Mersin yörük sıkmasından İfade Özgürlüğü Ödülü’ne

17 Şubat 2016
Batman’ın yerel Yön Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ferit Tunç, gazetenin kamu kurumlarındaki aksaklıklarla ilgili yaptığı haberler mahkeme kararıyla engellenince, basın özgürlüğünü savunmak ve bu durumu protesto etmek için gazete manşetlerini haftalar boyunca yemek tariflerinden oluşturdu. Bu ‘eylemiyle’, Dünya İfade Özgürlüğü Ödülü’ne aday oldu. Ferit Tunç Sivil Sayfalar’ın sorularını yanıtladı. Batman’daki kamu kurumlarında yaşanan aksaklıkları gündeme […]

Batman’ın yerel Yön Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ferit Tunç, gazetenin kamu kurumlarındaki aksaklıklarla ilgili yaptığı haberler mahkeme kararıyla engellenince, basın özgürlüğünü savunmak ve bu durumu protesto etmek için gazete manşetlerini haftalar boyunca yemek tariflerinden oluşturdu. Bu ‘eylemiyle’, Dünya İfade Özgürlüğü Ödülü’ne aday oldu. Ferit Tunç Sivil Sayfalar’ın sorularını yanıtladı.

Batman’daki kamu kurumlarında yaşanan aksaklıkları gündeme getirdiği için maruz kaldığı baskıyı ve açılan davaları, haftalar boyu yemek tarifi manşetleriyle protesto eden Ferit Tunç, 2006’dan beri düzenlenen Dünya İfade Özgürlüğü Ödülleri’nin “Gazetecilik” kategorisindeki 5 finalistten biri oldu. İfade özgürlüğünü savunmak ve yaygınlaştırmak amacıyla 1972 yılında kurulan Index on Censorship (Sansür Endeksi) tarafından verilen ödüller 13 Nisan günü Londra’da yapılacak ödül töreniyle sahiplerini bulacak.

DAHA ÖNCE ARAT DİNK ALMIŞTI, BU YIL CUMHURİYET VE DOKUZ8 HABER DE VAR

100 kişilik aday adayı listesinde Türkiye’den gazetecilik kategorisinde Cumhuriyet Gazetesi ve Can Dündar, kampanya kategorisinde ise Tahir Elçi de yer aldı. 2008 yılında Agos Gazetesi editörü Arat Dink’in gazetecilik dalında aldığı Dünya İfade Özgürlüğü Ödülleri’nde bu yıl Türkiye’den Dokuz8 haber ajansı ve ajans kurucusu Gökhan Biçici de “Dijital Aktivizm” dalındaki 5 finalistten biri.

FOEA-LOGO-4-1

DAVALARDAN GAZETECİLİK YAPAMAZ OLDUK

Sivil Sayfalar olarak Batman Yön Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ferit Tunç ile hem ödül adaylığı hem de Türkiye’de özellikle basının yaşadığı sansür ve açılan davalar hakkında bir söyleşi yaptık.

Ferit Tunç kimdir, sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Marmara Üniversitesi Gazetecilik Bölümü mezunuyum. Hem lisans eğitimimi hem de yüksel lisans eğitimimi İstanbul’da tamamladıktan sonra memleketime, Batman’a döndüm. Mesleğimi idame ettirebilmek adına 2013 yılında Yön Gazetesi’ni kurduk. Benim gibi gazeteci olan arkadaşlarımla kurduğumuz ekibimizle 2013 yılından bu yana gazetecilik mesleğimizi devam ettirmeye çalışıyoruz.

Batman’daki kamu kurumlarında yaşanan aksaklıkları haberleştirmeniz üzerine gelen baskılar ve açılan davalar ilk olarak nasıl başladı? Bu protestoya sizi iten ne oldu?

