Başörtüsünde tutuklu kadınlar

16 Kasım 2015
Medyadaki “kelepçelenen başörtülü kadın” tartışmalarıyla ilgili olarak Reçelblog’da “Başörtüsünde tutuklu kaldık” başlıklı bir yazı kaleme alan Feyza, ayrımcılığı farklı bir açıdan sorguluyor ve kadınlara soruyor: “İsmimizin önüne konan ve ayağımıza dolanan tüm sıfatlardan kurtulup, kadınlar olarak gördüğümüz özel şiddet ve kötü muamele biçimlerini tartışabilecek miyiz? Bunu yapabilirsek barış daha çabuk gelir mi?”   28 Şubat döneminde […]

Medyadaki “kelepçelenen başörtülü kadın” tartışmalarıyla ilgili olarak Reçelblog’da “Başörtüsünde tutuklu kaldık” başlıklı bir yazı kaleme alan Feyza, ayrımcılığı farklı bir açıdan sorguluyor ve kadınlara soruyor: “İsmimizin önüne konan ve ayağımıza dolanan tüm sıfatlardan kurtulup, kadınlar olarak gördüğümüz özel şiddet ve kötü muamele biçimlerini tartışabilecek miyiz? Bunu yapabilirsek barış daha çabuk gelir mi?”

 

28 Şubat döneminde Milli Görüş ve Gülen cemaatinin başörtüsü yasakları konusunda tutumlarının taban tabana zıt olduğunu belirten yazar, “bu farklılığı dışardan bakanlar bilmez, ama yaşayanlar iyi bilir. Devlet yasaklarına ve ayrımcılığa karşı mücadeleden çok, birbirini yıpratmakla geçen yıllar…” dedi ve şöyle devam etti:

“Bir taraftan cemaat kararıyla başını açan kadınların devlete itaati ve takiyyeciliği telin edilirken, diğer taraftan üniversite kapısında direnen kadınlar ‘ortamı germekle’ suçlanırdı. Kadınların kendilerine açtıkları mücadele alanlarından bahsetmiyorum, o çok daha çetrefilli bir konu. Ancak birbirine zıt ve birbirine karşı çalışmış iki Müslüman grup tarafından başörtüsü yasaklarının, iki farklı politik projeye yatırım olarak kullanıldığını söylemenin yanlış olmadığını düşünüyorum.

Yaklaşık 10 yıl bu iki grubun Türkiye’yi ortaklaşa yönetmesini izledikten sonra, son 2 yıldır kıran kırana birbirinden intikam almalarını izliyoruz. Bu hesaplaşmaların son noktasında bir yardım kuruluşunda çalışan kadınların elleri kelepçelenerek tutuklanmasını izledik. Tekrar ediyorum: elleri kelepçelenerek! Türkiye için çok sıradışı bir habermiş gibi konuştuğumuz bu olay, yerde sürüklenerek, bebeği düşürtülerek gözaltına alınan kadınları, gözaltında çıplak aranan kadınları düşününce, iyi muamele bile sayılabilir.

Fakat fotoğrafın çerçevesi ellerdeki kelepçe değil, baştaki örtüye çizilince, olayın haber değeri katlanarak artıyor. Zira yukarıda bahsettiğim gibi, mevzu oldukça büyük, oldukça kârlı bir yatırım alanı olan başörtüsü. Kimse bir diğerine bırakmak istemeyince, hükümet-cemaat savaşları bambaşka bir boyut kazandı. ‘Başörtülü kadınlar kelepçelendi’ haberine, ‘kaçma ihtimali olmayan başörtülü hanımların gözaltına alınmasını kınıyoruz!’ (hayır neden kaçamıyormuşuz acaba?) tepkileri gelince, hükümet harekete geçti. Meğer başı örtülü kadınları kelepçeyle gözaltına alanlar cemaatin polisleriymiş, aslında yine olayın mağduru hükümetmiş, bu nedenle ivedilikle polislere soruşturma açılmış. Yani hükümet bu belirli bir yasal ve etik çerçeveye göre yanlış olduğu için değil, başörtülü kadına kelepçe takılması tabana yanlış mesaj verir kaygısıyla, kendini koruyacak bir hamle peşinde.”

Başörtüsünün kentli Müslüman kadın kıyafeti olarak dönüştüğünü, kendine göre bir moda akımı oluşturduğunu da ifade eden yazar, “Üst sınıf kadınlar daha çok STK’cı oldular. Kızlarına okuyup meslek sahibi olmayı öğütlediler. Doktorlar ve hukukçular kendi meslek örgütlerini kurdular. Siyasi parti kadın kolları çaylar, İslami defileler, yardım yemekleri düzenledi. Yurtdışı gezileri, Kudüs ziyaretleri, Umre organizasyonları düzenlendi. Böyle bir orta sınıf Müslüman kadın öznelliği kuruldu, bunun içinden çıkan kadınlar geleneksel rolleri, aileyi, anneliği kutsadılar; ancak ayrıcalıklı hayatlar içinde bahsettiğim hatlarda çalışmaya devam ettiler. Bugünün yeni yönetici ve sermayeci orta sınıflarının nüvelerini oluşturdular” görüşlerini dile getirdi. Öte yandan tutuklanan Diba Keskin’in de başının sıkı sıkı örtülü olduğunu ancak anaakım medya tarafından onun siyasi mücadelesi terör diye adlandırdığı için ne örtüsünün örtü, ne Müslümanlığının Müslümanlıktan sayıldığını belirtti.

Yazının tamamı için tıklayınız.