünü, dilini, huzurunu emniyet altına alacak bir barış yurdunu inşa etmek için mücadele etmemiz gerekiyor. Belki şu an patlayan bombaları durduramayız. Onu durdurmaya çalışmak istihbarat ve emniyetin görevidir. Ama Türkiye’de ve Ortadoğu’da 10 yıl sonra patlayacak bombaları bugün verilecek bir mücadele ile durdurabiliriz. 10 yıl sonrasında böyle bir ülkenin, böyle bir Ortadoğu’nun olmamasını sağlayabiliriz.

Şerif Camcı: Yaşatılan bu acılar, Türkiye toplumunun toplum olma özelliklerine, ortak yaşam zeminine yapılan bir saldırı niteliğindedir. Antep saldırısı bir güvenlik ve istihbarat zafiyeti taşısa da, IŞİD’in Türkiye eylemlerinde bir güvenlik/istihbarat zafiyetinden öte, artık başka şeyleri tartışmak gerekir. 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra 27 gün boyunca toplamda milyonlarca insan sabahlara kadar “Demokrasi Nöbeti” eylemleri nedeniyle meydanlarda “açık hedef” konumunda iken hiçbir saldırıya maruz kalmaması (iyi ki de kalınmadı), bir şeylere işaret etmiyor mu? IŞİD’in Türkiye eylemlerinin vermek istediği mesaj hep farklı anlamlar içerdi. Bu yüklenen anlamlara yoğunlaşmak gerektiğine inanıyorum.

“Bunu yapanlar ‘artık size mutluluk yok, her anınızda korkun’ mesajları veriyor”

-Patlama merkezi olarak seçilen yerin bir düğün olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ahmet Şahin: Böyle olayları duyduğunda insan çok yakın bir tanıdığının ölüm haberini almış gibi yıkılıyor. Bu bizim bir felaket senaryosu olarak dahi hayal etmekte güçlük çekeceğimiz bir durum. Bunu yapanlar “artık size mutluluk yok, her anınızda korkun” mesajı mı veriyor bilemiyorum. Yani bundan sonra Cuma namazları çıkışında, otobüs duraklarında, çarşıda, pazarda ve hatta küçük ilçelerde bile benzer olaylar olabilir.

Şerif Camcı: Bir düğün yeri, bir meydan veya başka bir mekan olması bir ayrıntı. Lakin seçtiği hedef kitle asıl önemli olan. Bununla hep neyin karşısında olduğunun mesajları verilmeye çalışılıyor. Yani tamamen kontrolsüz ve sıradan terör eylemleri gibi görmemek gerekiyor. Doğrudur; kullandığı yöntem her boyutuyla teröristçe bir eylem lakin neyi hedeflediği, nerde durduğu, kimlere karşı olduğu, ötesinde kimlerin yanında bulunduğuna dair verdiği mesajları ıskalamamak gerekiyor.

gaziantep-3

“Antep IŞİD’in her an örgütlenebileceği bir zemin olarak adeta görmezden gelindi.”

-Antep’te IŞİD’in konuşlanmış olduğu iddiaları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Antep halkının IŞİD’e yaklaşımı hakkında bir gözleminiz var mı?

Ahmet Şahin: IŞİD’e Avrupa’dan büyük bir katılım söz konusu. Özellikle Fransa’dan. Bunlar Fransa’da siyah bir kıyafet uzun saç ve sakalla dolaşmıyorlar. Dolayısıyla kimse bilemiyor, o IŞİD militanı mı değil mi? Kalkıp delil olmadan şu IŞİDçi bu IŞİDçi diye kimseyi yaftalayamayız. Bu anlamıyla yalnızca Antep’te değil, Bursa’da da Diyarbakır’da da IŞİDçi birileri olabilir, bilemeyiz bunu. Fakat şu da var. Burada birçok eve operasyon düzenlendi. Demek ki devletin bildiği bazı bağlantılı insanlar var. Bilmediği birileri de hala olabilir. Antep 2 milyon nüfusla beraber en az 500 bin Suriyeli’nin yaşadığı bir şehir. Böyle bir şehirde kim IŞİDçi, kim değil bilemezsiniz. Ancak bazı mahallelerde benzer fikirleri taşıyan insanları, komşuları tahmin ediyor. Ama bunların sayısı zaten çok fazla değildir. Zaten bilinse olay bu noktalara taşınmazdı. Sempati duyan, destek temin eden birileri de olabilir. Yer altında gösterilen faaliyetler mutlaka vardır ama diğer türlü çok açık bir faaliyet gösterdikleri durum söz konusu değil.