Kamu kuruluşlarıyla ilgili yaptığımız ilk haber Batman’ın elektrik dairesi olan DEDAŞ hakkındaydı. 2012 yılında DEDAŞ genel müdür yardımcısının kaçak elektrik kullandığını, 2013 yılında gazetemiz kurulduktan sonra belgeli olarak haber yapmıştık. Bu haberden sonra bize dava açıldı. Yine haberi yaptıktan sonra 1 hafta içerisinde genel müdür değişti. Daha sonra Batman Üniversitesi’nin nasıl bir aile şirketine dönüştüğünü yazdık. Bu haberimiz ardından rektörlük tarafımıza ihtar maiyetinde bir bildiri yayınladı, biz de karşılık verdik. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Batman Müzesi, 8 yıl boyunca yapılan açıldı açılacak haberlerine rağmen bir türlü açılmadı. Bunun dışında yine yolsuzlukları belgeledik, yine dava açıldı. Zamanında etin kilosu Batman’da 22 lirayken, 42 liraya satılmış, faturaları şişirmişler, bunu da belgeledik ve haber yaptık, yine bir davayla karşılaştık. Sağlık Müdürlüğü’nün yaptığı yanlışları haberleştirdik, yine dava açıldı. Hangi devlet kurumuyla ilgili haber yaptıysak hep başımıza davalar açıldı.

Bu usulsüzlüklerin, yolsuzlukların sorumlularının cezalandırılmasından ziyade gazetecilere dava açılıyor olması bizi bezdirdi. Her dava için ifade vermeye gidiyoruz, mahkeme olursa duruşmaya katılmak mecburiyetindeyiz. Bir taraftan da gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Doktora eğitimim hala devam ediyor, onu bitirmeye çalışıyorum. Davalarla uğraşmak bizi gerçekten yordu.

STK’LAR VE OKURUMUZ DESTEK VERDİ

Yemek tarifleri protestosu fikri nasıl ortaya çıktı? Vermek istediğiniz mesaj neydi?

2014’ün Aralık ayının sonunda bu protestoyu yapmaya başladık. 3 hafta sürdü, 2015 Ocak’ta bitirdik. Daha uzun sürdüremezdik, okuyucularımıza da haksızlık etmememiz gerekiyordu. Bu protestonun da anlamı şuydu; dedik ki kurum müdürleri genelde yiyorlar, yemekten anlıyorlar, biz de karşılarına yemek tarifleriyle çıkalım ki onlar da bize dava açmasınlar. Bu protestomuz ardından birkaç STK bizi destekledi, basın açıklamaları yaptılar, arkamızda durdular. Okurlarımız ilk etapta bu protestomuzu anlamamışlardı, hatta birçok okurumuz arayıp acaba bir hata mı oldu, mizanpaj hatası mı var diye sordular. 2-3 gün geçtikten sonra okurlarımız da anlamış oldu tepkimizi. Ondan sonra da okurumuz ciddi şekilde destek verdi.

Türkiye’de özellikle basının yaşadığı sansürler, baskılar ve açılan davalar hakkında bir gazeteci olarak neler söylemek istersiniz?

Ben gazetecilik eğitimi aldım. Bana göre, Türkiye basın ve gazetecilik tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Çünkü şu an gerçek anlamda ulusal olarak gazetecilik yapan gazeteci sayısı yok denecek kadar az. Herkes bir taraf tutmuş. Eskiden de gazeteler taraflı olurdu evet ama bugünkü gibi alenen ve açık açık belirtmiyorlardı, en azından gazetecilik vicdanıyla haber yapıyorlardı. Ama bugün, her gazete bir ideolojinin ürünü olmuş durumda. Gazeteler kimi karşısına alıyorsa onu yok etmeye çalışıyor. Benim görüşüme göre, bir gazeteci olarak, gazetecilik memlekette iflas etmiş diyebilirim. Tekrar toparlanır mı toparlanmaz mı bilmiyorum. Bu durumun böyle olmasında gazetecilerin de suçu var. Gazete patronlarını anlarım, çoğu ticari amaçla gazete kurarlar. Ama gazetecileri anlamakta zorlanıyorum. Ekmek parası diye bu yanlışlara bu yolsuzluklara göz yumuyor ve gazeteciliğin ayaklar altına alınmasına, önünün kapatılmasına ses çıkartmıyor olmaları açıkçası beni üzüyor.  Gazeteciler gerçekten bir gazeteci gibi hareket etseler, öncelikle mesleklerini göz önüne alsalar bu durum gazete patronlarına karşı da bir başkaldırı, bir protesto olur ve belki bir netice çıkar.

Şule Serter

Üyelik Tarihi: 18 Şubat 2016
30 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör