1’inci Alan Kurdi Mülteci Çalıştayı Çağrısı

16 Şubat 2016
Halkların Köprüsü Derneği, bir yıldır biriktirdiği mülteci kriziyle ilgili deneyimlerini paylaşmak, başkalarından öğrenmek ve kamuoyuna bilgi sunmak üzere bir çalıştay düzenliyor. Savaşlar ve devlet şiddeti dünya genelinde her gün 4600 insanı ülkelerini terk etmek zorunda bırakıyor Zorla yerinden edilmiş insan sayısı bu yıl 60 milyona ulaştı Yaklaşık 3 milyon Suriyeli Türkiye’de Savaş devam ederse krize […]

Halkların Köprüsü Derneği, bir yıldır biriktirdiği mülteci kriziyle ilgili deneyimlerini paylaşmak, başkalarından öğrenmek ve kamuoyuna bilgi sunmak üzere bir çalıştay düzenliyor.

  • Savaşlar ve devlet şiddeti dünya genelinde her gün 4600 insanı ülkelerini terk etmek zorunda bırakıyor
  • Zorla yerinden edilmiş insan sayısı bu yıl 60 milyona ulaştı
  • Yaklaşık 3 milyon Suriyeli Türkiye’de
  • Savaş devam ederse krize 7 milyon mülteci daha eklenecek
  • Avrupa’ya geçebilen mülteci sayısı 1 milyon
  • Bu yıl 5000 mülteci Ege ve Akdeniz’de boğularak öldü
  • Son 4 yılda Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı 150.000

12-13 Mart tarihlerinde İzmir Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi’nde yapılacak çalıştayda farklı konu başlıklarıyla mültecilerin sorunları ele alınacak.

12694763_1642945379303345_367267463823320241_o

Dernek, çalıştaya davet metninde şu tespitleri yapıyor:

Nisan 2011’de başlayan Suriye’deki savaşla birlikte, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Bu savaşın sonucunda 6 milyona yakın Suriyeli, ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Resmi verilere göre 2,5 milyon gerçekte ise yaklaşık 3 milyon Suriyeli Türkiye’ye sığınmış durumda. Suriyelilere ek olarak Afganistan, Irak, Eritre, Somali, İran ve Yemen gibi savaşların parçaladığı ve insan hakları ihlallerinin sık yaşandığı ülkelerden gelen ve uluslararası koruma ihtiyacı olan yaklaşık 250.000 kadar mülteci de Türkiye’de yaşıyor.

Suriyelilere ve diğer sığınmacılara mülteci statüsü vermeyen Türkiye, mülteciler için yaşanabilir bir ülke değil.  Başta çalışma hakkı olmak üzere pek çok temel haktan yoksun olan mültecilerin, her ne kadar geçici koruma yönetmeliği ile bazı hizmetlere ulaşması vaat edilse de gerçekte barınma, sağlık ve eğitim gibi yaşamsal alanlarda yeterli bir destekten mahrumdurlar.

Türkiye’den Yunanistan’a kaçak yollarla denizden geçişler sürüyor. Resmi rakamlara göre bu yıl 5000 mülteci Ege ve Akdeniz’de boğularak öldü. Gerçek rakam bunun çok üzerinde olabilir…

Birleşmiş Milletler’in geçen ay yayımlanan 2015 yılı başlangıç verilerini içeren raporuna göre zorla yerinden edilmiş insan sayısı bu yıl rekor düzeye, 60 milyona ulaştı. Dünya genelinde her 122 kişiden 1’i zorla yerinden edilmiş durumda! Suriye, Yemen ve Libya’da savaş ve çatışmalar sürdükçe bu rakam artacak.

Son 4 yılda Türkiye’de doğan Suriyeli bebek sayısı yaklaşık 150.000. Yunan Adaları ve Balkanlar üzerinden bu yıl Avrupa’ya geçebilen mülteci sayısı ise sadece 1 milyon. İlk bakışta büyük bir rakam gibi gelebilir ama krizin büyüklüğü karşısında bu çok yetersiz bir rakam. Suriye’de süren savaş nedeniyle ülke içinde yerinden edilmiş insan sayısı 7 milyon… Bunun anlamı şu: savaş devam ederse 7 milyon mülteci daha eklenecek krize… Öte yandan Suudi Arabistan, Katar gibi zengin Müslüman ülkelerin şimdiye kadar tek bir Suriyeli mülteci kabul etmemiş olması da çok acı ve utandırıcı bir gerçek!

TOPLAM MÜLTECİ SAYISI 20.2 MİLYON

Savaşlar ve devlet şiddeti dünya genelinde her gün 4600 insanı ülkelerini terk etmek zorunda bırakıyor. Bu yılbaşında toplam mülteci sayısı Suriye savaşının etkisi ile rekor düzeye toplam 20,2 milyona ulaşmış durumdadır, yılsonuna kadar bu rakamın 34 milyon olacağı tahmin edilmektedir. AB ise verdiği sözleri tutmuyor maalesef. Bu yıl BM mülteci kamplarından 22.000 kişi alacağına söz vermişti ancak şu ana kadar sadece 600 kişi aldı.

Avrupa’nın sınırlarını mültecilere kapatmak, 508 milyon nüfusu olan bir kıtaya 20,2 milyon mülteciden sadece 1 milyonunu kabul etmek, sorunu görmemek, sorumluluk almamak demektir. Avrupa Birliği mülteci politikasını değiştirmediği ve bu krizi çözmeye çalışmadığı için Akdeniz’deki ölümlerden ve Balkanlar’daki kaostan sorumludur.

SİSTEMATİK SOSYAL UYUM PROGRAMI HALA YOK

Türkiye, Suriyeli mültecilere onurlu bir yaşam olanağı sunamıyor ne yazık ki. Bu insanlar çalışma hayatına yasal olarak giremiyorlar, bir kısmı kaçak olarak güvencesiz ve çok kötü koşullarda iş bulabiliyor. Çocukların ezici çoğunluğu eğitim alamıyor, bu çocuklar kayıp bir nesil olmaya adaylar. Çocuk işçiliği yaygın bir sorun. Sağlık hizmetlerine erişimde büyük sorunlar yaşanıyor, aşılanmamış bebekler var, barınma ve beslenme koşulları çok yetersiz. Yıkık dökük evlerde, derme çatma çadırlarda, elektrik, su, tuvalet, banyo olanağı olmadan yaşamaya çalışıyor mülteciler. Komşularının yiyecek vermedikleri günlerde aç yatıyorlar. Suriyeli mülteciler için sistematik bir sosyal uyum programı hala uygulanmıyor ve Türkiye’de onurlu bir yaşam olanağına sahip olmayan bu insanların Avrupa’ya geçişleri de engellenmeye çalışılıyor.

Alan Kurdi’nin cansız bedeni Bodrum sahiline vurduğunda bir fotoğraf kısa bir süre için dünya kamuoyunda bir duyarlılık yarattı. Oysa Akdeniz kıyılarına artık ’göçmen mezarlığı’ deniyor. Uzun yıllardı  ülkelerindeki savaştan, yoksulluktan kaçarken, insan tacirlerinin elinde boğularak ölen insanların cesetleriyle dolu sahiller…

EN İYİ İHTİMAL: MİSAFİR İŞÇİLİK

Hayatta kalabilenler önce ‘’temerküz kamplarına’’ sonra da kaçtıkları ülkelerine geri gönderiliyorlar. Bu insanlar; göçmenler, sığınmacılar, mülteciler, ulaştıkları yeni ülkenin vatandaşı olamıyorlar artık. En iyi ihtimalle misafir işçi ya da mevsimlik işçi oluyorlar…

Zengin Batı, göçenleri kriminalize, sınırları ise militarize ediyor. Üstelik göçün asıl nedeninin kendileri olduklarını bile bile… Bugün dünyanın her yanındaki göç hareketlerinin nedeni aslında küresel ekonomik güçler. Politik baskılar, ekonomik marjinalizasyon ve ayrımcılık, küreselleşmenin çirkin yüzleri.

Şeyla Benhabib, ‘’Devletlerin iktidar yolları boyunca göçmenlerin ölü ya da canlı bedenleri uzanır’’ diyor. Paranın ve malların bütün sınırları aşmasını, serbestçe dolaşmasını sağlayan küreselleşme, mazlumlara, mağdurlara bu imkanı tanımıyor. Zengin Batı, bu yurtsuz insanlar için açık hapishaneler kiralıyor: Pakistan, Türkiye gibi…

HALKLARIN KÖPRÜSÜ DERNEĞİ HAKKINDA

Halkların Köprüsü Derneği, geçtiğimiz yıl asıl olarak halklar arasında eşitlik ve özgürlük temelinde kamusal dostluk ve dayanışma için kuruldu. İzmir’e olan kitlesel göçler nedeniyle mültecilerle ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Bir mülteci, yardım derneği olmayan, hatta yardımseverliğin/hayırseverliğin zararlı olduğunu düşünen dernek, “Zira yardım, kişiseldir, geçicidir, zayıf ve yoksulu bağımlı kılan ortamın oksijenidir. Varsıl ve güçlünün keyfine bağlıdır. Her zaman en doğru şekilde kullanılmayabilir. Ortak sosyal, ekonomik, politik kararlığın ve kamu çıkarının yerini alamaz. Ancak tamamlayıcı olabilir” diyor.

Program ve atölyelerle ilgili bilgi için tıklayınız.