Şerif Camcı: Antep IŞİD için hep önemli bir merkez olarak kullanıldı. Ciddi kuşkular ötesinde bulgular kamuoyu ile zaman zaman paylaşıldı. Bu durum verilen soru önergeleriyle meclis gündemine dahi taşındı. Lakin bu konuda hiçbir ciddi araştırma/soruşturma yürütülmeyerek, Antep IŞİD’in her an örgütlenebileceği bir zemin olarak adeta görmezden gelindi. Bizler Antep dışında oldukça kaygılı ve tedirgin isek, Antep’te yaşayan hele hele muhalif kimliğe sahip kesimlerin çok daha büyük bir endişe ve korku içinde oldukları kesindir.

“Özellikle sosyal medya üzerinden bunların normalleşmesi için insanların şiddetten rahatsız olma eşiği sürekli yukarı çekiliyor”

-Sizce toplum olarak saldırıları kanıksadık mı? Son günlerde yaşanan saldırılara verilen tepkiler için neler söyleyebilirsiniz?

Ahmet Şahin: Türkiyede insanların tepkilerini kestirmek çok zor. Ben birçok defa “bir darbe olsa bu millet dut yemiş bülbüle döner” denildiğine şahit oldum. Ama öyle olmadı. Kimse kestiremedi böyle bir tepkinin verileceğini. Kanıksanıyor mu bilmiyorum. Elbette kanıksayanlar da vardır. Ama zaten özellikle sosyal medya üzerinden bunların normalleşmesi için insanların şiddetten rahatsız olma eşiği sürekli yukarı çekiliyor. Kafa kesme videolarıyla başlayan bir süreç. Sanki 10 yıldır tüm Ortadoğu’da bunun normalleşmesi için bir medya yönlendirmesi var gibi. İnsanlar şu dönemde sabrediyorlar. Çünkü bunu yapanların kendilerinden aşırı tepkiler vermesini beklediklerini düşünüyorlar. İnsanlar da o tepkileri vermiyor. Sakin davranıyor. Bu kanıksama değildir. Çoğu insan hassas bir süreç olduğu düşüncesiyle hata yapmamak için sakin davranıyor.

Şerif Camcı: Saldırıların kanıksandığını sanmıyorum. Lakin OHAL sonrası toplum üzerinde yaratılan korku, baskı ve demokratik tepkilere dahi gösterilen tahammülsüzlük, içinde yaşadığımız duruma neden olmaktadır. Gazetecilerin, yazarların, muhaliflerin susturulmasına yönelik baskılar, tutuklamalar kontrolsüz bir hal almaya başladı. Böylesi bir ortamda, her sesini çıkarmaya çalışan tepki koyan kesime yönelik adeta cadı avına dönüşen anti-demokratik bir ortam oluştu. Buna rağmen başta sivil toplumun ve aydınların daha cesur ve bedel ödemeyi göze alacak tarzda harekete geçmesi gerekiyor.

demirtas-gaziantep

“Demirtaş’ın açıklaması oldukça önemli ve bir kopuşun tehlikelerine işaret eden içerikte”

-HDP Genel Başkanı Demirtaş’ın cenazeleri birlikte kaldıralım demesini ve buna gelen tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ahmet Şahin: Tabii böyle bir olayda böylesi bir söze ve böylesi bir duruma ihtiyaç var. Ancak Demirtaş ciddi manada kötü bir sınav veriyor. 3-4 gündür PKK’nın eylemlerine sessiz kalması fakat IŞİD’in yaptığı bir eyleme böylesi bir tepki vermesini birçok insan samimi bulmaz. Ben de samimi bulmuyorum. Adalet dediğimiz şey kendi zalimine ve başkasının mazlumuna gerekli tepkiyi vermekle ortaya çıkar. Maalesef bu tavırda kendi mazlumu ile diğer mazlumlar arasında, kendi zalimi ile başka zalimler arasında bir ayrım yapıyor.

Şerif Camcı: Sayın Demirtaş’ın bu açıklaması oldukça önemli ve başta belirttiğim kopuşun tehlikelerine işaret eden içeriktedir. Lakin topluma yaşatılanların bu sağduyu çağrılarına dahi, kendi seçmen tabanında bile kimi tepkilere neden olduğunu da görmekteyiz. “Hep acı çeken biz, hep öldürülen biz. Buna rağmen hep biz mi sağduyulu davranacağız?” demekteler.

“Kürtlere akıl öğretmeye, ders vermeye, had bildirmeye meraklı çok insan var”

-Cenaze törenlerinde bir takım saldırılar olduğu iddiaları var. Sizin izlenimleriniz nelerdir?

Ahmet Şahin: Evvela şunu söylemeliyim. Söz konusu Kürtler olduğunda ülkemizde her şey daha da zorlaşıyor. Çoğumuzda her hangi bir olayda muhatap Kürtler olunca daha radikal tepkiler ortaya çıkıyor. Kürtlere akıl öğretmeye, ders vermeye, had bildirmeye meraklı çok insan var. Saldıran taraflardan birinin motivasyonu da biraz böyle sanırım. Ancak bu halkın genelinin durumu değil. Bu küçük bir grubun tavrı. Olay şöyle gerçekleşiyor. Cenazeye halkın her kesiminden insan katılıyor.Ölenlerin hepsi de Kürt değil zaten. Dolayısıyla ilk gün HDP’nin kendi rengini vermesinden rahatsız olan başka bir grup aynı hatayı tekrarlayarak bu kez milliyetçi bir renk katmaya çalışıyorlar. Özellikle bir grup gidip cenazelerin gömülmesini engellemiş gibi bir algı var ama durum böyle değil. Sadece hem Kürtlerden hem de Türklerden azınlık birer grup kendi rengini vermeye çalıştığı için böyle bir gerilim oluyor.Oysa her kesimden insanın katıldığı bir yerde diğer katılımcıların hassasiyetlerinin de gözetilmesi beklenir. Ama hem PKK sloganlarıyla hem de buna cevaben milliyetçi sloganlarla olay gereksiz bir noktaya taşındı. İnsanın gerçekten midesi bulanıyor bu tip durumları görünce. İnşallah tekrarlanmaz benzer durumlar.

“Antep Halep’ten, İstanbul Diyarbakır’dan daha çok dikkate alınıyor”

-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ahmet Şahin: Bazen insanlardan “Irak olmayacağız”, ya da “Türkiye’yi Irak veya Suriye yapmak istiyorlar” gibi şeyler duyuyoruz. Sanki Irak ve Suriye hep böyleydi ve oralar için normalmiş gibi. Ben Türkiye için insanların patlayan bombaları kanıksamadığını düşünüyorum ancak Suriye ve Irak için oralarda yaşananlar kanıksanmış görünüyor. Başımıza gelen şeylerin oralarda olup bitenlerden bağımsız şeyler olmadığını görmemiz gerekiyor. Bugün Suriye’de olanlar neden beni Ankara’da olanlardan Diyarbakır’da olanlardan daha az etkilesin, ilgilendirsin? Fakat ilginç bir şekilde kendi sınırımız içerisinde olanlara daha farklı tepkiler veriyoruz. Ama bu işin sınırlarla alakalı olmadığını bu caniler bize her seferinde gösteriyorlar. Peygamber efendimizin “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir” hadisini hatırlamamız gerekiyor. Bizim vücudumuzun bir bölgesinde gerçekleşen bir sancıyı hissedemiyoruz. Bir uyuşma, yarı felç hali var bizde. Diyarbakır neyse, İstanbul da odur, Halep neyse Antep’de odur diyoruz ama pratikte öyle olmuyor. Antep Halep’ten, İstanbul Diyarbakır’dan daha çok dikkate alınıyor. Bu uyuşmuşluk ya da felçlik halinden kurtulmamız gerekiyor.